Uzun uzun zaman önce memleketin birinde deli dolu bir kız varmış. Öksüz diyenler de olurmuş. Hayatta ana dediği yaşlı kadından başka bir yakını da yokmuş, akrabası da. dedikodunun çok yapıldığı ve sevildiği o şehirde lafların her akşam toplandığı esas merkez ananın eviymiş. Kız şehirde ne var ne yok her şeyi bilir, ancak kolay kolay kimselere anlatmazmış. Ana bu durumdan daha da memnun olur, sır saklayan kıza daha ayrı bir değer verirmiş. Mahallede anadan daha yaşlı bir kadın daha varmış. O kadın bir gün çekmiş kızı bir kenara, sırlı kız demiş, her sırrı bilirsin, kendi sırrın hariç. Ana dediğin kadınla senin bir akrabalığın yok, seni doğuran kadının anası da o değil. Anan nerede bilmem. Ancak tek bildiğim, giderken, seni bu kadına bıraktığı.
Kızın zihni bulanmış. Eve geldiğinde ana demiş, sen kimsin? Bu nasıl sır? Anam nerde? Babam kim? Kadın, bütün bu şehir bana ana der demiş. Senin ananı da ben yetiştirdim. Kız o zaman demiş bana anamı bulacaksın. Ana, anan sır oldu demiş, yirmi yıla yakındır görmediğim kadını nerden bulayım? Çok istiyorsan, şehre yarın bir kervan geliyor. Katıl o kervana, ara bul hayattaysa ananı. Ertesi gün beklenen kervan gelmiş şehre. Oldukça güzel bir kadın çıkmış gelmiş ananın evine. Kız yolculuğa hazırlanırken, kadını görmüş ve durmuş. Kadın ana demiş, nerde benim kızım? Kadın, seni aramaya çıkıyordu, sen çıktın geldin, işte kızın demiş, kızı kolundan tutup getirmiş.
Kadın bu kız benim kızım değil demiş. Benim kızımın boynunda bir doğum lekesi vardı. Ana, benim elimdeki kız bu kız demiş. Zaten anasını aramaya çıkacaktı. Onun anası yok, senin de kızın. Ana, kız olun, filan diyarda bir bilge kadın var. Ona sorun, ne kadar sır var o bilir. Kız ve kadın çıkmışlar evden, ardından katılmışlar kervana. Bir ay sonra varmışlar o diyara. Kadın, kızım demiş. Sen yaman bir kızsın hem ağzın laf yapıyor hem el lezzetin pek güzel ayrıca iyi kılıç sallıyor iyi de ok atıyorsun. Benimle birlik ol, birlikte hem senin ananı hem de kızımı arayalım. Birbirimizden de ayrılmayalım. Kız olur anam demiş. Hem de pek iyi olur.
Sora sora bulmuşlar bilge kadının evini. Çalmışlar kapısını. Anlatmışlar dertlerini. Kadın bu hikâye karışık ve sır dolu bir hikâye demiş. Analar karışmış, kızlar karışmış. Yetmemiş kördüğüm olmuş. Anaya dönmüş, senin kızın demiş üç yıl önce evlendi. İki de çocuğu var. Kocası bir Beyin sadık adamlarından. Sonra dönmüş kıza senin anan da demiş bir Beyle evli. Üç kardeşin var. Her biri delikanlı olma yolunda. Yalnız ne bu ananın kızı onu kabul eder, ne de bu kızın anası kızını. Ben diyeceğimi diyeyim de. Kız ve ana düşünmüş kalmışlar. Bilge kadın çok düşünmeyin demiş. Üç gün sonra öğleye yakın burada olun. Sizi onlarla buluşturacağım.
Ana ve kız, bir hana varmışlar. Orada üç uzun gün beklemişler. Bilge kadının dediği günde, onun evinin kapısını çalmışlar. İçeriye girdiklerinde içeride oturan ana, çok da güzel bir kız olmuşsun demiş, doğru sen benim kızımsın. Ancak seni ne Beyimle ne de çocuklarımla tanıştıramam. Ancak baban buraya yakın bir diyarda. Adı ve yeri şurada, git onu bul. Benim sana yapabileceğim bu kadar. O da bilge kadının hatırına. Kadın çıkmış gitmiş. Sedirde oturan boynu doğum lekeli kız, benim anam olduğun doğru demiş, hatta hiç şüphem yok.
Lakin ne kocam ne de çocuklarım seni kabul etmez. Kocamın ailesi duysa seni bilge kadın dahi onların elinden alamaz. Çünkü babam kocamla beni ayırmak için yapmadığını bırakmadı. Kayınpederimi yaraladı, kocamın kardeşini kaçırdı, o kadar çok olay çıkardı ki, sonunda kocama kılıç çekince, sonu oldu. Anlayacağın geldin, görüştük. Sen yoluna, ben yoluma, kız da çıkmış gitmiş.
Bilge kadın, bakın ne yapın demiş. Siz zaten kader arkadaşı olmuşsunuz. Gidin o diyara bu kızın babasını bulun. Belki iyi biridir. Ana gibi davran, adama kızını teslim et, sonra kaderin seni nereye götürürse ondan sonra kararını verirsin. Bakarsın sırlarla dolu bu dünyanın bu sırlı hikayesinde ne kadar sır perdesi ne kadar sır kapısı varsa ona da, sana da açılır. Neler olur, neler biter ancak Allah bilir.
Ana ve kız binmişler atlarına akşama doğru o diyarın sınırlarından çıkmışlar. On gün kadar gittikten sonra, kızın babasının bulunduğu diyara gelmişler. Bir gün daha yol gittikten sonra büyükçe bir şehre gelmişler.
Kız ana demiş, baktım ki, babam beni kabul etmiyor. Seni ana bilirim. Sen nereye ben oraya, razı mısın? Ana tamam kızım demiş. Şehrin merkezine geldiklerinde, kız babasını sormuş, bir yığın insan sarmış etrafını. İçlerinden biri, bu adamı niçin arıyorsun demiş. Kız yirmi yıldır görmediğim babam demiş. Hiç mi görmedin demişler. Hiç demiş kız.
O sırada kalabalık yarılmış, bir adam çıkmış gelmiş. Kim dedi benim burada olduğumu diye gürlemiş. Kız, hiç tanımadığım anam dedi demiş. Bu ana da yol arkadaşım olur. Adam, Bilge kadın haber göndermiş demiş, sen gerçekten benim kızımmışsın. Bazı sorular daha sormuş. Demek beni buldun ha demiş. Yanındaki yol arkadaşın seninle kalabilir. Ana ile kıza kalacakları küçük bir konak göstermişler.
Yorgun ana ve kız bir saat kadar uyumuşlar ki, kapıları kırılacak gibi çalınmaya başlamış. Kız elinde kılıcıyla varmış kapıya açmış kapıyı, bakmış ki öfkeli bir kadın. Ben demiş babam dediğin adamın karısıyım. Bugün burada yatın yarın defolun gidin. Ana çıkmış gelmiş kızın yanına. Kız demiş yirmi sene sonra babasını buldu. Defol git kapıdan. Kadın sen ha demiş. Biriniz baba dedi geldi, biriniz de eski defterleri açmaya öyle mi? Kadın, ben o mevzuları kapattım demiş, lakin sen kapatamamışsın, bir adım daha atarsan seni bu kıza bırakmam. Bu durumu Beye anlatmamızı istemiyorsan al şu adamlarını defol kapımızdan. Kadın duvarları yumruklamış, sokağı ve mahalleyi ayağa kaldırmış. Şehirde Beyin yirmi yıl sonra hem kızı hem de eski yavuklusu gelmiş diye dedikodular almış başını gitmiş.
Beyin karısı, benim bunları buradan göndermem lazım da demiş amma nasıl? Aradığı fırsatı bulmak için çok beklememiş. O diyarın Sultanı Beyi yanına çağırınca, Beyin karısı kuşatmış küçük konağı. Ya çekin gidin ya da bu konağı yakarım diye başlamış bağırmaya. Ana, kapıyı açmış, Beyin karısını saçından yakalamış. Almış konağın içine, başlamış duvarlara çarpmaya, kaç kere çarpmış, kaç kere vurmuş. Kadın hareketsiz kalınca açmış kapıyı, yuvarlamış merdivenlerden aşağıya.
Biraz sonra, hanımımız öldü diye feryatlar figanlar yükselmiş mahalleden. Birkaç kişi kapıyı zorlamış. Kız çıkmış dışarı saldıranlardan kimseyi sağ bırakmamış. Sokakta ve mahallede sesler kesilmiş. Böyle kılıç kullanan bir kız görmedik demiş ahali. Üç gün sonra Bey gelmiş. Her ne olduysa anlatmışlar Beye. Beyim demişler. Kızın yanındaki kadın hanımını duvarlara çarpa çarpa öldürdü. Kız da konağa saldıran muhafızların hepsini tek başına saf dışı bıraktı. Bu kadar gözü kara savaşan kadınlar görmedik.
Bey, çıkmış gelmiş konağa. Konağın avlusuna ana ve kızı çağırmış. Anaya sen demiş, bana bunu yapmayacaktın, hanımımı öldürdün, bağrıma taş basacağım seni asacağım. Muhafızlarımı öldüren kızı da bu şehirden sürüyorum. Kız ya demiş beni de as ya da onu benimle sürgün et. Karın ve adamların ikimizi de öldürecekti. Yoksa ben gidince bu işi halledin diye onlara talimat mı verdin? Bu nasıl Beylik, bu nasıl adalet? Olmaz olsun senin gibi baba, senin gibi Bey. Babam olduğun için sana kılıç çekemiyorum. Gece ortalık karardığında, ana ve kız, çıkmışlar şehirden, sabaha kadar at sürmüşler. Bir hana gelmişler. Hancı hanımlarım demiş, size üst katta bir oda vereyim rahat edin. Kız ve ana derin bir uykuya dalmışlar. Uyandıklarında bir de bakmışlar ki, kızın babasının şehrindeler. Bey, fikrimi değiştirdim demiş, yarın ikinizi de asacağım.
Ertesi gün, şehrin meydanında yan yana iki sehpa kurulmuş. Ana ve kızın boynuna urgan geçmiş. Tam asılacaklarken, meydana bir atlı gelmiş, durun demiş. Ben bu diyarın Şehzadesiyim. Durdurun infazları. Ana ve kızın boynundaki urganlar çıkarılmış. Şehzade, Bey demiş, bu iki kadının suçları her ne olursa olsun onları bağışlıyorum. Üstelik bu genç kız senin yirmi yıldır görmediğin kızınmış, kadında eski yavuklun. Şehzade, kadınların atlarını da getirin demiş. Pusatlarını da verin.
Bey Şehzadem demiş, ne olacak onlara? Şehzade hayırdır Bey demiş, az önce ikisini de asıyordun. Yanımda götüreceğim. Belki de yarı yolda geldikleri diyara geri gönderirim.
Akşama doğru, Şehzadenin hüküm sürdüğü şehre gelmişler. Şehzade, kıza ben demiş senin nasıl savaştığını o şehirde gördüm. Beyin eski yavuklusunun, Beyin karısını duvarlara nasıl çarptığını da. Beyin karısı, Babam Sultanın düşmanı olan bir Beyin kızıydı. Beyi bize karşı kışkırtıyordu. Ölmesi isabet oldu. Beye karısının ailesi tarafından asılmanız yönünde çok büyük baskılar yapıldı. Bende gelip müdahale ettim. İkinizde bana lazımsınız.
Ana ve kız altı ay kadar Şehzadenin yanında kalmışlar. Kız, Şehzadem demiş, bizi bıraksanız da biz yolumuza gitsek. Şehzade sen demiş zaten yolundasın. Benim yanımdasın. Seninle evleneceğim. Bu arada babanı da evlendireceğim tabi ki. Bu sefer kendi istediği ile değil, ben kiminle diyorsam onunla evlenecek. Neden bilir misin? Ana dediğin kadını, baban çok sevmiş, ancak kızın babası babana o kızı vermemiş. Kızının babasıyla evlendirmiş. Adam kızı doğduktan iki sene sonra bir savaşta ölmüş. Bu arada baban ananla evliymiş. Sen doğmuşsun. Sultana asi olan Beylerle yapılan savaşı kaybedince gelip babam Sultana sığınmış. Gerisini biliyorsun. Daha da önemlisi benim teklifime ne diyorsun?
Anlatırlar ki; Kız, Şehzadeyle evlenmiş. O diyarın Ecesi yani Kraliçesi olmuş. Beyin eski yavuklusu da Şehzadenin emriyle, kızın babası olan Beyle evlenmiş. Kızın kardeşleri ve anası kız Ece oldu diye kalkıp onu ziyaret gelmişler. Ananın kızı ise almış kocasını ve çocuklarını, Bey karısı olan anasını görmeye gelmiş. Bu dünyada olmaz denilen ne varsa olur diyenler haklı çıkmışlar, bu sır hikâyesi de diyardan diyara anlatılmış durmuş.
Şehir şehire, Sırlar sırlara, Öksüz kız öksüz kıza, ana kadın ana kadına, Bilge kadın Bilge kadına, Bey Beye, Şehzade Şehzadeye, han hana, hancı hancıya, meydan meydana, Bey karısı Bey karısına, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…