İnsan bir işe atılırken nerede duracağını, işin boyutlarını ve muhtemel sonuçlarını bilmelidir. Bunun için de sınırları doğru tahmin etmelidir. Hiç değilse olabilecek en alt ve en üst sınırı, en iyi ve en kötü ihtimali bilmelidir. İşi çığırından ve kendi denetiminden çıkarmadan yürümenin gereği budur.
Dünyada da ahrette de mutlu yaşamak isteyen herkes, Allah'ın koyduğu sınırlara da yasaların koyduğu sınırlara da saygılı olmalıdır. Hatta kendine saygısı olan herkes, kendi koyduğu sınırları da çiğnememelidir. İlahi yasaklar ve sınırlar dışındaki sınırlar elbette ki gerektiğinde değiştirilebilir veya temelli ortadan kaldırılabilir.
Çoğu kimse uyuşuk, çekingen, korkak ve kararsız bir halde, hep rutin çalışmaları ve etliye-sütlüye karışmadan günü kurtarmayı yeğlerken, aynı anda cesur, kararlı ve delice atılımlar içinde olanları görürüz. İnsanoğlunun ulaştığı bilgi ve yetenek sınırlarını zorlayanlar, insanlık için yeni ufuklar açanlar, çoğunlukla bunların içinden çıkmıştır.
Bunlardan sınırları ve amacı belirsiz, hesapsız-kitapsız, denetimsiz, kötü emeller güden, sırf macera olsun diye yapılanlar hariç, hepsi övülecek girişimlerdir.
Yeteneklerimiz sınırsız değildir. Bütün hücrelerimizin çekirdeğinde bulunan DNA da yeteneklerimizin sınırları da belirlenmiştir. Fakat insanlığın ulaşabildiği noktayla bu sınırların arasında daha yıldızlar kadar mesafe vardır. Bu durum geçmişte de böyleydi, gelecekte de hep böyle olacaktır. Her alanda dünyanın sonuna kadar akıl almaz ilerlemeler olacağı görünüyor. Ama bu yolun tamamı, insanın gidebileceğinden çok daha fazladır. Bu sebeple biz, ulaşabildiğimiz alanı bu sınırlara doğru sürekli genişletmek için daima kendimizi zorlamalıyız. Kendimizi sınırlamamalıyız.
Bu konuda kendimize güvenmeliyiz. Çünkü evrenin harika yaratığı olarak insanın yetenek sınırları bu güne dek ulaştığının da, ulaşacağının da, tahayyül edilenin de çok ilerisindedir. Öyle olmasaydı insanoğlunun her gün ortaya koyduğu yenilikler, yeni buluşlar, yeni bilgiler ve her alandaki baş döndüren ilerlemeler günün birinde durmuş olurdu.
Bütün sınırlar gibi ahlakın sınırlarını da yüce Allah belirler. İşte o sınırları asla zorlamamalıyız. Çünkü ahlak çöküntüsü, yozlaşma ve kokuşmuşluk, her zaman kişilerin ve toplumların felaketine yol açmıştır. Yaşam için olağanüstü gerekli olan temiz bir doğal çevre ve yine temiz bir sosyal çevrenin, güvenli bir ortamın, bilimin ve hayatın diğer gereklerinin korunması da, ahlakın korunmasına bağlıdır.
İnsanın özündeki ahlaki değerlerin eğitimle geliştirilmesi hayati önem taşır. Bunların toplumda da doğru, sağlam ve güçlü bir biçimde canlı tutulması hem toplumun hem de fertlerin güçlü ve huzurlu olmasını sağlar. Her toplumun ve kişinin ayrı bir ahlak anlayışı olması normaldir. Ancak, hoşumuza gitse de gitmese de, işimize gelse de gelmese de Yüceler Yücesi Allah’ın belirlediği sınırlara ve esaslara uymak bizim çıkarımızadır.
Öyle anlar olur ki insanı ne zekâsı, ne de bilgisi kurtarır. Onu ancak, feraseti kurtarır. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Fakat bazen bunu Çarşambadan görmek çok geç olabilir. Feraset olgunluğuna ulaşmış olanlar, nasıl bir Perşembenin geliyor olduğunu Pazartesiden, Salıdan görmeye başlayanlar ve adımlarını ona göre atanlardır. Bunlar hep ayıktır, hep akıllıdır. Durumlara ve olaylara bakarak olasılık hesaplarını zihinlerinden çok hızlı ve iyi yaparlar. Tarih boyunca hep önde olmuşlardır. Ferasetsiz olanlar da bunlara köle olmuşlar, bu halleriyle sonlarını kendileri hazırlamışlardır.
Bir insanın feraseti zekâ, bilgi, deneyim gibi değerlerin inanç ve güzel ahlak değerleriyle birlikte gelişmesi sonucunda ortaya çıkar. Ahlak anlayışı fertlere ve toplumlara göre değişebilir. Ama en azından her toplumun kabul ettiği evrensel ahlak değerleri, aklı olan herkesi bağlamalıdır.
Sonuç olarak iyi yolda sınırları zorlayanların yaptıkları bize çılgınca gibi gözükse de hep akıllıcadır. Allah yolunda canını ortaya koyan Mehmetçiğimizin kahramanlıkları bunun en güzel örneğidir. Kötülük yolunda sınırları zorlayanlarsa ne kadar zekice, kurnazca, şeytanca işler ortaya koysalar da yaptıkları akılsızcadır. Çünkü kötülük ve zulüm şeytandandır, asla payidar olmaz. Allah’a emanet olunuz