Sevdam Gözlerinde Kaldı

Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

Dün akşam sinemada, sevdiceği ile birlikte iken, yaşadığı bir kaza sonucu gözlerini kaybeden Mahir'in Zaferi’ni izledim. Aslında filmin gösterime girmesini bir süredir heyecanla bekliyordum. Filmin, fragmanında isimleri geçtiği için, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, Abdullah Çatlı ve Prof. Dr. Mahmut Esad Coşan hocanın ölüm hikâyelerini doğrudan ele aldığı zannıyla daha gösterime girdiği ilk gün sinemanın yolunu tuttum. Bu konudaki beklentim büyük oranda boşa çıkmış olmasına rağmen, filmde Sevgili Ahmet Yenilmez’in muhteşem oyunculuğu ile 3 Aralık gününün anlamına uygun olarak Görme Engelli bir karakterin mücadelesine şahitlik ettim. Bununla birlikte bu üç güzel insanın ölümleri ile ilgili sır perdesine de temas ediliyordu. Sinema eleştirmenleri filmin teknik analizini mutlaka yapacaklardır. Gösterimin bitişiyle gişe ve hâsılatı seyircinin filme olan ilgisini de şüphesiz ortaya koyacaktır. Bu nedenle ben köşemde bu konulara değinmekten ziyade Mahir karakterini ön plana çıkarmak istiyorum. Filmde diğer oyuncuları fazlasıyla gölgede bırakan bu karakteri Sevgili Ahmet Yenilmez canlandırıyor. Çok sık vurgulanmasa da Ülkücü olduğu anlaşılan Mahir, gençliğinde yaşadığı İstanbul'u sevdiceği ile geçirdiği bir kaza sonrasında terk etmiş ve bu kazada gözlerini kaybettiği için hayatının kalan kısmını Bilecik’te gönül gözüyle tamamlamayı tercih etmiştir. Elbette ki bu bir tercih değildir. Ve bilmeliyiz ki engelli kardeşlerimizin yaşamak zorunda kaldıkları hayatları da kendi tercihleri değildir. Elinde bastonu ile film boyunca bir görme engellinin yaşadığı zorlukları bize her dakika yansıtan Ahmet Yenilmez, yaşadığımız şehirlerin sokaklarında,  çarşılarında, binalarında, okullarında engelliler için gerekli olan rampaların veya işaretli yolların eksikliğini de ince ince yüzümüze vuruyor. Hatta ve hatta gençliğinde adım adım gezdiği, dolaştığı, camilerini, mescitlerini kütüphanelerini dergâhlarını ezbere bildiği, nice anılar biriktirdiği İstanbul'a gözlerini kaybettikten yıllar sonra yeniden geldiğinde yaşadığı psikolojiyi bize dakika dakika yaşatmıştır. Nitekim Mahir, bütün acılarına ve anılarına dizgin vurarak, İstanbul sokaklarında kimseden yardım almadan, gönül gözüyle yürümek istemiş ve bir başkasından yardım almayı şiddetle reddetmişti. İşte bu sahne dahi, engellilerin bir başka kimseye muhtaç olmadan hayatlarını sürdürebilecekleri ortamların oluşturulmasının mecburiyetine dair verilebilecek en güzel örneklerden birisidir. Kapalıçarşı'nın kalabalıklığı ve curcunası arasında Zafer, Mahir’i kaybedecek ama Mahir asla kendisini kaybetmeyecektir. Bir kaybediş ve arayış hikâyesi olan filmin "Eğer birini bulmak istiyorsan onu kaybettiğin yerde ara" felsefesi üzerine kurulan senaryosunda usta oyuncu Ahmet Yenilmez, ustalığını filmin replikleri arasına serpiştirdiği güzel sözlerle de göstermiş. Film hakkında olumlu veya olumsuz şeyler söylenecektir. Filmin gerçek hikâyesinin finale yakın zamanlarda ortaya çıkışı seyirciyi tedirgin edebilir. İzleyenler finalin çok hızlı ve aniden gerçekleştiğini de düşünebilirler. Filmin beklediğimiz hikâyenin dışında bir senaryo ile karşımıza çıkıyor gibi olması da bizi bir süre şaşırtabilir. Ama her şeye rağmen Mahir karakterinin ortaya koyduğu oyunculuk ve sevdası gözlerinde kalan kanadı kırık kuşların hikâyesi izlemeye değer. Kara trenlerden hızlı trenlere geçiş hususundaki göndermeler ile Şeyh Edibali ve Seyyid Ahmet Arvasi felsefeleri gözümden kaçmadı. Lakin gönül gözüyle görenleri muhteşem bir şekilde sahneye yansıtılması takdiri, teşviki ve desteği fazlasıyla hak ediyor. Sevgili Ahmet Yenilmez’i tebrik ediyor, kursağımızda kalan senaryoyu içeren yeni filmlerini sabırsızlıkla beklediğimizi ifade ediyorum. Kanadı kırık kuşun kanadına dokunduğunda beni ağlattın be Ahmet abi....Aşk olsun..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.