Vefa Vakti hoş bir kavram. Güzel Türkçe’mizde, “Söyleyene değil, söyletene bak” denir. Vefa başlı başına manası deruni bir kavram. Vefa vakti ise, adeta vefanın vakti, saatinin geldiğini anlatıyor, her harfinde!
Şimdi, lokomotif için vefa vakti!
Çünkü, Lokomotif vefa vaktinin tam merkezinde!
Şehre vefa, Mevlana’ya vefa, şehrin insanlarına vefa diye başlarsak sütunumuz yetmez!
Bir Şeb-i Arus daha geçip giderken, yıllardan beri olması gerekenler, köşelerimizden dile getirdiğimiz tespitler ve görüşler “aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın” babından, aheste-aheste olsa da, yapılır inşallah!
Bazı şeyleri değiştirmek, geliştirmek, yeni bir bakış açısı getirmek gibi henüz bir derdimiz yok!
Şehrimizi Vuslat törenlerinde bir bayram yerine yıllardan beri döndüremedik!
Halkımızla vuslat törenlerini bir türlü buluşturamadık! Halkımızı bu törenlerin içine tam anlamıyla alamadık.
Elimizde var olan imkanları, mekanları yeterince kullanamadık!
Üstelik bu yıl, hava tahminlerin çok ötesinde güzeldi!
Bize Diyar-ı Mevlana diyorlardı ya hani!
Büyüklerimizin gezmediği, görmediği diyar kalmadı. Avrupa’nın, Asya’nın nice diyarına gittiler. Amerika, Avustralya, Afrika’da da değişik diyarları ziyaret ettiler.
Diyar-ı Mevlana’yı halka yani insanımıza açamadılar! Sema gösterileri bu iş için biçilmiş kaftan gibi görüldü. Mevlana eşittir Sema değildi amma, hiç değilse Sema seyretti, o Semada, huşuyu yakaladı insanımız!
Mevlana Diyarı demişken, “diyar” kavramını da, sil baştan yeniden ele almamız gerekiyor.
Elimizdeki diyarı, el ele vererek, bir ve beraber olarak, sorumluluklarımızı paylaşarak, aramızda iş bölümü yaparak, şehrimizin her mahallesini, bütün cadde ve sokaklarını, Diyar-ı Mevlana yapabilirdik!
Yine yapamadık! Bir yıl daha geçti-gitti!
BİR ZAMANLAR KANDİL UYANINCA, ŞEHİRDE UYANIYORDU!
Lokomotif görevi görenler, ardımda vagon filan istemem, bana karışan, akıl veren, fikir vermeye çalışan, benden ne kadar uzak olursa o kadar iyi demeye devam ediyor!
Bunca yıldır olan-biten meydanda!
Mevlana Diyarında, Vuslat törenlerinin dolu dolu yaşandığı nereden belli?
Bir zamanlar şehri bayram yerine döndüren çalışmalar vardı.
Bir zamanlar Hoşgörü yürüyüşleri vardı!
O yürüyüşler, Zafer’den başlar, Mehteranla birlikte, Mevlana Müzesine kadar protokol yürür, Konya, caddeleri coşku içinde alkışlardı yürüyenleri!
Sonra ne mi oldu? Yol bayağı bir uzun geldi herhalde!
Sonra Meracel Bahreyn önünden yüründü Mevlana türbesine, Şems ile Mevlana’nın ilk buluştukları yer burası diye anlatılmıştı.
Aslında oldukça da ilgi toplamıştı bu yer.
Burada yedi kollu bir kandil vardı. Buna kandil uyandırma deniyordu.
Bakanlarımız, Valilerimiz, Mevlana soyunun temsilcileri, Vekillerimiz, hep birlikte dualarla kandil uyandırıyorlardı.
Kandil uyanınca, şehir uyanıyor, şehrin uyku hali, uyuma süresi sona eriyor diye az konuşulmadı!
Sonra, ne kandil uyansın, ne de şehir mi dendi, bunu kimse bilemedi!
Birde görüldü ki, Meracel Bahreyn kaldırılmış yerine Mecma’ül Bahreyn konulmuş! Mecma’ül Bahreyn önünden ilk ve son olarak çıkıldı yola…
Meracel Bahreyn’den neden vazgeçildi, neden kaldırıldı? Neden Mecma’ül Bahreyn yapıldı? Ve neden onunda yanından da ayrılıp, kendi kaderiyle baş başa bırakırcasına bırakıp, Şems-i Tebrizi camisinin oraya gelindi?
Bu soruları çok sorduk, cevap alamadık! Nedeni bugüne kadar açıklanmayan bu değişiklikler sonrasında, Şems-i Tebrizi Camiinin önüne kadar geldik, yolu kısalttıkça kısalttık.
Önümüzdeki yıllarda birde bakmışsınız Mevlana Meydanına gelivermişiz!
“Yıllar yorgun, biz yorgun / geçip gitti seneler” diyenlere dönmüşüz de haberimiz yok!
Nedendir bilinmez, gerekçesi meçhul sebeplerden dolayı programlarımız kuşa döndü!
BU YILIN TEMASI VEFA VAKTİ! O HALDE BUYURUN VEFAYA!
Rahmetli Feyzi Halıcı’nın Turizm Derneğiyle Konya’ya yaşatmış olduğu Mevlana İhtifallerini yaşayanlar, o günlere şahit olanları dinlemekle, neyin nerede eksik yapıldığını tespit etmekle başlayabiliriz mesela!
O günlerin Konya’sında, bugün gibi beş yıldızlı oteller yok! Resteurantlar yok! Lakin, Türkiye’nin cümle tanınmış sanatçıları, hanendeleri, sazendeleri Konya’da!
Sadece bir yol parasına, Hz. Mevlana aşkına bu şehre koşup gelen sanatçıları şimdi hayal dahi edemezsiniz!
Konyalılar, misafirlerine gönülleriyle birlikte, hanelerinin kapılarını açmışlar ardına kadar.
Şehir, Mevlana İhtifallerinin tam odağında, sanatla ve sanatçılarla iç içe olmuş yıllarca.
Şimdi ne mi var?
Yine lokomotiflerimiz var, var amma, devran o devran değil, lokomotif o lokomotif değil!
Vuslat törenlerimizde, heyecan yok, coşku yok, Konyalı zaten yok!
Mevlana’yı Konya ile buluşturmaktan imtina eden bir görüntü.
Dün, Konya ve Konyalı, Mevlana ile buluşuyordu. İşin içinde samimiyet vardı, sevgi vardı, saygı vardı. İstişare vardı, gönüllülük esası vardı. Fikir alışverişi vardı. Birlik vardı, beraberlik vardı. Ayrılık-gayrılık yoktu!
Şimdi resmiyet var, ben bilirim var, istişare yok! Fikir alışverişi yok, insanları dinlemek yok, eleştirilere tahammül yok! Üstüne üstlük, bu yılın teması vefa vakti! O halde buyurun vefaya!
NE ZAMAN YENİ ŞEYLER SÖYLEYECEKSİNİZ, SEVGİLİ YÖNETİCİLERİMİZ?
Cadde ve sokaklarda cıvıl cıvıl bir görünüm vardı da, biz mi göremedik?
Kabak tadı veren, artık kadrolu sanatçı olarak kabul edilen, kambersiz düğün olmaz misali çıkıp-çıkıp gelen isimlerden acilen vazgeçilmesi gerektiğine ne zaman kanaat getireceksiniz?
Bu şehirde bazı isimler takıntı haline geldi.
Halkta bu isimlerin karşılıkları var, sevenleri çok, onlar geldiği için, programlara geliyorlar iddialarıyla dayatılan diretilen isimlere Allah uzun ömürler versin. Yöneticilerimiz, bu isimlerle ölünceye kadar, bu sahne sizin diye kavilleştiler galiba!
Nazlarına, kaprislerine, uluorta çıkışlarına yıllardan beri sabırla eyvallah dediklerine göre, vardır bir bildikleri demenin de zamanı çoktan geldi geçti bile!
Programlara yeni bir soluk, yeni bir heyecan, yeni bir coşku getirme yolunda adımlar atılamıyor.
Ne diyordu Hz. Mevlana?
“Dün dünle birlikte gitti cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım!”
Ne zaman yeni şeyler söyleyeceksiniz, sevgili yöneticilerimiz?
Yeni şeyler söylemiyorsunuz! Yeni isimlerle bu şehri tanıştırmıyorsunuz? Yeni başlangıçlar için adımlar atmıyorsunuz! Bunu derken, elbette hiçbir şey yapılmıyor, yapılmadı, yapılamadı demek istemiyoruz!
Ne demek istediğimizi biliyorsunuz, bilmesine de, o taraflardan kapak kaldırmaya niyetiniz yok!
Vefa Vakti demiştiniz ya…Bizim yaptığımız atıf vefaya, vefa vaktine!
Şimdi lokomotif için vefa vakti, vefasını gösterme vakti! Vefa vaktinde vefa göstermezsen, vefanın da, bu şehrinde boynunu bükük bırakırsın lokomotif! Şehir üzülürse, şehir incinirse ah alırsın, iki yakan bir araya gelmez lokomotif!