Uzun uzun zaman önce memleketin birinin ticaret olarak nam salmış bir şehrinde oldukça sevilen ve sayılan bir Bey varmış. Bir gece ansızın ölüvermiş. Beyin iki küçük oğlu varmış. Büyük oğlanın yaşı on bile değilmiş. Sülale toplanmış. Beyin kardeşinin Bey olması noktasında bir karara varılmış. Bu karar Sultana bildirilmiş. Sultan, Beyin kardeşini şehrin Beyi olarak tayin etmiş. Yalnız demiş. Ölen Beyinizi severdim. Onun çocuklarına ve hanımına bir şey olursa, seni şehrin meydanında ahalinin gözü önünde asarım.
Sene uğursuzun derler ya…Yaklaşık bir sene kadar sonra, Sultan bir seferde atının tökezlemesi sonucunda, atından düşmüş ve ölmüş. Çocukları küçük olunca, devlet adamları, kardeşini Sultan yapmışlar. Yeni Sultan, ticaret merkezi şehrin Beyini çocukluk yıllarından tanırmış. İlk iş olarak çağırmış yanına. Bey demiş, sen bana lazım adamsın. Beylik görevinde az piş, seni yanıma Vezir olarak düşünürüm.
Ancak, benim için yapman gereken bir iş var. Hem ölen Ağabeyinin çocuklarından kurtulacaksın hem de beni Sultan Ağabeyimin çocuklarından kurtaracaksın. Bu işi ölüm olmadan, kimsenin ruhu duymadan, dedikodular ayyuka çıkmadan halletmek görevi senin. Bu işi tereyağından kıl çeker gibi hallet, sonra gel yanıma.
Bey, adamları vasıtasıyla, ölen Sultanın karısı ve çocuklarının yanına yengesi ve yeğenlerini de getirmiş, çok üzüldünüz, tebdili mekanda ferahlık vardır diyerek, saygıda hiçbir şekilde kusur etmeyerek, onları önce sınırda bir şehre götürmüş, ardından bir kervana teslim edip, oldukça uzak bir diyara göndermiş.
Sonra da, adamlarıyla beraber, bir haber yaymış memleketin her tarafına. Ölen Sultanımızın hanımını ve çocuklarını, yengem ve yeğenlerimi memleketin en güzel kaplıca şehrine götürdüm bıraktım. Orada teselli olsunlar, dertleşsinler diye. İnsanlar önce biraz garip karşılamışlarsa da, sonra kanıksamışlar bu olayı. Hatta isabet olmuş demişler.
Yeni Bey ahaliyi toplamış. Rahmetli ağabeyim size ne söz verdi gelin benden isteyin demiş. Yalnız hepinizden bir ay kadar bir mühlet isterim. Yeni Sultanımızla görüşmelerim var. Bir ay sonra yine sizi bu meydanda toplayacağım. Ne diyorsanız fazlasıyla yardım da bulunacağım. Ahali sağ ol, var ol Beyim demişler.
Bir ay sayılı gün olunca, ahali ölen beylerinin verdiği sözlere göre kendilerini ayarlamışlar, meydana toplanıp, Beyi beklemişler. Yeni Bey, ağabeyimden söz alanlar öne çıksınlar demiş. Ahalinin bir kısmı, öne doğru çıkmışlar. Ağabeyim ne söz verdiyse o sözleri yok sayın. Belki seneye olabilir. Ahalinin içinden, gür sesli biri, Beyim demiş, sen kendin o sözü bize vermedin mi, sözünü yerine getirmek Beyliğin şanındandır.
Bey, boş ver o şan işlerini demiş, sözümden şu anda dönüyorum. Ne yapacaksınız? Söz benimdi. Vazgeçtim, caydım. Sen ve senin gibilere yardım etmek içimden atmıyor. O gür sesli insan, sen demiş sittin sene geçse Bey falan olamazdın. Beyimiz durup dururken öldü, o mevzuyu adamların kapattı. Yengen ve yeğenlerin o kaplıca da yoklar. Ne yaptın onları öldürdün mü? Bey, muhafızlardan birinin mızrağını almış adama savurmuş. Mızrak, adamı oracıkta öldürmüş.
Bey, benim demiş, yalancılarla, iftiracılarla işim olmaz. Kim bana karşı gelirse, sonu bu uğursuz ve kendini bilmez gibi olur. Ben bu denli bir iftiraya katlanamam. Buraya gelirken oldukça iyi niyetliydim. Şu andan itibaren, tekrar bu meydana ahaliyi toplayıncaya kadar kimseye yardımda yok, destek de.
Sultan bu olayı duyduğunda çok beğenmiş. Bana demiş, tamda böyle bir adam lazımdı.
O uzak diyarda, Sultanın ve Beyin karısı el ele vermişler. Ölen Sultanın iki oğlu, bir kızı varmış. Sultanın büyük oğlu da Beyin oğlu ile aynı yaştaymış. Sultanın oğlu, korkma demiş, el ele vereceğiz, memlekete geri döneceğiz ve sen yanımda olacaksın. Kardeşinde, benim kardeşlerimde. Sultanın hanımının akrabaları, bir yıl kadar sonra onları bulmuşlar. Dönüş için beklememiz, bu bekleme senelerini de boş geçirmemiz lazım demişler.
Sultan, onları ortadan kaldırmak için birilerini göndermiş. Onlardan biri, diğerlerini ortadan kaldırmış. Hanımım demiş, siz öldü olarak anlatacağım. Şehzadem savaşma gücünü kendinde buluncaya kadar burada bekleyin. Haber Payitahta geldiğinde, Sultan haberi getiren muhafıza, seni demiş Muhafızlarımın başı yaptım. Bana senin gibi sadık insanlar lazım. Beye de haber uçurmuş. Bey, toplamış adamlarını artık demiş önüm açıldı. Ne yenge kaldı ne yeğenler.
Toplamış ahaliyi yine meydana. Ey ahali demiş, bugün acı bir haber aldım. Yengem ve yeğenlerim bir baskında hayatlarını kaybetmişler. Çok üzgünüm. Ahalinin karşısında yalandan ağlamış.
Ahalinin önde gelenleri. Başın sağ olsun, başımız sağ olsun Beyim demişler, bilirsin ki ölenle ölünmez, bize verdiğin sözleri tutmanı bekleriz. Bey, ben demiş bugünden itibaren üç gün yas ilan ettim. Üç gün sonra gelin görüşelim.
Üç gün sonra, meydanda kim sesini çıkardı, kolunu kanadını kırmışlar, kimse ağzını açamadan dağılmış. Aradan on yıl geçmiş, Bey, Sultana Vezir olmuş, Beyin, ondan daha zalim genç oğlu şehre Bey. Genç Bey, yoldan geçerken ayağa kalkmayanı kırbaçlatıyor, bana yan baktı diye rast gele insanları yumrukluyor. Bir şey isteyeni zindana atıyor, işkence ettiriyormuş. Kendi adamları, kendi taraftarları son on yılda o kadar çok zengin olmuşlar ki, şehirde ne istedilerse el koyup, şehri talan etmişler, soymuşlar. Genç Bey ben Vezir Hazretleri olan babam dışında kimseye hesap vermem diye bağırmasıyla meşhurmuş.
O on yıl içinde genç Şehzade yiğitlerden bir yiğit olmuş. Beyin büyük oğlu tam bir kılıç ustasıymış. Sultanın kızı okçulukta o diyarın en önde geleniymiş. Beyin ikinci oğlu plan yapmada mahirmiş. Sultanın ikinci oğlu en karmaşık meseleleri, tezgâhları ve hain oyunları çözme konusundaki başarısıyla tanınır olmuş. El ele vermişler ve bir gün öğleye doğru bir kervanla Bey oğlunun şehrine gelmişler.
Muhafız başı en sadık adamlarını Şehzadenin yanına vermiş. Hancıya demişler ki, uzak bir diyardan bir Şehzade geldi Beyle görüşmek ister. Beye haber gitmiş. Bey, olmaz demiş, ben şehrin Beyiyim. Şehzade değil kim olursa olsun o gelsin benim ayağıma. Şehzade ve Bey oğlu gelmişler Beyin konağına. Bey oturduğu taht misali yerden kalkmış ayağa, hanginiz Şehzade demiş,
Biz burada ne Şehzadeler, Beyler gördük, ne diyeceksen çabuk de, akşama kalmadan da çık git şehrimden, bilmediğim adamı misafir etmem. Beyin oğlu ben demiş bildiğin biriyim. Hem de bayağı yakın. Nasıl bir yakınlık deyip ayağa kalktığında, belinden kavradığı gibi defalarca yere vurmuş. Beyin ağzı yüzü dağılmış, yüzü tanınmaz olmuş. Bundan böyle demiş Şehzademe saygılı olmayı öğrenirsin.
Bey konağı düşmüş, ardından ne kadar bozguncu varsa teslim olmuşlar. Şehzade ve kardeşlerinin sağ olduğu duyulduğunda memleket karışmış.
Vezirlerin, Emirlerin yarısı Sultanın, diğer yarısı Şehzadenin yanında saf tutmuşlar. Payitaht yakınlarında iki ordu karşı karşıya geldiğinde, Muhafız başı Sultanın hanımı ve çocuklarının başlarına neler geldiğini ordunun ve halkın içine yaymış. Beyin çocukları, Şehzade ve kardeşleri ustaca manevralarla savaş olmadan Sultanı ve Veziri teslim almışlar.
Beyin oğlu halkı soyanların çaldığı her şeye el koymuş. Sonra da toplamış ahaliyi, Babamın verdiği sözü unutmadım, o gün çocuktum, çok acı çektiniz amma bitti artık. Ardından herkesin malını gerçek sahiplerine teslim etmiş. Kim yardıma, desteğe muhtaç onları da desteklemiş. Sultanın hanımı, Beyin hanımına ahretliğim demiş, bu günleri de gördüm ya, artık, ölsem de gam yemem…
Anlatırlar ki; Şehzade Sultan olunca, erkek kardeşini kendine danışman yapmış. Sultan amcasını ve hain Veziri halkın önünde yargıladıktan sonra, haklarında ölüm kararı çıkmasına rağmen, onları kolay kolay dönemeyecekleri bir diyara sürgüne göndermiş.
Beyin oğlunu yanına çağırmış. Sen demiş benim için kardeşten ilerisin. Yanımda olacaksın. Kız kardeşimin sende gönlü olduğunu bilirim. Sende ona karşı boş değilsin. Şehri kardeşine teslim et, yanıma gel.
Bey oğlu, Payitahta geldiğinde, Sultanın kız kardeşiyle evlenmiş. Memlekete Vezir olmuş. Bey oğlunun ondan üç yaş kadar küçük olan kardeşi de şehre Bey.
Toplamış ahaliyi, ey ahali demiş, bu meydan yıllarca sözünde durmayan, sözünü tutmayan Beyler gördü. Bundan böyle size söz olsun ki, başım ağrıyor Beyim diyeni dinlerim. Neden böyle dedin diye sorgu sual etmem.
Sözümü tutmadığımı, sözümde durmadığımı gördüğünüz an, Bey isen, beyliğini bil, kendine gel, kendine dön demezseniz vebali boynunuza…
Şehir şehire, Sözünde durmayan sözünde durmayana, sözünde duran sözünde durana, diyar diyara, han hana, Şehzade Şehzadeye, Bey oğlu Bey oğluna, Sultan kızı Sultan kızına, meydan meydana, kardeş kardeşe, ahali ahaliye benzer.
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…