Bir çocuk ölüyor. Adı Muharrem… Yollar kapalı olduğu için hastaneye yetişemiyor ve hayatını kaybediyor. Melek oluyor. Babasının omuzlarına ise hayatın en ağır yükü biniyor ve oğlunun, bebeğinin cenazesini çuvalla sırtında taşıyor.
Benzer bir olay da bundan yaklaşık iki ay kadar önce Ereğli’de yaşanmış ve Ayaz Bebek ayazda kalarak zatürree olup can vermişti.
Bu ölümler bizim kaderimiz olmamalı. Bu ölümler sadece Takdir-i İlahi diye geçiştirilemez…
Bu sosyal devletin görevidir. Devletimiz gerçek bir sosyal devlet olsa kimsenin, soğuktan ölmesi söz konusu olamaz. Hiçbir evsiz geçtiğimiz günlerde olduğu gibi bir kavşakta donmuş olarak bulunmaz.
Bu anlamda bu ayıp hepimizin… Bu günah hepimizin…
Bizi yönetmeye talip olan siyasilerde sosyal projeler aramıyoruz. Sosyal sorumluluk aramıyoruz. Rant arıyoruz. Çıkar arıyoruz. Yandaşlık arıyoruz…
Devletin sosyalleşmesi demek, sadece kömür vermek demek değildir...
Fransa’da evsizler yerel yönetimler tarafından kaydedilmekte ve özellikle soğuk havalarda hepsi gece belediye ekipleri tarafından toplanarak duşlarını alabilecekleri, sıcak bir ortamda uyuyabilecekleri bir tesise götürülmekteler… Bir evsiz hayatını kaybettiği zaman ise yerel yöneticilerin sorumluluğuna gidilmekte… Bizde ise yöneticilerimizin bırakın sorumluluğuna gidilmeyi, haberi bile olmaz… Olursa da en fazla “Allah rahmet eylesin” der ve geçer…
Bizler de vatandaş olarak iki gün “vah”, “tüh” diyerek sözüm ona üzülüyoruz… Belki gerçekten üzülüyoruz… Ama üzülmemek için, ocakların sönmemesi için ne yapıyoruz? Kendimize bunu soruyor muyuz? Kendimizi bu konuda sorguluyor muyuz?
Bir siyasal iktidar, bir belediye kimsesizlerin kimsesi olmak zorundadır. Yoksa sadece rutin belediyecilik işleri ile halka ulaşılamaz. Sokakta yaşayan, üşüyen halka sahip çıkılmadığı sürece… İnsanımız soğuktan sokakta donarak can verdiği sürece siz ister yüzde yetmiş oy alın, ister yüzde yüz oy alın nafile. Alacağınız hiçbir oy; bir insanın canından değerli değildir. Ve hiçbir oy o canı geri getiremeyecektir…
Siyasiler sadece oy alınacak yörelere dair çalışmalar yaparken dışlanan, ötekileştirilen insanlarımızı unutmamalıdır. Soğuktan etkilenenlere kömür vermek sizi kurtarmaz.
Yargının yükü azalsın diye küçük çocukları tecavüzcüleriyle evlendirmek sizi kurtarmaz. Çocuk işçilerin boynuna ip takılıp gezdiriliyorsa, çocuk evlilikleri devletin en yetkili ağızları tarafından masum gösterilmeye çalışılıyorsa, çocuk gelinlere “yüz görümlüğü” olarak atılan kezzap sizi kurtarmaz…
Ne yazık ki artık “at izi, it izine karışmış” durumdadır.
Bu ülkede suçlular güçlü hale gelmektedir. Hukuksuzlar sebebiyle gencecik insanlar can vermekte, cezaevlerinde çürümektedir.
Bu ülkede soğuk yüzünden bebekler hayatını kaybetmektedir.
Bu topraklarda hâla devletin ihmali ve görevini yapmaması sebebiyle ocaklar sönmektedir.
Bu sebeple ben yerel yöneticilerin yol, köprü vaatlerinden çok sosyal devlet olgusu içerisinde halka gerçekten ne vereceğine, ne vaat ettiğine bakıyorum. Yol, köprü, kavşak yapmak önemli olmakla birlikte artık rutin bir belediyecilik hizmetidir. Bunları kim gelirse gelsin zaten yapacaktır. Yapmak zorundadır… Seçilecek isimler eğer bir fark ortaya koymak istiyorlarsa sosyal devlet, sosyal belediyecilik anlamında projeler ortaya koymalıdırlar…
Bebeklerin kaderi; soğuktan, hastalıktan ve yolların kapalı olmasından dolayı ölmek olmamalı. Bir annenin kaderi; "keşke oğlumu kurşunlasaydınız" demek olmamalı. Ve... Bir babanın kaderi; çocuğunun cenazesini çuvalla sırtında taşımak olmamalı. Çocuklara, bebeklere, annelere, babalara kıymayın efendiler.
Sosyal hukuk devletimiz adam öldürmesin...