Sisteme uygun standart insandan sapma teşhisleri

Yusuf Alpaslan Özdemir

‘Metropol Mücahidi’nde ülkemiz insanının hâl-i pür melâlini değme sosyoloji kitaplarına taş çıkartacak meziyette mizahî bir dille anlatan Mustafa Everdi, Esved ve ailesini yeni birer figür olarak Türk hikâyesine hediye etmişti. Everdi, yeni kitabı ‘Dante’yle Şaman Dansı’nı KDY (KitapYurdu Doğrudan Yayıncılık)’den çıkardı.
‘Dante’yle Şaman Dansı’nın kapağında kitabın türü her ne kadar ‘öykü’ olarak belirtilse de kitaptaki bazı metinlere anlatı demenin daha doğru olacağını düşündüğümü ilk elden yazmış olayım. Everdi’ye özgü ironi, kendiyle dahi en sert şekilde dalga geçmeler, yazarının ilgi alanlarının genişliğinin de imleyicisi entelektüel göndermeler kitabın en temel hususiyetleri. Yani okur, ülke gerçekleri ve insanımızın doğasına dair perde arkası gerçekler üzerinde düşünmeyi sıkılmadan, çok zorlanmadan sağlıyor. Bu yargımı bir adım daha üste taşıyabilirim, şöyle ki; Everdi o akıcı ve kıvrak kalemiyle doğru sandığımız yanlışları, şahit olduğumuz durum ve konuşmaların altında yatan bit yeniklerini de fark ettiriyor okurlarına. Tüm bunları başarırken tekrara düşmüyor, lâfı evirip çevirmiyor, uzatmıyor; her şey yerli yerinde, olması gerektiği gibi.
Kitap ve yazarı hakkında fikir edinmek namına şimdiye kadar yazdıklarımızı ana hatlarıyla şu şekilde toparlamakta yarar var; Mustafa Everdi yazılarında, hikâyelerinde ve sosyal medya paylaşımlarında mizahı, hele de ironiyi elden bırakmayan, pozitif, şakacı, kendisiyle dahi en yüksek telden dalga geçe(bile)n, zeki, hazır cevap, muzip bir insan. En ciddi meselelerde dahi bir şekilde yolunu bulur, ciddiyetten ironiye sapar, söylemek istediklerini daha bir tesirli haliyle okuruna ulaştırır. Dolayısıyla onun kaleminden çıkan bir metin yeri gelir takım elbise giyer, yeri gelir spor kıyafetler!..
&&&
Mustafa Everdi’nin ‘Dante’yle Şaman Dansı’, 147 sayfada 23 öyküden mürekkep. Yani kısa hikâyelerle/anlatılarla karşı karşıyayız. Sözü bir yandan kısa tutup, öte yandan daha etkili şekilde muhatabına ulaştırmak hüner gerektiren bir meziyet. Az önce vurguladığımız gibi kısa net, özlü, tesirli, eğip bükülmeyen, direkt vuruşlar yapmalısınız bunu sağlamak için. Everdi de bunun üstesinden rahatlıkla geliyor.
Edebiyatımızda hibrit hikâyeciliğin öncüsü diyebileceğimiz ‘Metropol Mücahidi’nde kendi halinde orta direk bir ailenin başından geçenleri ete sütlüye dokunmadan mizahî bir dille anlatan Mustafa Everdi’nin yeni kitabında ise memnuniyetsiz, haksızlıklar karşısında adeta haykıran, çevresindekilerin de olup bitenlerin perde arkasındaki yüzünden haberdar olmasına gayret eden; yanı sıra güzel kadınlardan hoşlanan kahramanlarla/anlatıcıyla karşı karşıyayız.
‘Dante’yle Şaman Dansı’ndaki hikâyelerde, Durum hikâyesi daha bir ağırlıkta, genelde kahraman anlatıcı seçilmiş.
Kitaptaki ilk hikâye, ‘Çılgın Dahi’de sıradan bir vatandaşın, yaşadığı ülkedeki anormal şartlar altında ayakta kalabilmesi(!) dahi kimliğiyle kurgulanıyor, sayılı insana nasip olabilecek dünya çapında bir seçkinler listesine girmesine vesile oluyor: “Kazancınız için hayatınızı bile tehlikeye atıyorsunuz. Buna rağmen bir ömür karın tokluğuna yaşadınız. Üstelik hesabını soramadığınız halde o kazancınızın %40’ını vergi veriyorsunuz.” Bu cümlede yansıtılan tezin pek çok hikâyenin çıkış noktası, anlatılanların temel dayanağı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
‘O Tebessümle Ben’ adlı hikâyedeki ‘Uğursuz bir hayatın içinde, herhangi bir utanç tarafından gizlenen ya da korunan her şeyin etrafında dolanır o tebessüm’ cümlesi yazarın dil, anlatım ve üslûpta mahir olduğunu gösteriyor ki benzer pek çok cümle de okuru bekliyor kitapta.
‘Bayrama Hapsolan’ adlı hikâyede yazar, okur/yazar hemen herkesin sitem ettiği, üzüldüğü bir meseleye odaklanıyor. Para kazanan, düzenli geliri olan diğer evlâtları yanında, kendini okumaya ve yazmaya adamış çocuğundan dert yanan babanın finaldeki değişimi ve oğluna jesti oldukça başarılı bir kurgunun izlerini taşıyor. Benzer çizgide, kitaptaki son hikâye olan ‘Maymun Yazar-Yazar Maymun’ da yazarın yalnızlığını, bahtsızlığını, zor bir işe talip oluşunu hüzünlü bir atmosferde yansıtıyor yazar. Her iki hikâyede edebiyata adanan bir ömürde karşılık ve ilgi görmemenin, yaşanacak olumsuzlukların haberi veriliyor okura.
Altı sayfalık ‘Astarot Nesli’nden oldukça önemli sosyolojik çıkarımlar elde edilebilir. Özellikle, kitaptaki pek çok hikâyenin ortak mekânı Ankara’daki bir sokağın tasviri, Türk insanın genel meşguliyetlerini ve karakteristiğini adeta tek bir fotoğrafa sığdırıyor. Vatandaşlarına hiç de lâyık olmadıkları dertleri armağan eden muktedirlerin odakta olduğu şu satırları birlikte okuyalım kitaptan; “Devlet bu! İnsanları günlük ortamlarda gözlemler. Düşüncelerinin eyleme dönüşme potansiyeli var mı diye tahkik eder. Trafikte, metroda, caddelerde. Kameralarla uzaktan. Polis kuşatması ile yakından. Vatandaşla temas kimine azap olur, kimine güven verir.” Bu meselenin birçok hikâyede okurun karşısına çıktığını tekrar belirteyim.
‘Sisteme uygun standart insandan sapma teşhisi koyacaklar diye tedirginim.’ benzeri gülümseten ve düşündüren cümlemeler vakalardaki gergin havayı yumuşatmayı başarıyor. Göndermelerden nasip almayan kimse kalmıyor neredeyse, misal, ‘Halkın Organı Partisi’ başlıklı hikâyeden; “Burada daimi Başkan’ımızın ülkesinde dağdaki çobandan, başkentteki emeklilere değin Ekselanslarının her yeri kaplayan otoritesi herkes için aşikârdır. Hiçbir düşman bu zırhı delemez ve ülkenin ilk ona girmesi engellenemez.”
Kitaba adını veren ‘Dante’yle Şaman Dansı’nda ise Sezai Karakoç da var, Rene Qenon da.
Kitaptaki en uzun hikâyelerden ‘Evrenot Saltuk’taki Evronot, astronot gibi uzay insanı anlamına geliyor ve Mustafa Everdi’nin Türk diline armağanı. Kitap, TDK’nın son marifetleri fâş olmadan önce çıkmıştı, güzel bir tevafuk/öngörü. Kulakları çınlasın kurumumuzun. Saltuk da Mustafa Everdi’nin çok hoşlandığı kelimelerden biri, twitter hesabında kullanıcı adı olacak kadar.
Bir dönem öğretmenlik de yapan Mustafa Everdi’nin eğitime dair tecrübelerinin numunelerini ‘Açık Beyin İnsanları’ adlı hikâyede okuma imkânı buluruz. Gel de tebessüm etme şu cümleye; “Allah’ın yamuk yarattığı kafamı düzeltmeye çalıştığın için teşekkür ederim derdim.” Şaka bir yana şu tek cümle bile günümüz eğitimi düşünüldüğünde ne denli derin anlamlar barındırıyor değil mi? Everdi’nin hakikaten ince dokunuşlarının, zekâsının, az lâfla çok şey anlatması hünerinin altını özellikle çizeyim tekrardan.
Mustafa Everdi ve ‘Dante’yle Şaman Dansı’ hakkında fikir verebildiğimi düşünüyorum, siz, hikâyelerde çok daha fazlasıyla karşılaşacaksınız.
Son olarak, kitapta en çok ‘Kuşadası Serencamı’ adlı hikâyeyi beğendiğimi söyleyerek bitireyim yazımı, bakalım siz hangi hikâyeyi daha çok beğeneceksiniz?
(NOT: Bu yazı, Edebiyat Ortamı dergisinin Kasım-Aralık 2023 tarihli 95. Sayısında yayınlandı.)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.