SUÇU KENDİMİZDE ARAMAK!

Yusuf Koç

Efendim! Özel hayat deyimi batıya özgü bir kavramdır. Bu felsefeye iman eden kişi ev içi hayatı ile sokaktaki hayatı arasında bir farklılığı kabul etmektedir.

 

Akıllı konuşur, çünkü onun söylemek istedikleri vardır. Aptal konuşur, çünkü kendisinin bir şeyler söylemek zorunda olduğunu sanır. Aptal, susarak kazandıklarını konuşarak kaybedendir.

 

Yani demem o ki: “Yaşadığımız Cennet'ten bizi attıran şeytanı içimizde aramalıyız”. Yoksa insanları sürekli suçlamaktan, hatayı başkalarında aramaktan kendimizi alamayız. Böyle yaptıkça da hep bencil ve sadece kendini düşünen biri olur çıkarız.

 

Şayet başımız beladan kurtulmuyorsa o zaman öncelikle suçu kendimizde aramamızı Rabbimiz söylüyor: "Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yaptığı (işler) yüzündendir"  [Kuran-ı Kerim, Şura, 30]

 

Vay efendim benim neden hiç şansım yok, neden dualarım kabul görmüyor, ben beladan kaçtıkça niye belalar devamlı beni buluyor gibi sözlerden arınmak istiyorsak, önce yaptıklarımıza, işlediklerimize, söylediklerimize velhasıl tüm hareketlerimize dikkat etmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.

 

Hepiniz kendi ayıplarımızın hamalı değil miyiz? Hayatta zor olan iki şey vardır: Biri iyi bir isim yapmak, diğeri ise bu ismi korumaktır. Bunu başarmak içinde tavırlarımız, kalbimiz ve aklımız gibi uzuvları temiz ve dengeli işletmek gerekiyor.

 

Konumuzla ilgili yaşanmış bir hikâye ile noktalamak istiyorum. Portekiz'de 27 yaşındaki Sophie Lagoa ismindeki bir kadın sürücü, sarhoş bir vaziyette araba kullandığı gerekçesiyle trafik polisleri tarafından yakalanarak mahkemeye sevk edilir.

 

Kadın, oldukça ağır olan bu trafik cezasından kurtulabilmek için sahasında çok iyi bir avukat olan Eduardo Borja ile anlaşır. Avukat, bütün meslekî marifetlerini kullanarak bayan Sophie'yı ceza almaktan kurtarır.

 

Başına gelen musibetten ders alıp uslanmayan Sophie Lagoa, beraatini kutlamak için bir bara gidip sarhoş oluncaya kadar içer. Daha sonra da yine sarhoş vaziyette direksiyonun başına geçer.

 

Ve o sarhoş kafayla yolda giderken bir vatandaşa çarparak onu yirmi metre kadar arabasıyla sürükler. Perişan vaziyette hastaneye kaldırılan adam bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayarak ölür.

 

Bayan Sophie Lagoa, hapishanenin yolunu tuttuktan günler sonra, arabasıyla çarparak ölümüne sebep olduğu adamın, kendisini sarhoş araba kullandığı gerekçesiyle ceza almaktan kurtaran avukat Eduardo Borja olduğunu öğrenecektir.

 

İhtiyacına ve aczine merhameten her şey emrine ve hizmetine verilen, dünyada misafir olarak bulunan insan, mükellefiyetini taşıdığı değerlere sahip çıkmakla mükelleftir ve hareketlerindeki ölçüye dikkat etmek zorundadır.

 

Selam ve muhabbetle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.