Nerden başlasam, nasıl başlasam, tam olarak da ne desem bilemiyorum. Bu cümle, içinde bulunduğumuz günlerde camianın ortak sesi olmaya başladı. Yaklaşık beş yıldır köşe yazısı kaleme alıyorum ama nerdeyse ilk defa bu kadar zorlandım. Yazıyorum, ardından yazdığımı siliyorum. Çünkü beynim ile kalbim arasında ciddi bir çatışma yaşanıyor. Mantık yoluyla yazdıklarıma kalbim, duygularımla seslenmek istediğime de beynim engel oluyor. Parmaklarımın bu ikilem içerisinde arada kaldığı süreç benim gibi herkesi yormaya başladı. Aslına bakacak olursak öyle çıkılmaz bir durum içerisinde de değiliz. Takip edenler, geçtiğimiz hafta kaleme aldığım köşeyi hatırlayacaklardır ki duyguların yalan söyleyebileceğini ifade etmiştim. Evet, duygular geçicidir ve bu yüzden yalan söyler. Bizleri manipüle edebilir. Geçici olan bir şeye güvenmek ise, bizim yanlış davranışlarda bulunmamıza neden olabilir ki duyguları akılla yönetmek gerekir. Sanırım şu süreçte de ikilemden kurtulup olaylara daha mantık çerçevesinde yaklaşmak ilişkileri besleyecektir. Yoğun duygular yaşıyoruz. Son iki haftada dört maçın üçünü kaybettik, bir tane de nur topu gibi beraberliğimiz var. Art arda gelen bu olumsuz sonuçlar duyguları yükselttiği gibi yüksek perdeden eleştiri yapmamıza da ortam sağladı. Ki bu iki haftanın öncesinde de deplasmanda farklı kazanılan Kasımpaşa galibiyetiyle de şampiyon nidaları atmaya başlamıştık. Hep üst telden çalıyoruz. Çünkü başarıya açız.
Çünkü rahmetli Müslüm Gürses'in de dediği gibi "Deli gibi sevmek ruhumuzda var." ve Konyaspor'u çok seviyoruz. Çünkü kuzey tribünde de yazdığı gibi "Bu şehrin ihtiyacı var senin şampiyon olmana" diyoruz.
Çünkü, sen çölüme yağmur oldun diyeceğim de iyice arabeske bağlanmadan gerisini size bırakayım. Ortaya konulan tepkilerin haklılık payı olduğu herkesçe aşikar ama uzatmamak her şeyden önce bize fayda sağlayacaktır. Lider Alanyaspor ile aramızda altı puan, lig sonuncusu Kayserispor ile de aramızda yine altı puanlık bir fark var. Şimdi ilçe takımı Alanyaspor bile bunu başarıyor diye söylenmeye başlarsak bunu bizden önce Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın o bütçe, o imkan ve o kadroyla tartışması ve sorgulaması gerekiyor. Elbette her koyun kendi bacağından asılır ve emin olun bunların konuşulacağı bir dönemde değiliz. Milli maç için verilecek aradan önce labirentin içerisindeymiş misali yine yeniden keskin bir viraja giriyoruz. Umarım saha içerisinde sol sinyal lambasını yakarak gaza basmasını beceririz. Yoksa alınacak bir mağlubiyete daha nasıl sakin, sabırlı olun denir yönetimi bilemiyorum.