Sessiz Değişim...

Abdullah Yıldırım

Cumhuriyet kadroları oluşurken, dağılan Osmanlı devletinin yerine Türklerin kurucu olduğu, bir devlet oluşması hedeflenmişti. Öyle ya, Araplar, Hırvatlar, Rumlar, Sırplar, Gürcüler ve diğer etnik azınlıkların hepsi ayrı devlet kurmuş, bir Türkler kalmıştı, yeni kurulan Türk devletinde milli üniter ve Türkçü bir devlet amaçlanmıştı.                                                                              

Çünkü Osmanlı devletini oluşturan ümmetçilik iflas etmişti, ilk yıllar özellikle Atatürk döneminde bu uygulandı, sonra bu sistemden yavaş yavaş vazgeçilerek, önce Türk milleti tavsadı, sonra Türkiye toplumu oldu, bu gidişle çok yakın bir zamanda Anadolu devleti olursa şaşırmamak gerek, çünkü hızlı bir şekilde gidiş o yöne doğru

Bu gittikçe belirginleşiyor, daha 1956 yılına kadar, bağımsız doğu Türkistan’da Uygur devleti varken, Çin resmen burayı işgal etti, bir Türk devleti yok oldu, hiç anmıyoruz bile...

       Bin yıllık Türk yurdu Kerkük, Tuzhurmatı bölgesindeki Türkmenler, inanılmaz bir kıyıma tabi tutuluyor, hiç ses yok, peşmergeyi havaalanında kucaklayan, sarılan devlet büyüklerimiz! Nedense Türkmenlere son derece soğuk bakıyor, çünkü devlet değişiyor, değişim o kadar hızlı oluyor ki, bir anda adapte oluyoruz ve bu değişim sadece lider odaklı oluşuyor.

Lider yönünü ne tarafa çevirse, kitleleler hazır bir şekilde o tarafa dönüyor, çünkü toplum  liderin yönüne doğru dönmenin daha kolay olduğunu görüyor. Başbakan haklı olarak, Gazze konusunda çok hassas, yapay bir devlet olan İsraillin yaptıklarına yönünü çevirince, bir anda Gazze’deki katliam birinci sıraya çıkıyor. Hatta bazıları hızını alamayıp Gazze cennet kokuyor bile demeye başlıyorlar...

            Gazze’yi birinci sırada tutalım, hatta İsrail’le alakayı tamamen kesmeli, artık o devletle ticari ilişkiler bile kan ve gözyaşının üzerine kurulur veballide büyük olur ama birazda  bizim dışımızda yaşayan  150 milyonu aşkın Türk dünyasının dertlerine, sıkıntılarında eğilmeliyiz, öylesine sahipsiz bir toplum haline geldi ki. Dünya üzerinde bunlarla ilgilenecek tek bir devlet bile kalmadı.

Kuruluş felsefesi, hızla değişti, değişim gözümüzün önünde oluyor, hiç bir müdahale gücümüz yok. Muhalefet o kadar yetersiz ki, bir tek miting yapacak mecalleri yok... AKP dev gibi bir parti görünümünde ama bu devi ayakta tutan tek kişi tartışmasız genel başkanı ve başbakandır. Yalnız başına yüzlerce miting ve toplantı yapıyor, paralelle uğraşıyor, Dünyayı geziyor, ama sırtında on binlerce sayesinde önemli yerlere, gelmiş insanlar seyrediyor, tek lokomotif binlerce vagonu çekiyor...

Diğer tarafta ise Türk milliyetçiliği gibi kökü bin yıllık partinin genel başkanı yerinden bile kalkmıyor, miting bile yapmıyor, değişimi bizler gibi seyrediyor, klimalı odadan dışarı çıkmak zul geliyor. Bu tarafta binlerce vagon lokomotifi çekmeye çalışıyor...

Demek ki tarih yine haklı çıkıyor. Devletlerde değişimi toplum değil liderler yapıyor, liderin gittiği yön toplumu yönlendiriyor, Lider başında iken değişim başarılı olabilir ama lider çekilirse, sanıldığı gibi ortada kadro falan olmadığı için, olsa da son derece yetersiz, onların inisiyatifindeki değişim toplumu hiç hayal edilemeyecek yöne doğru sürükleyebilir...

Çünkü görünmektedir ki, AKP  tam bir lider partisidir. Bırakın ikinci adamı, 25 sıradan başlayacak sıralama vardır. Bir adamın omuzlarında hareket bu güne kadar gelmiştir, kadrolarda son derece rahattırlar ama insanların kapasitesi de sınırlıdır. Değişimin ne yöne gittiğini iyi tahlil etmek gerekir. Çünkü tarih tekerrürden ibarettir. Ders alınması gerekir...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.