Sille Cumhuriyet tarihinin en parlak günlerini yaşamaya hazırlanıyor. Bunun içinde başta Belediye yetkilileri olmak üzere herkes iyi bir şeyler yapmaya çalışıyor. Kulakları çınlasın Sille için Prof. Adem Esen ile başlayan çalışma bugünde Uğur İbrahim Altay ile tam gaz devam ediyor.
Buraya yapılanları görmemek, yapılmak istenilenleri inkar etmek büyük haksızlık olur.
Ancak camilerin, kilisenin, hamamın, derenin restorasyonu, ıslahı gibi dev bütçeli işler yapılırken çok küçük gibi görünen bir tuvalet sorunu ise onca yazışmaya ve mücadele rağmen göz ardı ediliyormuş. Dahası halen inatla Sille’de yaşamaya devam eden Sillelere bu tuvalet bir işkence, bir utanç haline gelmiş.
İsterseniz tuvalet, hela, wc ya da def-i hocet ile ilgili küçük bir hikayeyi birlikte hatırlayalım.
………
İstanbul’da Laleli diye bir semt vardır. Burada yine semt ile birlikte anılan bir de tarihi cami vardır Bu semt ve cami hakkında öyle ilginç bir hikaye anlatılır.
Laleli Camiini Sultan III Mustafa (Padişahlığı 1757-74 yılları arasıdır) yaptırmış. Sultan Mustafa bu camii yaptırırken çevrede Laleli Baba namında bir din büyüğü de yaşamaktadır. Sultan burada ki din büyüğünün gerçek bir mürşit olduğunu, hikmetli sözler söylediğini öğrenir. İçinden bu zatla görüşmek, söz ve sohbetinden yararlanmak arzusu doğar. Cami inşaatını denetlemeye geldiği bir gün, Laleli Baba ile görüşmek ister. Laleli Baba’ya hemen padişahın kendisini ziyaret etmek istediği haberi ulaştırılır. O da padişahı buyur eder. Padişah Laleli Baba’nın sohbetinden gerçekten memnun kalır. İçinde Laleli Baba ile daha sık görüşme arzusu uyanır. Ayrılacağı sırada bu din büyüğüne bir soru sorar:
- Efendi Hazretleri, bu dünyada en güzel şey nedir acaba?
Laleli Baba cevap verir:
- Bu dünyada en değerli şey yiyip içtikten sonra sıkıntısız biçimde def-i hacetini yapabilmektir.
Hükümdar bu cevaptan pek hoşnut olmaz. Başından beri büyüleyici konuşmalarıyla herkesi etkileyen bir zata bu cevabı pek yakıştıramaz. Hatta bu cevabı biraz kaba bile bulur. Bundan sonra bir şey konuşmaz der maiyetiyle beraber saraya döner.
Fakat bu ziyaretin ertesi günü şiddetli bir kabızlığa yakalanır. Bir türlü içini boşaltamaz. Sarayın bütün ilgilileri ve hekimbaşı seferber olurlar. Bilinen bütün ilaç ve yöntemleri uygularlar. Fayda etmez. Padişah kıvranırken birinin aklına Laleli Baba gelir. Padişaha danışılır o da “Ne gerekiyorsa yapılsın” der. Hemen Laleli Baba’ya gidilir saraya getirilir. Hükümdar doğum sancısı çekiyor gibi kıvranırken Laleli Baba’ya yalvarır: “Aman bana yardım et!” Laleli Baba, “O kadar kolay değil, karşılık olarak ne vereceksiniz?” der. Padişah, “Senin bölgende yaptırdığım o camii sana hibe edeceğim” der. Laleli Baba, “Yetmez” der.
Baba Sultan Mustafa daha birçok şeyler ekler, Laleli Hazretleri bir türlü “tamam, yeter” demez. En sonunda ağzındaki baklayı çıkarır: “Ben senin için dua ederim, Allah dilerse bu dertten kurtulursun ama karşılığında saltanatı isterim” der.
Padişah kem küm eder ama çaresi yoktur. “Tamam, o da senin olsun” der. Laleli Baba dua eder sırtını sıvazlar “Haydi git Allah’ın izniyle kurtulacaksın” der. Ve padişah gerçekten kurtulur. Kurtulur ama saltanat da elden gitmiştir. Şifa bulmanın sevinci, saltanatın elden çıkmış olmasının üzüntüsü gölgeler. Laleli Baba sultanın haline bakar ve der ki: “Bir saltanat ki bir defi hacete değişiliyor, öylesine ucuz bir saltanat bize gerek değil, al yine senin olsun”…
………….
Bu iş bugün içinde hala hepimiz için geçerlidir. Bırakın def-i haceti, siz hiç ameliyattan çıkmış bir hastanın yellenemediği için karnının nasıl şiştiğini nasıl kıvrandığını hatta ameliyat yerinin acısını unuttuğunu gördünüz mü?
…
Ama 5 bin yıllık tarihimiz diye övündüğümüz Sille’de bugün yerli yabancı turiste açık, halka açık bir tek tuvalet vardır. Vardır ama işin çok daha utanç verici olanı ise işte tam buradadır. Çünkü bu tuvalet AK Camiinin bahçesinde kadın ve erkek ile yan yana durumdadır.
…..
Yetkililere sesleniyorum vallahi bir Silleli çıkar sizi Laleli hocaya havale ediverir haaa.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Gerçeğin en büyük dostu zaman, en büyük düşmanı tarafgirlik ve en sadık arkadaşı da alçak gönüllülüktür.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hiç değilse oruçlu iken toplu taşıma araçlarında saygılı olduğumuz zaman ADAM oluruz.