Ve beklenen gün geldi…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, asgari ücreti net 8500 lira olarak açıkladı. Küsuratı da var, 8506,8 lira… Brüt olarak ise 10 bin liranın biraz üzerinde…
Öncelikle hayırlı ve bereketli olsun…
Açıklanan yeni asgari ücret birçok şeye de gebe!
Asgari ücret belirlenirken anlıyoruz ki, ne şiş yansın ne de kebap denmiş…
Hem işçinin refah düzeyini olduğundan daha iyi bir hale getirmek; hem de işverenin sırtına koca bir yük yüklemekten çekinmek denkleminde 8500 lira gibi bir rakamda buluşulmuş.
Kamuoyunun beklentisi de bu yöndeydi. Tam manasıyla kamuoyunun beklediği bir ücretin açıklandığını söyleyebiliriz.
Unutmadan, çalışan her bir işçi başına işverene 250 lira da devlet desteği sağlanıyor.
İşimiz gereği insanlarla içiçeyiz… Yeri geliyor yanlarında yüzlerce ve dahi binlerce insanın doğrudan çalıştığı işverenlerle oturup konuşuyor; yeri geliyor kendi küçük dünyasında azıcık aşım ağrısız başım diyerek sadece kendinden sorumlu olan bireylerle biraraya geliyoruz.
Kulaklarımız hem olumlu, hem de olumsuz yönde asgari ücretle ilgili pek çok şeyi işitiyor.
Olumlu yönde örnek verecek olursak, adı bizde kalsın, yüzün üzerinde kişinin birarada çalıştığı ve inşaat sektörüne yönelik bir alanda faaliyet gösteren bir firmanın sahibi, bundan birkaç hafta önce asgari ücretten bağımsız bir şekilde yanında çalışan personelin tamamına 5500 liraya ek olarak 1500 lira destek ödemesi yaptığını, daha yüksek maaş alan personeline de aynı desteğin aynı ölçekte yansıtıldığını, işçiye kazandırırsan o da sana kazandırır mantığıyla hareket ettiklerini söylemişti.
Bir de olumsuz pencereden bakalım…
Dün bir taraftan asgari ücretin açıklanacağı ana odaklanan bir kısım işverenler de diğer taraftan rakamı duyar duymaz ellerine aldıkları hesap makinalarıyla yeni döneme ilişkin hesaplar yapmaya başlamıştı. Yeni asgari ücretin altından kalkabilmek için yanında çalıştırdığı işçilerden bir kısmını işten çıkarmak zorunda kaldığını ve bunu bir zorunluluk olarak yaptığını anlatıyordu.
Şimdi gelelim olayın bambaşka bir boyutuna…
Yılbaşından sonraya kalmayıncılar!
Temel gıda ve tüketim maddelerinden dayanıklı tüketim malları olarak adlandırılan beyaz eşya ve mobilyaya varıncaya kadar insanın ihtiyaç duyabileceği her türlü metaya bundan sonra gelecek zamlarla ilgili çok ciddi endişelerimiz var.
Şimdiye kadar peyderpey yapılan yüzde 5-10-15 düzeyindeki zamları zamcık olarak yorumlatacak cinsten büyük zamların yılbaşından sonra geleceğine yönelik bir senaryoyu sürekli yayına veriyor bir kısım işletmeler…
Bir elektronik cihaz almanız icap ediyor. Beyaz eşya, televizyon, bilgisayar vesaire…
Satış temsilcisi ilgilendiğiniz ürünle ilgili detayları aktarırken altını çizerek ve bağıra bağıra, yılbaşından sonra bu rakamlar güncellenecek ve en az yüzde 50 artış olacak diyor…
Nereden biliyorsun diye sorduğumuzda ise yukarıdan gelen bilginin bu yönde olduğunu söylüyor. Yukarıda kim varsa artık, aşağıya emretmiş zam yapacağımızı söyleyin diye…
Hep yakındığımız, dem vurduğumuz, olmasaydı sonu böyle dediğimiz enflasyonla aslında mücadele etmediğimiz; aksine enflasyonu ne kadar yükseltebiliriz diye uğraştığımız gerçeğini anlıyorum toplumun genel bakış açısını görünce…
‘Hele bir asgari ücrete yapılacak olan zam belli olsun, asıl o zaman göreceksiniz siz zammı’ dercesine ortaya koyulan tavırdan beklenir mi hiç hayır?
Yani bizim öncelikle kafamızdaki algıları yıkmamız gerekiyor. Sonra enflasyonun beli zaten bükülecek ve yıkılacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın asgari ücreti açıklarken yaptığı konuşmada da aslında dikkat çekmek istediği husus buydu. Enflasyon hedefi yıl sonuna kadar en yüzde 20’yi aşmamak.
Her ne kadar iyi niyetle yaklaşıldığına inanıyor ve artan maliyetlere bağlı olarak zammın zaruri olduğuna kendimizi inandırmaya çalışıyor olsak da bazen bazı şeyler serbest piyasa ekonomisini de aşıp serbest sömürü düzeyine kadar ulaşabiliyor ne yazık ki!
Asgari ücrete yapılacak olan zam açıklandı da açıklandığı gibi asgari ücretlinin cebine girdi mi bu para?
Bugünden saydığımızda ancak 40-45 gün sonra bu parayı cebinde görecek asgari ücretli.
Ya da söylemlerin eyleme dönüştüğünü varsaydığımız durumda cebinde görmeden rüyasında görecek!
Uzun lafın kısası, bugün 160 lira olan tereyağı 45 gün sonra 210 lira olmazsa, bugün 4 lira olan ekmek 45 gün sonra 6 lira olmazsa, bugün 120 lira olan peynir 45 gün sonra 160 lira olmazsa, bugün 170 lira olan kıyma 45 gün sonra 220 lira olmazsa, 3 bin lira olan asgari kira 5 bin lira olmazsa, asgari ücretle çalışanın cebine giren para da kıymetini kaybetmemiş olacak. Aksi halde daha önceki yazımızda da belirttiğimiz üzere asgari ücret 15 bin lira olsa neye yarar!