SOL KOLU OLMAYAN KARATECİ ÇOCUK

Ahmet Çapanoğlu

Japon çocuğun tek hayali çok ünlü bir karateci olmaktı. Fakat ailesi buna izin vermezdi. Bir gün talihsiz bir kaza sonucu çocuk sol kolunu kaybetti. Ailesi çocuğun moralinin çok kötü olduğunu görünce ona bir karate hocası tuttu. Hoca ilk dersinde çocuğa karşısındakini sağ koluyla tutup üstünden savurmayı gösterdi. Hatta ikinci, üçüncü ve sonraki bütün derslerde hep aynı hareketi yapıyorlardı.

Çocuk bir gün hocasına “hocam ben çok sıkıldım, artık başka hareketlere geçsek” dedi. Hoca ise bunu kabul etmeyerek dünyada bu işi en hızlı yapan kişi olmadıkça bitirmeyeceğini söyledi. Çocuk o kadar hızlanmıştı ki, hocasını bile göz açıp kapayıncaya kadar yerden yere vuruyordu. Bir gün hoca elinde bir kâğıtla geldi kâğıtta çocuğun gençler karate şampiyonasına katılabileceği yazıyordu.

Çocuk çok şaşırdı. Ertesi gün salonda ilk rakibinin karşısına çıkacakken heyecanla hocasına sordu, “hocam bu iş nasıl olur? Ben sadece tek hareket biliyorum kesin kaybederim” Hocası ise “sen sadece hareketi yap” cevabını verdi.

Çocuk ringe çıktı ve o hareketiyle rakibini eledi. Hatta o tek hareketle finale kadar çıktı. Finalde karşısında kendisinin iki katı birisi vardı. Önce çok korktu ama gene bildiği hareketi yaparak son rakibini de yendi ve şampiyon olunca sevinçle hocasının yanına koştu ve “hocam nasıl olur anlamıyorum, sadece bir hareket biliyorum, tek kolluyum ve şampiyon oldum” Hocası çocuğa baktı ve dedi ki, “senin yaptığın hareket, karatedeki en zor hareketlerden biridir. Ve bir tek savunması vardır, o da, rakibinin senin sol kolunu tutması”.

Bu hikâyedeki hisse de şu olmalı. Bizim zaaf zannettiğimiz, ya da ben bunu yapamam diye mazeret öne sürdüğümüz herhangi bir eksiğimiz, aslında o işi yapabileceğimizi ve başarabileceğimizi gösteren önemli bir fırsatı bizim karşımıza çıkarttığıdır.

Farkında mısınız, bize asıl engeli koyan şey eksikliklerimiz değil, zihnimiz ve başarıya olan inançsızlığımız, başarıya ve kendimize inanmamamız, yılmadan çalışmaktan korkmamız, başarısızlık korkusuyla yapabileceğimize inanmamamız. Asla yapamam düşüncesiyle zihnimizce tel örgülerle çevrilmiş çaresizliğimiz bizim ufkumuzu karatıyor ve biz o işe başlayamıyoruz.

Bazen kulaklarımızı bu yapılamaz sözlerine kapatmak ve ben asla yapamam düşüncesiyle kalıplaşmış başarısızlık inançlarını sorgulamamız ve kendimize inanarak var olan gücümüzle denemekten vazgeçmememiz gerekmektedir.

Bütün mesele, engelleri ortadan kaldırmak, kendimize inanmak, olmayanları ve eksiklikleri değil, olanlara ve sahip olduklarımıza inanmak ve potansiyelimizi ortaya koyarak onu ortaya çıkarmak, bizi biz yapan en önemli özelliğimizi göstermemizi sağlayabilir. Çünkü imkânsız diye bir şey yoktur. Şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, sınırları zorlamak gerekir. O yüzden insan, hayata küsmeden, mazeretlere kendini kapatarak, tıpkı tek kollu karateci çocuk gibi bu eksik olarak görülen durumunu nasıl ve ne şekilde kullanabilirime odaklanması gerekir. Yapacağımız iş için öncelikle kendimize odaklanmalıyız, doğru yöntemi bulmalıyız ve bunun peşinden gitmeliyiz.

Eğer tek koluyla şampiyon olan karatecinin başarı öyküsü sizi tatmin etmediyse, daha farklı başarı öykülerini de size sıralayabilirim. Mesela, göremediği halde büyük bir ozan olan Aşık Veysel Şatıroğlu, sağır olduğu halde harika besteler yapan Ludwig van Beethoven, yürüyemediği haldeyken dört kez başkan seçilen Franklin D. Roosevelt ve sadece parmaklarını hareket ettirebilen Hawking. Bu insanlar bu eksikliklerinden dolayı hayata küsmemiş, hayata tutunmuş ve başarı merdivenlerini çıkabilmişlerdir. Onların görünen durumlarıyla başarıda vardıkları nokta, kendilerine sınır çizmemiş olmalarıyla, farkına vardıkları potansiyellerinin önünde hiç bir şeyi engel kabul etmemiş olmalarıdır. Eğer şartlarınız ne olursa olsun, kendinizi adadığınız, yeterince zaman ayırıp yapacağınız işe odaklandığınız ve enerji harcadığınız sürece, imkânsız dediğiniz her şeyi başarabilirsiniz. Yeter ki kendinize inanın.  

Eğer eksikliklerle bu başarıyı bir kişi yakalamışsa, bunu sizin de başarmanız mümkündür. Eğer daha önce bunu bir kişi bile yapmamışsa, belki de siz, henüz bunu denemediğiniz içindir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.