Gerçek bir arayış içinde olan kişi, kendisini arayan kişidir.
Biri dışında tüm sorulardan vazgeç: Ben kimim?
Her şeyden sonra, emin olduğun tek gerçek senin var olduğundur. “Ben” kesindir. “Ben buyum” ise değildir.
Süleyman
Bugüne kadar fark ettiniz mi bilmiyorum ama uyandığımızda ilk hissettiğimiz “ ben” olma duygusudur. Gözümüzü açar açmaz ilk düşündüğümüz şey varoluşumuzdur.
Peki biz sadece beden miyiz? Bir “şey” miyiz? Ya da hiçbir şey miyiz? Sadece bedenden mi ibaretiz? Hayır...
Duygularımız var, zihnimiz, fikirlerimiz, içgüdülerimiz vs. var diyerek cevaplar geliyor aklımıza...
Cevapları bir kenara bırakıp ben duygusunun içimizde olduğunu düşünsek?
Fatih Sultan Mehmet, bir gün veziri Mahmut Paşa’yı yanına alarak hocası Akşemseddin’i ziyarete gider. Akşemseddin, Padişah içeri girdiği vaziyette ayağa kalkmaz.
Bir vakit sonra Akşemseddin, Fatih’in huzuruna gider.
Padişahın yanında Mahmut Paşa da bulunuyordur. Fatih hemen ayağa kalkarak hocasına yer gösterir.
İki olayı kıyaslayan Mahmut Paşa dayanamayıp sorar:
Hünkârım, hocanız geldiğinde siz ayağa kalktınız. Hâlbuki siz onun yanına gittiğinizde o ayağa kalkmaz. Sebebi ne nedir?
Fatih şöyle cevap verir:
Hocam Akşemseddin’e saygı göstermemek elimde değil.
O yanıma geldiğinde gayri ihtiyari bir heyecan kaplar ve farkında olmadan kendimi ayakta bulurum. O ise ilmin izzetini (değerini, yüceliğini) korumak için bana ayağa kalkmaz.