Doğduğumuz andan itibaren yaptığımız her şey, söylediğimiz her söz eleştiriye açık. Öyle ki bazen içimizden ne kadar iyi niyet besleyerek bir işe başlamış olsak bile içimizde ki düşünceyi karşı tarafa gösteremediğimizden (bunu somut bir şekilde yapabilmemiz imkânsız) yine yanlış anlaşılıyor yine hatalı konumuna düşüyoruz. Bu aşamada insanlar empati kurabilen ve yargılamaya meyilli olarak ikiye ayrılıyor. Empati kurabilen insan karşı taraftakini kendi yerine koyup, eleştirisini geri çekerken yargılamaya meyilli kişi hiç bir mazeret kabul etmeksizin eleştirisinin arkasında duruyor.
Böyle bir dünya yok
Değerli okuyucularım, ilk yazımda ilerleyen zamanlarda eleştiri yazımın devam edeceğini aktarmıştım. İlk yazımı hatırlatmam gerekirse; Nasreddin Hoca’nın eşeğe ters binme hikayesini anlatmıştım …
****
Bir gün bile eleştiriye maruz kalmayınımız yoktur. Belki şu an siz bu yazıyı okurken 10 dakika önce bir eleştiriye maruz kaldınız. Her işimizin takdir edildiği, kafamıza göre hareket edebileceğimiz, canımızın her istediğini yapabileceğimiz bir dünya yok. Ama hepimiz yaptığımız her işin takdir almasını istiyor, kendi kafamıza göre bir hayat yaşamak istiyoruz. Ne yapacağız? Bir tarafta eleştiriler, diğer tarafta hayalini kuruduğumuz hayat… Gerçeklerle yüzleşeceğiz. Beklenti seviyemizi sıfırın altına indireceğiz ve anı yaşayacağız.