-Çocuğu niye dövdün?
-Çocuk benim değil mi. Sana ne?
-Sen bu çocuğu sevmiyor musun?
-Seviyorum. Ama durmuyor.
-Durdurmanın çözümü dayak mı?
-Başka ne yapabilirim ki
-Doğru başka ne yapabilirsin ki? Çünkü sen de bunu görmüşsün anlaşılan. İnsan gördüğünü yapar.
-Ne demek istiyorsun?
-Dayak yemişsin anlaşılan.
-Doğru yedim de ne alaka? Bağlantı kuramadım.
-Bak kardeşim. Dayak, şiddet bizim toplumumuzda hayatın her safhasında şu ya da bu şekilde karşımıza çıkıyor.
-Erkekler dövüyor. Kadınlar mağdur oluyor, şiddet görüyor.
-Mesele erkeğin dövmesi değil sadece. Esas mesele kimin gücü kime yetiyorsa onu dövüyor. Kim güçlü ise hıncını zayıftan alıyor.
-Ne demek istiyorsun? Açık söyle.
-Soracaklarıma doğru cevap verirsen açıklarım.
-Tamam. Söyleyeceğim.
-Eşin hiç dövdü mü?
-Dövdü. Hem de kaç kere.
-Annen ya da baban dövdü mü?
-Babam fazla değil de annemden dayak yedim. Hele bazı zamanlar 3 öğün neredeyse.
-Okulda veya kursta dayak yedin mi?
-Evet
-Seni okulun, annen, eşin döverken ne hissettin?
-Önceleri acı çektim, dışlanmış hissettim. İçin için ağladım. Küstüm, konuşmadım. İçime kapandım. Sonraları zaman zaman isyanlara oynadım. Zamanla alıştım.
-Seni dövenlerin ortak özelliği ne, hiç düşündün mü?
-Sanırım benden fizik olarak güçlü olmaları.
-Şimdi sen çocuğunu dövüyorsun?
-Evet durmuyor, yaramazlık yapıyor.
-Sen de çocuğuna göre güçlüsün. Gücün çocuğuna yettiği için şiddete başvuruyorsun. Aslında çocuğunu çok seviyorsun. Ama aciz kaldığında ilk başvurduğun sana uygulanan şiddet oluyor. Seni dövdükleri zaman dayaktan nefret edip belki de "Ben büyüyünce asla dövmeyeceğim" dedin çoğu kere.
-Doğru. Çok dedim. Nereden biliyorsun?
-Çoğu insan şiddete uğradığında, şiddet gördüğünde hep bu şekilde söz verir. Eline imkan geçtiğinde başvurduğu en nefret ettiği şeydir. Çünkü şiddet gören şiddet uygular. Yeter ki gücü yetsin.
-Valla, doğru dersin.
-Ülkemizde asıl sorun kadın, çocuk sorunu değil. Esas sorun insanlık sorunudur. Herkes gördüğünü yapar. Bir kölenin bile en büyük hayali, özgürlüğe kavuşunca bir köleye sahip olmaktır.
-O zaman ne yapmalı?
-Ne şiddet görmeli. Ne de şiddete başvurmalıyız. Çünkü bu tiplerin psikolojisi bozuktur. Şiddet gördükçe onuru zedelenir, gururu incinir. İçine atar. Hayata küser.
-Böylelerini nasıl tanırız?
-Gördüğün birine -şakadan- elini kaldır. Eğer geçmişte dayak yemişse hemen başını kaçırır. Çünkü refleks hale gelmiştir. Eğer karşında dimdik duruyorsa bil ki dayak yememiştir. Kendisine öz güveni vardır.
-Öz güven?
-Evet öz güven insanı insan yapan, kişiye kişilik veren en önemli olgudur. Öz güven sahibi insan daha insancıldır. Hayata daha güvenle bakar. Öz güveni yok olan hayatı boyunca öz güveni eksik olarak ezik yaşar. Hep boynu büküktür.
-Boynu bükük! Tuttum bu deyimi. Gerçekten boynu bükük insanlarız.
-Maalesef boynu büküklük Anadolu insanını anlatır. Çünkü her birimiz az veya çok bu şiddet sarmalından geçeriz.
-Hepsi dayak mı yemiştir?
-İlla dayak yemesi gerekmiyor. Kötü söz, hakaret, baskı vb. hareketler hep şiddet içerir. Kişi hiçbirine maruz kalmasa da bu hareketleri göre göre şiddete alışır. Fırsatını bulduğu zaman da uygular. Hasılı bizler şu ya da bu şekilde şiddet sarmalından geçen boynu bükük Anadolu insanlarıyız hepimiz. Bilmem anlatabildim mi?
-Eyvallah! Çok iyi anladım. Bir daha çocuğumu asla dövmeyeceğim.
-Nice şiddetsiz yıllara!