Anayasa Değişikliği Teklifi ile Türkiye’de bir sistem, daha da ötesine doğru bir değişikliğe adım atılıyor.
Sosyal medyada “İnşaâllah bölünmeyiz” demiştim.
Anayasa Değişikliği Teklifi, eksi ve artılarıyla birlikte Meclis’ten geçti. Cumhurbaşkanlığı makamı tasdik ettikten sonra halkın oyuna sunulacak. Yâni referanduma gidilerek sandık halkın önüne konulacak. Halkımız da Nisan ayında belirlenecek bir tarihte değişikliklere "evet" ya da "hayır" diyecek.
Halkımız neye “evet” veyahut da niçin “hayır” diyecek?
Bu konularda halkımızın yeterince bilgi sahibi olduğunu, aydınlatıldığını söylemek biraz zor.
Çünkü getirilmek istenen değişikliğe göre ülkemiz, sistemde köklü bir değişikliğe doğru adım atacak. Siviller Türk siyasi tarihinde belki de ilk defa bir Anayasa yazmak için önemli bir adım atacak.
Yalnız, Anayasa yazmanın anayasa yapmak kadar kolay bir şey olmadığını belirtmemiz gerekiyor.
Türkiye’de milletimizin gelenek ve görenekleri gözetilerek ahlâkî yapısı incelenerek buna göre bir Anayasa ne yazık ki şimdiye kadar yazılmadı/yazılamadı.
Bundan dolayı Anayasa Değişikliği Teklifi, müsbet yönden bakılacak olursa ilk defa siviller tarafından bir Anayasa yapma ve yazmaya kapı aralamaktadır.
Türkiye’ye biliniyor ki, Lozan’da bir gömlek biçildi. Bu biçilen gömlek doğrultusunda Türkiye’de sistem değişikliğine gidilerek Türk halkına ve milletine şekil verdirilmeye gayret edildi.
Her devrim kendi evlatlarını tarihin derinliklerine gömerken Türkiye’de, Osmanlı hanedanlığından gelenler katledilmek yerine sürgüne gönderildiler.
Hanedan üyeleri, vatanlarına yönelik kendilerine yapılan menfi birtakım teklifleri kabul etmeyerek kardeş kavgasının çıkmasına müsaade etmediler.
II Mahmut’la başlayıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran Atatürk’le devam eden inkılâplarla birlikte Türkiye’de çok önemli değişiklikler yapıldı. Bunlar arasında en önemli ise Harf değişikliği idi. Bu değişiklik bizi tarihi geçmişimizden kopardığı gibi Müslüman Türk toplumunun “cahil” kalmasını da sağladı. İngiltere’de genç kuşaklar, Shakespeare’in eserlerini okuyup yazarken bizim nesillerimiz, ne yazık ki kendi klasiklerimizi okuyup yazmada, Mehmet Âkif ve Necip Fazıl’ı bile anlamada ne kadar zorlandıkları ortada.
Eğitim ve kültür politikalarında gelinen nokta ortada. 1946’da Amerika’yla birlikte sokulan demokrasi deneyimlerinde Türkiye, her 10 yılda bir askerî müdahalelerle birlikte “vurun abalıya” dercesine, vatanını ve milletini sevenlerle Müslüman insanımız bu darbelerden oldukça etkilenen kesimler olmuşlardır. Yâni onlara hasbelkader iktidara geldiklerinde veya iktidar ortağı olduklarında “demokrasi” bile çok görülüyordu.
Bütün bunlar göz önüne alındığında, Anayasa Değişikliği Teklifi’ne “evet” dememek mümkün değilmiş gibi gözüküyor.
Türkiye siyasi tarihinde ilk defa bir parti (Ak Parti) 14 yıl gibi bir süreyle girdiği seçimlerde başarı sağlayarak iktidarda kaldı.
İktidar oldu ama bazı konularda, Anayasa’yı değiştirecek sayıya ulaşmasına rağmen muktedir olamadı.
Muktedir olamadığı sahaların başında eğitim ve kültür politikaları gelmekle birlikte dış politikada da başarılı bir strateji uygulayamadıkları görüldü.
***
Sosyal medyada “EVET - HAYIR ve Taraflar” şeklinde paylaşımlar yapılıyor. Hayır diyenler kısmında “Haçlılar” kelimesi ise çok dikkat çekiyor. Sandığa gidip oyunu atacak olan vatandaşlar, çok tehlikeli bulduğum bu ayırıma göre; "haçlı" mı olacak?..
İşte insanları dinen bilerek veya bilmeyerek "ayırma" diye buna denir.
Ve yine tekrarlıyorum: İnşaâllah bölünmeyiz.
AZİZİM DİYOR Kİ…
"İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk etme Allah'ım!"