Siyaset yollarında bayağı koşmuşlardan biri, toplamış insanları etrafına başlamış anlatmaya;
Benim gibi adamları vekil yapmazlar arkadaş demiş, dertli, dertli…
Bu seçtikleri var ya, tamamı parmak kaldıran cinsinden…
Şöyle masaya bir vurdun mu, masa yerinden hoplayacak!
Öyle bir konuşacaksın ki kürsüler parçalanacak!
Gölgesinden korkanlar,
Temsilde hata olmasın, önüne üç kaz koysan ikisini kaybedenler el üstünde!
Aha…şuraya yazıyorum!
Bana fırsat versinler, gel desinler…
Adımı dağlara taşlara yazdırmazsam adam değilim!
Amma velakin, benim gibiler kimsenin işine gelmez!
Mesela, Vekil neyim olsam, koltuk kaçmasın diye yemin olsun koltuğa sıkı sıkıya yapışmam!
Her fırsatta Ankara’dan kaçıp, halkın içinde gezerim, ne derdi var dinlerim!
Telefonum 7/24 açık olur. Aday adayı olduğum zaman, köyün birinde bir vatandaş, Vekilim dedi, sen bizim içimizden birisin, bizden birisin, gel bi sarılayım dedi. Yeminle gözlerim doldu. Hâlâ hatırladıkça gözlerim dolar!
Benim gibi adamı korkularından delege bile yapamadılar!
Muhtarlık dönemimde, mahalle Paris olduydu, Paris!
Vakti zamanında İl Genele aday olduyduk. Parti adımızı en son sıraya yazmış.
Parti yönetimine gireyim dedim, baktım adım yedeklerde bile yok!
Vekillik için aday adayı olduk, yukarıdan çizdirmişler adımızın üstünü!
Dost bildiklerimiz var ya yarısı yalan, yarısı yılan çıktı!
Yine de yılmadık, yıkılmadık evvelallah dimdik ayaktayız!
*****
Gönüllerde yatan aslanlar, yüreklerin kıpırtısı, dışa vurulmak üzere içi içine sığamayan heyecanlar, siyaset kapısının eşiğinde bekliyor!
Partilerin il kongrelerinde, göze batma çabaları, ben buradayım, hep buradaydım diye kameralara gülümsemeler, karelere girmeler, Ankara’dan gelen Genel Merkez görevlileriyle verilen samimi pozlar, bekle beni siyaset geliyorum demeler artmış bulunuyor!
Çünkü, Pandemi sürecinde, artılar, eksiler hesaplandı, planlar yapıldı.
Evdeki hesap çarşıya uymaz, siyasete hiç uymaz dense de, herkes kendine göre ince ayarlı hesaplar yapmanın peşinde.
Önce, bir önceki seçimde yapılan yanlışlıklar alt alta yazılıp toplandı.
Dışarıya çıkılamasa da, telefon trafiği hiç kesilmedi.
Eski ekipler yenilendi.
Aksayanlar, daha enerjik, daha hareketli, daha pratik isimlerle değiştirildi.
Normalleşme süreci için yapılan hazırlıkların ilk provası il kongreleriyle birlikte start aldı. Siyasete giden yolun ilk adımı olan aday adaylığı noktasında, diller söylemese de, bende bu işte varım diyenler, yapılan hazırlıkların göze gözükecek bir kısmıyla sahaya indiler.
Nabızlar yoklandı. Selamlar verildi, alındı, gönderilecek yerlere gönderildi.
Kopan irtibatlar yenilen bağlandı. Hadi inşallah diyenlerin övgüleri alınıp bir kenara yazıldı.
*****
Siyasete soyunan, siyaseti ciddi ciddi düşünen insanlar dışında partilerinin ve inandığı fikirlerin deli divanesi olan, gece gündüz partisi için koşan, partiden çıkmayan, herkesin tanıdığı, bildiği ancak yönetimlerin sürekli görmezden geldiği partileriyle özdeşleşmiş insanlar var!
Hâlâ da aynı aşkla ve şevkle koşmaya devam ediyor bu insanlar!
Partileri için tartışmasız en samimi, en içten, hiçbir karşılık beklemeden koşan bu insanları herkes bilir.
İstisnalar kaideyi bozmaz yaklaşımı çerçevesinde onlardan parmakla sayılacak kadarına siyaset yolu açılsa da, bu yol yönetime girmenin ilerisine gidememiştir.
Bu vefasız yaklaşım, siyasetin vefası var mı, yok mu konusunu sorgulatırmıştır herkese…
Çünkü, böyle insanları ne Belediye Meclislerine yazdılar, ne İl Genel Meclisinde yer verdiler, ne de İl Teşkilatlarında doğru-düzgün yönetime aldılar.
Başkanlar sen bana burada lazımsın, benim elim kolumsun, ben nereye sen oraya dediler hep!
Gönlünden ne geçiyor demediler, sormadılar!
Parti onlarsız olmazdı aslında…
Bayrak asılacak, onlar asar…
Konvoy düzenlenecek, onlar organize eder…
Karşılama yapılacak, bütün partililere onlar ulaşır.
Küs olanları, partiye sırtını dönmüşleri, onlar geri getirir.
Partiler bu insanların kıymetini ne kadar bildiler, Allah bilir!
Bildiğimiz şu ki, haklarını hiç ama hiç ödeyemediler ve ödeyemeyecekler!
*****
Başkanın bir telefonuyla, Başkanım aradı, falan köye git dedi diye yola düşen o insanları tanımayan, bilmeyen var mı?
Kendini sözüm ona ispat etmeye çalışan bazı Başkanlar, bu insanları koltuğa oturdukları ilk gün kapının önüne koydular!
O insanlar yıllarca sabahın köründe kar demeden, ayaz demeden, soğuk demeden, sıcak demeden, toz-toprak demeden parti binasını açtılar, çayı demlediler, gelenlere ilk çayı onlar ikram ettiler.
Başkandan önce, onu tanıdı partiden içeriye ilk adımını atanlar.
Sempatiktiler, güler yüzlüydüler, onları sevmeyen yoktu. Kimi abi derdi, kimi adıyla yada lakabıyla çağırırdı.
Bu insanlardan kalmadı artık.
Varsa da, ne mutlu o partilere…
İnanın insan kıymeti bilmeyen bazı Başkanlar gelir-geçer, kimse adını bile anmaz da, o parti sevdalıları, o partilerinin delileri hiç unutulmaz! O insanların o partilere katmış olduğu o değişik sinerjiyi nedense bazı Başkanlar hiç anlamadı, anlamak işlerine gelmedi, belki, benden daha çok onu mu seviyorlar diye düşündü, belki de kıskandı bile!
*****
Bu arada siyasetin şenlenmeye başladığını da söyleyelim, telefon görüşmeleri kesmeyince, bir de bakmışsınız ki, Ankara’nın bağları, büklüm büklüm yolları aşılmaya, nice kapılar aşındırılmaya başlanmış.
Öyle eskisi gibi, git gel Konya altı saat filanda değil artık!
Hızlı Trenle 1.5 saat…
Özel arabayla iki saat sonra Ankara…
Ankara’ya gidenlerin, tevatürlerle ve hikayelerle birlikte geri dönmeleri hem meşhur, hem de etkili!
Hatta Ankara’dan çıkmadan paylaşımlar başlamış. Konya’ya gelinceye kadar muhtemel aday bile oluvermiş o gidenler!
Siyaset hikayeleri tatlı hikayelerdir aslında…
Temsilde hata olmasın, bir bakmışsınız, pire deve olmuş!
Bir bakmışsınız, uçurulmaya başlayan, konacak dal beğenmez olmuş!
Bir bakmışsınız, o övülenin rakipleri, düşmüşler Ankara’nın yollarına,
Çünkü hafakanlar basmış dura dura…
Ne dersiniz? O günler yaklaşıyor mu?
Eli kulağında filan mı? Koskocaman yalan mı?
Ne demişler? Ateş olmayan yerden duman tütmez!
Ne Ankara’ya giden, ne Ankara’dan gelen bitmez!
Laf ise yeminle tükenmez!