Ülkemde tuhaf işler oluyor. Dünyanın her ülkesinde tuhaflıklar olabilir ama hiçbir ülke vatandaşı çıktısı çok yüksek hatta ülkesine mal olacak tuhaflıklar göstermiyor. Akıl, basiret, izan, ahlak, hukuk, saygı, sevgi; daha neler neler söyleyebiliriz (insana yakışan bu değerleri çoğaltmaya) olmayan insan maalesef bu değerlerden mahrum olunca bu tür tuhaflıklar gösteriyor.
Bu tuhaflıklar daha çok sol geçinen ama aslında 1980’li yılların öncesi daha onurlu soluna yakışmayan tavırlar sergileyen kesime hiç yakışmıyor. Sonucu bir ülkeye mâl olacak ki Türkiye’nin sıradan bir ülke olmadığını bilemeyecek kadar akıl ve izandan mahrum bu sıradanlık ifadeler kullanıyorlar. Üstelik karşıtlarına nefret dili kullanıyor diye kendi suçlarken, saldıranın kendileri olduğunu, karşıt grubun yani devlet, istikrar, kalkınma, adalet, özgürlük yanlıları olduğunu unutuyorlar.
Geçenlerde bir karikatür gördüm. Karikatürde adamın biri düz yere çukur açmış ve çukurun önüne de “buraya düşmek yasaktır” levhasını asmış. Çok güldüm ve anlamlı buldum. Adam açtığı çukuru değil düşecek şeyler için yasak koyuyor. Bu örnek tam da Türkiye de yaşayan sol kesimin insana bakış açısını yansıtıyor. Bu kesime “Türk solu” da diyemiyorum, zira bu kesimin ne Türk’le, ne sol ile ve ne de ülken çıkarları, yani ülke geleceği ile hiç alakaları yok da o yüzden diyemiyorum.
Her insanın, her fikrin, her düzenin kendi savunduğu değerler doğrultusunda bir onuru olmalıdır. Birileri inanmasa da adına ve fikrine ne denirse densin “her ideolojiye yakışan bir değer vardır”. En azından buna sahip çıkılması gerekmez mi? bu kesimler için üstat “ideolojisinin kahramanı” derdi.
Bu tuhaflıklara ve Sol’un laik ve Kemalist inatlaşmaları yüzünden ülkemde görüşler, ideolojiler, olaylara bakışlar ve yorumlama farklılıklarından dolayı kutuplaşmalar giderek artıyor. Bununu esas nedeni sol kesimin 70 yıldır bitmeyen “hastalık seviyesindeki hezeyanlarıdır”. Bunu bir türlü yenemiyorlar ve tedavisi de yok. “Laikçi” ve Gazi Paşa’nın dünya görüşlerini, dine ve ilme bakışıyla hiç alakası olmayan ve Paşa’yı kendine benzetmek isteyen “Kemalist” kesim, alabildiğine çukurlar açıyor ve bu çukurun önüne “düşmek yasaktır” levhasını asıyor. İşin kötüsü düşeni de suçluyor.
Dünyada sol iflas etmiştir. Artık fikir üretememekte, bizim eski kökü dışarıda olan Marksist-Leninist ideolojiler “Laikçi ve Kemalist” takılmaktadır. Fikir üretemeyen bazı sol dünyeviler de silaha sarılmakta ülke kaynaklarını tüketmek için emperyal ve ırkçı kuyruk olmaktadırlar. Soldaki örgütlerin, “sol”un ideolojik yıkımı ve toplum dışına sürülmüşlüğü karşısındaki ölüm sessizliği sürmektedir. Bu yüzdendir ki bireysel ve toplumsal planda “kindar” söylemler giderek artmaktadır. Sol önce kendi muhasebesini çıkarmalıdır. İşin kötüsü kendi gibi düşünmeyen Türk toplumunun belli kısmını “geri zekalı, cahil, gerici, ahmak” yaftalamalarına muhatap etmektedir.
Siyasi partiler iktidar olmak için fikirler koyar, halk da bu fikirler çerçevesinde kararını verir. Artık Türkiye sol siyaseti ve ideologları fikir üretmiyor. Öte yandan iktidarı ve Cumhurbaşkanını düşürme pahasına “emperyal ve siyonist” görüşlerin esiri ve savunucusu durumundalar. Farkındasızlıklar nedeniyle bunu da kabul etmiyorlar, iktidar ve taraftarları için küçültücü, hakarete varıcı, alçaltıcı hikayeler, başkalarının ağzından yalan sözler ve anekdotlar üretiyorlar.
Bu zavallılarla konuşmak ve yazışmak artık eskisi gibi keyif vermiyorlar. Eskiden kendi davasında fikir üreten solcularla ortak noktalar bulabilirdik. Amerikan 6. filosonu İslamcı ve sol kesim birlikte protesto ederken dayanışma gösterdiler. Şimdi o kesim olmadığı gibi emperyalizm neye karşı ise bizim (artık birbirine karışan sol, komünist, laikçi, Kemalist (aynı kuşun kuyruğu) kesim kokuşuk düzen savunucuları da ona karşı durumda. Bu ülke sizin oyuncağınız değil ve artık kendinize gelin. İktidar beğenmeyebilirsiniz ama onu feda etme uğruna ÜLKESEL VE HATTA SİZİN İÇİN DE maliyeti yüksek, geri dönüşü olmayan eylemlerden vazgeçin.