Sessiz kıyamet!

Rasim Atalay

Bugünlerde dünyanın gözü önünde, kulakları tırmalarcasına yüksek bir sesle ama ne hikmetse sessiz kalınan bir savaş yaşanıyor…

Dünyaya şöyle bir baktığımızda aslında nerede bir zulüm varsa o zulmetin yaşandığı yerin Müslüman beldesi olduğunu görüyoruz.

Zulme dur demek için ise 7 Ekim sabahı İsrail’in zulmüne karşı var gücüyle harekete geçen Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, ‘Aksa Tufanı’ adıyla kapsamlı bir operasyon başlatmıştı…

Gazze'den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti. Silahlı gruplar daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi'ne saldırı başlatmıştı.

Aslında olan şuydu…

Gazze’ye saldırmak, Kudüs’ü yağmalamak, bölgede yaşayan Müslümanların güçlenmesine engel olmak, dışarıdan gelecek olan ve tamamen insani amaçlara bağlı olan destekleri engellemek, bölge halkına zulmetmek için fırsat kollayan bebek katili İsrail devleti, Kassam ordularının yaptığı harekatla kendine dünya kamuoyunda meşru bir zemin bulmuş oldu.

Hoş bugüne kadar yaptığı zulmün meşruiyeti hiç olmadı ama bu kez kendine meşru bir zemin hazırlamış oldu işte.

7 Ekim’den bu yana devam eden ve İsrail devletinin ‘1973 yılından bu yana ilk defa savaş ilan ettim’ diye kamuoyuna lanse ettiği sürece baktığımızda söz konusu zulüm olunca dur durak bilmeyen İsrail’in zulmünü arşa çıkardığını görüyoruz.

Müslüman olana hayat hakkı tanımayan bebek katili İsrail, abluka altına aldığı Gazze’de elektrik ve su gibi temel ihtiyaçları keserek bölge halkını yokluğa mahkum ediyor. İnsani yardımları engelleyerek bölgede yaşayan Müslüman halkı açlıkla burun buruna bırakıyor. Zaten şehre bombalar yağıyor. Gece gündüz denmiyor, tonlarca bombanın vurduğu yerden binlerce şehit haberi geliyor.

Bir dönem orada ne işi olduğu sorgulanan İsrail, kendince bu topraklarda Müslüman halkın, Filistin Devleti’nin, özgür Kudüs’ün, Gazze’nin ne işi olduğunu sorgulayıp, buradaki Müslümanları yok etmeye çalışıyor.

Bölgeye baktığımızda çığlıkların, bombaların vurduğu yerden gelen gürültülerin, toz bulutlarının arasında bölgedeki Müslümanların yaşadığı kıyameti görüyoruz.

Öyle görüntüler geliyor ki, gördüklerimizi bırakın paylaşmayı, izlemeye bile dayanamıyoruz. Ama bizim dayanamadığımız o acıyı Müslüman kardeşlerimiz yaşıyor.

İtidal çağrılarına kulaklarını tıkamış olan katil İsrail Devleti’nin Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun “Tüm gücümüzle devam edelim” sözleri aslında gözü dönmüşlüğün de bir nevi dile dökülmüş hali olarak beliriyor. Bu sözler, saldırıların dur durak bilmeyeceğini, şiddetini artırarak devam edeceğini de gösteriyor.

Ancak şu da bir gerçek ki her ne kadar büyük kayıplar yaşasa da bu kez kaybeden Gazze değil. Bu kez kaybeden Filistin değil. Bu kez kaybeden bölgedeki Müslümanlar değil. Cihat ederken hayatını kaybeden binlerce şehit var, evet.

Ama karşı tarafa baktığımızda ise İsrail, daha önce hiç görmediği bir direnişi gördü. Binlerce İsraillinin hayatını kaybettiği ifade ediliyor.

Bu durum, bizlere Filistin’i sevdiren, Kudüs’ü hatırlatan, Gazze’yi manevi alemimizde yaşatan, aynı şekilde bu bölgedeki Müslümanların da bizi sevmelerine vesile olan merhum Milli Görüş Lider, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’nın, “Bir gün İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki, hayatı gözünün önünden Gazze Şeridi gibi geçecek” sözlerini hatırlattı.

Kim bilir belki o gün bugündür.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.