Siyasal alandaki namevcudiyetlerine karşın yine de siyaset içinde yer aldıklarını söyleyebileceğimiz öznelere “siyasal zamir” demiştik.
Bu “özne”leri illa tüzel ya da gerçek kişi olarak düşünmek zorunda değiliz.
Sözgelimi İslamcılık Türk siyasi sistemi içinde yasal siyaset imkânından mahrum bir siyasi akımdır. Hatta bir ara İslamcılığın Türk siyasi sistemi içinde “namevcudiyetiyle mevcut” olmasından kaynaklanan “kuşdili” sorunlarını dile getirmiştim.
“Kuşdili” merhum Erbakan hocamızın en gözde metaforlarından biriydi. O “Milli Görüş” dediğinde anlaşılması gerekeni anlaması gerekenler anlıyorlardı.
Sermaye, siyaset, din, aşiret ve akrabalık bağları da benzer siyasal zamirlerin üretildiği maden ocakları gibidir.
Siyasal alandan siyasal zamirlerin çıkması istisnai bir durum değildir. Genelde eski siyasetçi olarak adlandırdığımız zevat, aktif siyaset içinde olmamalarına karşın siyaseti yönlendirmek için gölgelerini kullanabilirler. Bunun için illa siyaseten yasaklı olmaları da gerekmez. Yasaklı durumda olmaları ise onların bu tür bir “söz hakkı”nı kendilerinde bulmalarını kolaylaştırır. Sözgelimi 1983-88 arasının meşhur “bir bilen”i olarak Süleyman Demirel’in böyle bir siyasal zamir sıfatı o dönem için vardı.
Ancak biz bütün bu ihtiraz kayıtlarına karşın, “siyasal zamir” dediğimizde fikir, akım, zümre vb. oluşumları değil, gerçek kişileri kastediyoruz.
Sözgelimi İstanbul’un siyasal zamirlerinin menbaı genelde sermaye ve iş çevreleri iken Ankara’nın bürokrasi olduğunu söylüyoruz.
Doğu ve Güneydoğu illerinde bu siyasal zamirler “feodal” ilişkilerle ortaya çıkar. Aşiret ağaları, şıhlar bu tür siyasal zamirlerin geleneksel boyutunu oluştururken, eli kanlı PKK terörünün de bu siyasal zamir konumuna sahip birçok kişiyi ortaya çıkardığına şahit oluyoruz.
Buraya kadar siyasal zamirler üstünde mekânsal değişimin etkilerini saydık.
Bir de zamansal değişimin etkileriyle değişir siyasal zamirler.
Dünün siyasal zamirleri ile bugünün siyasal zamirleri arasında bir fark olması gayet beklenebilecek bir durumdur yani.
Diğer bölgelerdeki siyasal zamirleri bir yana bırakarak Konya içindeki siyasal zamirlere bakalım.
Konya’daki siyasal zamirlerin iki ana kanaldan türediğini görmekteyiz: din ve siyasi ilişkiler. Dini cemaatler, topluluklar içinde o cemaatin y da topluluğun lideri pozisyonundaki zamirin bağlılarından bir kısmını aktif siyasete yönelttiğini, ya da kendiliğinden aktif siyasete yönelmiş bir kısım ihvanını desteklediğini görürüz.
Bundan başka bir dönem etkin siyasi roller üstlenmiş isimlerin, tıpkı Demirel’in “ bir bilen” pozisyonu gibi uzlet köşelerinde kendilerinden tavsiye isteyen bağlılarına yardımcı olduklarına şahit oluruz.
Bu tür siyasal zamir ilişkilerinde Konya için AK Parti’nin sıkça zikredilmesi normal, ama diğer partileri de ıskalamamak gerekir.
Sözgelimi CHP’nin de kuvvetli siyasal zamirler yetiştirmiş köklü bir geleneği vardır. Bakkalbaşı’lar, Ulusan ailesi bu tür siyasal zamirlerin başında gelir.
Saadet Partisi cenahında “siyasal zamir”lik artık olağandışı değil, olağan bir durumdur. Milli Görüş geleneğinin bizatihi varlık sebebinin bu tür bir ilişki olduğunu yukarıda vurgulamıştık.
AK Parti’de durum nedir peki?
Bu soruya cevabı ileriki yazılarda vermeyi arzuluyoruz…