Çocukların ilk öğrendiği şarkılardan olan “Mini mini bir kuş donmuştu”, “Daha dün annemizin kollarında” adlı şarkıları hepimiz biliriz. Büyük torunum Elif Allah(cc) izin verirse bu öğretim yılında ilkokula başlayacak. Belki de bundan olsa gerek bu yaz torunlarla bol bol çocuk aksanıyla “daha dün annemizin kollarında yaşarken, çiçekli bahçemizin yollarında koşarken, şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk, sevinçliyiz hepimiz yaşasın okulumuz” şarkısını söyledik. Şarkının sonunda da büyük bir iş başarmış gibi kendi kendimizi alkışladık. İnsan torunlarla olunca normal kişiliğinden sıyrılıp çocuklaşıyor farklı duygular içerine giriyor! Doğrusu iyi de oluyor.
“Daha dün annemizin kollarında” ne kadar da kolay söyleniyor, değil mi? Söylendiği gibi yıllar “daha dün gibi” geçiverse de kimse kimsenin ne yaşadığını bilmez, bilmesine de gerek yok zaten! Neyse duygusallığa bağlamadan herkesi kendi dertleriyle bırakıp sadede gelelim.
-Sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz; ŞAK ŞAK!
Maalesef sevinçli değil, kaygılıyız! İnanmıyorsanız, bu yıl çocuğu ilkokula başlayacak velilere sorabilirsiniz. Kaygılılar ve yana yakıla okul ve öğretmen arıyorlar. İsim yapmış birinci sınıfları okutacak öğretmenlerin sınıflarına çocuklarını verebilmek için kapı aşındırıyorlar.
Maalesef ki maalesef; hem çocuk hem de veliler için çocuğun okula başlaması zevkli bir süreç olması gerekirken özellikle ana babalar gereksiz kaygılarla eziyete dönüştürüyorlar. Özellikle birinci sınıf öğrencilerimiz bu eziyete fazlasıyla maruz kalmaktadırlar.
-Sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz; ŞAK ŞAK!
Külliyen yalan, tam bir zulüm! Abartıyorsun, diyebilirsiniz; saygı duyarım; ancak, bir dakika müsaade ediniz. Elbette ki, ana babaların çocuklarının eğitimiyle ilgilenmeleri, eğitim sürecine aktif katılımları biz eğitimciler tarafından da istenen bir durum olmakla birlikte veli talepleri de makul sınırlar içinde olmalı, çocukların bedensel ve zihinsel gelişimleri dikkate alınmalıdır.
Bir eğitimci olarak şunu belirtmeden geçmeyeceğim. Öğretmen seçimi önemli olmakla birlikte genel olarak öğretmenlerimiz arasında sanıldığı gibi çok fazla fark olmayıp endişeye gerek yok; bazı öğretmenlerin isimlerin öne çıkması sizi aldatmasın! Her meslek grubunda olduğu oranda öğretmenler arasında da yetersiz olanlar var ve olacaktır. Çocuğumuza yapacağımız en önemli katkı öğretmen aramaktan çok gereğinden fazla üstüne düşüp baskı altına almamaktır. Çocuğumuzu tabii süreçle baş başa bırakabilirsek daha fazla katkı yapmış oluruz.
-Sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz; ŞAK ŞAK!
Çocuğumuz ilkokul birinci sınıfa başlarken kaygılıyız. İlkokulu bitirir ortaokula başlarken okul aramaktan sevinmeye vaktimiz olmaz. Liseye geçiş tam bir kaos! Üniversiteye geçişi hiç sormayın! Ya üniversiteyi bitirince, işte orada acı gerçeklerle yüz yüze kalıyoruz!
Çoğumuzun yaşadığı bu süreç görüldüğü üzere şarkıda geçtiği gibi sevinçle değil; kaygılar ve sıkıntılarla doludur. Geçtiğimiz günlerde hem lise hem de üniversite tercihleri yapıldı. Bu tercih sürecinde özellikle üniversite tercihlerinde veliler ile çocukları arasında çok çatışma ve huzursuzluk yaşandığını düşünüyorum.
Veliler hiçbir şeye karışmasın çocuklar istediğini yapsın, demiyorum; karışmalı da. Her ana baba çocuğunun iyi bir eğitim alıp iyi bir işi, eşi olmasını ister. Çünkü çocuklarının mutluluğu ana babanın mutluluğudur. Yüce Rabb’im herkesin çocuğuna iyi işler iyi eşler ve huzur dolu imanlı bir hayat nasip etsin.
-Sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz; ŞAK ŞAK!
Okullarımızı ahlakın, saygının, yardımlaşmanın kısaca milli ve ahlaki değerlerimizin kazandırılması gereken yerler olmaktan çıkardık, sadece sınava hazırlık yerlerine dönüştürdük. Dönüştürdük de ne oldu? Koskoca bir fiyasko!
Dünyevi sınavların girdabına kendimizi kaptırmış çırpınıyor çırpınıyor girdaptan bir türlü kurtulamıyoruz. Hep sınav hep sınav! Kısaca, kısacık ömür sınavlara feda edilmiş durumdadır.
-Sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz; ŞAK ŞAK!
Canımızdan çok sevdiğimiz, en küçük zarar gelmesin diye üzerine titrediğimiz her türlü fedakarlığı esirgemediğimiz; yemediğimiz yedirdiğimiz, giymediğimiz giydirdiğimiz; eline diken batıp canının acımasını istemediğimiz çocuklarımızın ebedi hayatında gerekli olan dinini öğrenmesi için yapmamız gerekenin ne kadarını yaptık, yapıyoruz?
-Çocuklarımızın bu dünyası için harcadığımız emeğin, paranın kısaca fedakarlığın onda biri hatta yirmi de birini öbür dünyasını kazanması için harcadık mı, harcıyor muyuz?
Hocam, zor yerden sordun, daha kolay yerden soramaz mısın, diyebilirsiniz de bu işin şakaya gelir tarafı yokkk!
Çocuklarımızın “imansızlık” felaketine sürüklendiğinin farkına bir varabilirsek işte o zaman sorunun kolay mı zor mu olduğunu anlayabiliriz! Gelin iş işten geçmeden telafisi mümkün iken farkına varıp çocuklarımıza dinimizi öğretelim. Çocuklarımıza yapmamız gereken birinci öncelikli ve önemli iş budur.
-Rızıkta garanti var imanda yok!