Her suçun, işlenilen suçla mütenasip bir cezası olmalıdır.
Kabul edelim ki, bizdeki cezalar suçla orantılı değil. Yani yürek soğutmuyor verilen cezalar. Yürek soğutmadığı içindir ki, kişiler kendi cezalarını kendileri kesmek istiyorlar.
Acı çeken, zarar gören bilmeli ve inanmalı ki, ahı yerde kalmayacak.
Bilmeli ve inanmalı ki, kendisine acı çektirenler misliyle karşılık bulacaklar.
Ama öyle olmuyor.
5 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulanan ve kafasını taşla ezerek öldüren kişiye idam cezası bile verseniz o çocuğun ana-babasının yüreğinin yangınını söndürebilir misiniz?
Empati yapın. Kendi nefsinizde düşünün.
Siz o ana babanın yerinde olsanız ne düşünürsünüz ?
Düşüncesi bile ne kadar korkunç. Allah kimselere yaşatmasın böyle bir acıyı.
İdam konusu gündeme geldiğinde “İdama karşıyız” diyenlere 5 yaşındaki yavrunun yaşama hakkını sormak istiyorum.
O yavrunun hayat hakkını elinden almaya kimin ne hakkı vardı?
Bir insan, bir insanı bilerek, isteyerek, taammüden öldürmüşse, hakkı olmadığı halde idam cezasını uygulamıştır zaten. Bu cezaya seyirci kalırken, yargılayarak idam cezası verilmesine neden karşı çıkılır ki?
Bunları yazdığım için beni gaddar biri gibi görmeyin ne olur.
Kendi kurbanını kesemeyecek kadar yufka yürekliyim. “Erkekler ağlamaz” diyenlerden de değilim. Çok sulu gözlüyüm. Hatta bu satırları yazarken bile burnumun direği sızlıyor.
Allah’ın bizim için taktir ettiği her şey doğrudur ve haktır.
Bakın Bakara suresinde bizim için ne emrediliyor:
“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.”
Kendisini iğfal edenin zamansız çıktığını gören kız hakime şikayette bulunur. Hakim “Devlet affetti kızım” deyince kız;
“Devlet ne hakla affetti hakim bey. O adam beni mi iğfal etti, devleti mi?” der.