Sistemi kendi içinden kilitleyebilen bir başka aktörler grubu da, “Haşmetli Türk Bürokrasisi”dir. Sistemin ‘yolcuları’ her beş yılda bir iğnenin deliğinden geçercesine dirilerek seçimle meşruiyet kazanan lacivert ve siyah takım elbiseler giyen siyasiler, ‘hancıları’ da bürokrasi hazretlerinin kendisidir.
Doğası gereği sisteme baş eğer ve siyasi iradeye tabi görünürse de, kanun metinlerinin kaleme alınmasından yorumlanmasına kadar yasama faaliyetinin bel kemiğidir, yürütmeyi bizzat tatbik ederler.
Başlıca misyonlarının çocukça bir heyecanla işleri çığırından çıkarmaya hazır bulunan ‘siyasileri’ denetim altında tutmak olduğuna inanır ve inandıklarınca amel ederler.
Bütün hüner ve dikkatlerini sorumluluk almama ya da vazife icabı kendilerine yüklenen sorumluluğun riskini sıfıra indirmek için ‘kırk dereden kırk evrak’ getirme üzerine inşa etmişlerdir.
Onlar bütün sistemlerin efendileridir.
Hiçbir seçim ya da darbe onların egemenlik alanlarına tecavüzü göze alamamıştır.
Devlet bütçesini aslında ‘siyasi sorumluluk’ taşıyanlar değil, bürokratlar kontrol eder. Statüleri de kendi hazırladıkları kanun, tüzük, yönetmelik ve kararnamelerle defalarca emniyete alınmıştır.
Saten papyon takan hariciye mensuplarından, ekose yünlü gömleğin üstüne çiçek bulamaçlı kravat salan ilginç memurlara kadar her bürokrat memleket idaresinde siyasi iradenin daima hesaba almak zorunda olduğu bir sistem faktörüdür.
Türk siyasi hayatı hızlı değişmekte olan dünya ve bölge şartları içinde önümüzdeki süreci nasıl değerlendirecektir?
Yapılması gereken, mevcut iktidar önce sistem içi engelleri demokratlaştırmalı, daha sonra kanıksanmış ve oyuncak haline gelmiş eğitim, enflasyon, asayiş, süreç, terör gibi sorunların üstesinden gelebilecek yeni doğru ve akıllı projeler üretecek kadroları göreve getirmelidir. İdare-i maslahat dönemi kapanmıştır.
Yolcu ve hancıların dikkatine…