Hafta başından bu yana bir taraftan ramazan bir taraftan şehir sorunları derken epey gerildik, sizleri de gerdik. Bugün izninizle rahat bir yazı yazmak istedik.
***
Son dönemlerde “gönlümüzce gazetecilik yapamadığımız yakınıp”, büyüklerimize, yakınlarımıza hatta patronuma bile “Kanımıza işleyen bu gazetecilikten nasıl kurtulurum?” diye soruyorum.
Günümüzün gençleri, orta yaş grubu ne kadar tanır bilirler, bilemiyorum ama bu şehrin son 70-80 yılına çok farklı alanlarda derin izler bırakan BAŞARAN ailesinden Ali Kemal Başaran abinin bu konudaki hoş sohbetini sizlerle paylaşmak istiyoruz.
(BAŞARAN ailesini merak edenler tarihe bakıp Başaran Çarşısının tarihi fotoğraflarına ve bilgisine ulaşabilirler…)
***
Bakın Ali Kemal abi bize gazeteciliği örnek gösterip kendisine eski kurt politikacı olduğu için kendisine ve tüm dostlarına şöyle örnek veriyor;
“Uğur kardeşim hislerimize köşende yer verdiğin için teşekkür ederim. Senin gibi olaylara objektif bakan okuyucularının ve vatandaşlarının hislerine tercüman olan eğilmeden bükülmeden yalpalamadan hele hele hiç yağdanlık olmadan görevini yapan gazeteci köşe yazarlarımız azaldı. Allah sağlıklı günlerde köşe yazarlığına ve gazeteciliğine devam etmeyi nasip etsin. Gazetecilikte bir nevi politikacılık yok birbirinden farkı. Askerde ayaklarına mantar hastalığı bulaşan bir ömür boyu çeken kişi gibi veya politikayı ve gazeteciliğini kapalı cicili bicili şemsiye şeklinde kaba bulmaz isen sana aktarmak istiyorum.
Politikaya yeni soyunan kişilere politikayı cicili bicili küçük japon şemsiyesi gibi gösterip insanın içine kapalı şekilde sokarlar birileri sapındaki açma düğmesine basar insanın içerisinde açılır ilk zamanlar fark etmezsin zamanla kalın bağırsak, ince bağırsak, karaciğer, akciğer dahil insanın tüm uzuvları arasına yerleşir. Onunla yaşamaya başlar bazı dönemler sıkıntı verse de politikada olur böyle şeyler deyip, devam edersin.
Bir zaman sonra yaşanan olaylar sonunda politikayı bırakmak isteyen kişi(Mesela bizim gibi gazeteciliği bırakmak isteyen gazeteci) doktora gider. “Doktor Bey içimdeki şemsiyesini çıkartmak istiyorum beni ameliyat mı edeceksin, ne yaparsan yap şu politik şemsiyeyi çıkart” der. Doktor film ve emarı çektirir bir bakar ki “sen bu şemsiyesi ile yaşamaya devam etmek mecburiyetindesin” der.
Çünkü bunu çıkartırsak hayati tehlike içerisinde olursun. Aynı omuriliğine kurşun saplanan kişi gibi nasıl onunla yaşamak zorunda ise sende aynı durumdasın der. Hayatının kalan süresini içinde şemsiye ile yaşamak mecburiyetindesin der.
Genel başkanına il başkanına belediye başkanına veya milletvekili adayı olmak ister olamaz parti politikasına kızar politikayı bırakmaya karar verir.
Gerçek politikacılar halka hizmeti Hakk’a hizmet telakki ederek yapan kişiler. Vatanı, bayrağını, dinini, ülkesini, milletini seven gerçek politikacılardan bahsediyorum.
Yoksa rantiyeci, şantiyeci, köşe dönücü, makam ve mevki peşinde koşanlar, esnek omurgalılar değil. Bunların partisi siyasi görüşleri olmayan, hangi partinin çeşmesinden su akmaya başladığı zaman ilk ön sıralarda yerini alan, seçim otobüsünde ön koltukta oturan iktidar çeşmesinden ilk önce testilerini dolduran, sağmal inekle kısır ineği çok iyi ayırt eden hep sağmal ineğin altına yanaşıp helkesini sütle dolduran kişileri ben politikacılardan bahsetmiyorum.
Doktorun çıkartamadığı şemsiyenin sapını kestirirler sözde politika şemsiyesini içinden çıkarttı. Şemsiyenin sapını ne kadar kısa keser veya kestirirse sapı bir miktar dışarıda kalır. Birileri bu sapı öyle veya böyle seçim zamanında kurcaladığı zaman içindeki şemsiye insanı harekete geçirir. Gerçek politikacıların içerinde hangi partiden olursa olsun şemsiye vardır.
Aynı dertten mustarip birisi olarak önerim “şemsiyenin sapını kısa kestirmeyin vakti zamanı geçti demeyin” birileri şemsiye sapını sizde arayabilir içindeki politik hareketi ya kendin için ya da kendisi için harekete geçirmek ister.
Bunu neden anlattım 2002 seçimleri sonunda AK Parti İl Başkanlığı yapan ve milletvekili olan dostum iki yıl sonra “abi bizim yapacağımı iş değilmiş çok zor böyle giderse bırakacağım” dedi. Bende yukarıdaki şemsiye örneğini anlattım. Bunu meclisteki diğer milletvekili arkadaşlarına anlatmış benim şemsiye hikayesi slogan haline gelmiş.
Bu dostum bir dönem daha AK Parti milletvekili oldu sonra ara verdi. Son seçimlerden önce gördüm “ne yapıyorsun?” dedim gidişat nasıl? diye sordum. “Abi birileri gelip de şemsiyenin sapını çevirmesin diye masamdan kalkmıyorum” dedi.
Selam ve sevgilerimle.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Politikada kabahat, hiçbir zaman öldürenin değil, daima ölenindir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İftar saatlerinde AVM’lerde kendimizi kaybettiğimiz zaman ADAM oluruz.