Sınav Sendromu Bunalımlı Çocuklar

Ali Dutal

Eğitim hem çocuklar hem de ana babalar için zor bir süreç. Çocuk kendisini tanımadan bir sürecin içerisinde kendini buluyor ve bütün çocukluğu, gençliği dersler ve sınavlarla geçip gidiyor.

Esas olan hayırlı olması gerekirken sınavlar sendroma dönüşmüş durumda ve bunalımlı çocuklar her geçen gün yığınlar halinde karşımıza çıkmaktadır. Bu olumsuz durumun birçok sorumlusu olmakla birlikte en sorumlular; çocuklarının kapasitelerini dikkate almayan anne babaların engellenemeyen kendi iç dünyalarındaki saplantıları; gerçekleştiremediği emellerini çocuklarının üzerinden gerçekleştirme isteğidir. Bu durumun sonucu analarıyla kavgalı kızlar, babalarıyla çatışan oğlanlar; teknolojinin esiri olmuş çevresiyle kopuk, tahminimiz çok üzerinde depresyon tedavisi gören gençlerimiz!

            Dünyevi sınavların girdabına kendimizi kaptırmış çırpınıyor çırpınıyor girdaptan bir türlü kurtulamıyoruz.             Hep sınav hep sınav! Kısaca, kısacık ömür sınavlara feda edilmiş durumdadır.

            - Ne için?

            - Bu kısa kısacık ömürde iyi bir iş iyi bir kariyer sahibi olmak için!  Sonuç, malum!

            -Malum sonucu bildiğimiz halde dünya karneleri için harcadığımız çabanın ne kadarını ebedi olan dünya için harcıyoruz? 

            -Canımızdan çok sevdiğimiz, en küçük zarar gelmesin diye üzerine titrediğimiz çocuklarımızın adım adım “imansızlık” felaketine sürüklendiğinin farkında mıyız?

            Şu geçici dünyada, iyi bir üniversite kazansın iyi bir meslek sahibi olsun diye her türlü fedakarlığı yaptığımız çocuklarımızın ahireti için hangi fedakarlığı yapıyoruz? 

            Maalesef, cevap vermekte zorlanıyor, biraz da mahcubiyet içinde, yutkunuyoruz.
Çocuklarımız derslerine çalışmasın, başarılı olmasın demiyorum; elbette ki çalışsınlar, başarılı olsunlar. Benim derdim; bütün emeğimizi, çalışmamızı bu dünyaya verip öbür dünyamızın ihmal edilmesidir.

            Sınav günleri okul bahçelerinde, ağaçların altında, arabaların içinde dua eden, Yasin-i Şerif okuyan özellikle anneleri görünce içim acıyor. Nasılda kendilerinden geçercesine yakarış içerisindeler. Keşke İslam’ı çocuklarımıza öğretebilseydik! Maalesef, çocuklarımızın dinini öğrenmesi için gereken çabayı göstermiyoruz, kaygıyı da taşımıyoruz. Çocuklarınızın, gelecek nesillerimizin cehennemde yandığını bir dakika düşünelim!..

            -Müslüman, Müslüman! Düşüncesi bile korkunç değil mi?

            Analar, babalar çocuklarınızın sizin üzerindeki en büyük hakkı, dinimizin öğretilmesidir. Yüce Rabbimiz: “Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.” Buyuruyor. (Tahrim,6)

 Peygamber Efendimiz (sav);

            “Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, sizde evlerinizde ve emriniz altındakileri cehennemden korumalısınız. Onlara Müslümanlığı öğretmelisiniz. Öğretmezseniz mesul olacaksınız.” Buyurmaktadır.

            Çocuklarımızı cehennemden korumanın tek yolu; çocuklarımıza İslam’ı öğretmektir. Öğrettikten sonra da nerede olurlarsa olsun peşlerini bırakmamaktır. İster yüz yüze ister telefonda, her görüşüldüğünde, “aman kızım, aman oğlum namazlarınızı kılınız, orucunuzu tutunuz…” diye ikaz etmelisiniz.

             Yok efendim, o daha küçük, büyüyünce namazını kılar, orucunu tutar, başını örter vs. gibi bahanelerle kendini kandırıp, çocuğuna düşmanlık etme!

Küçükken çocuğu alıştıramazsan büyüyünce gücün yetmeyebilir!..

            

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.