Asalaklar sınıfına ait olduğunu düşündüğüm; ansiklopedilerde rastlayamadığım, bir yerlere de sığdıramadığım, Amip ve Medüzlerle benzeşen, sülük ve kenelerin yapısal özellikleriyle yüzde yüz örtüşen, iki ayaklı, kan emici acayip yaratıklardan bahsedeceğim sizlere.
Deve kuşu misali; deve desek deveye, Kuş desek kuşa, hiç benzemeyen bu ucubelere, genelde doğada otlaklarda ve meralarda rastlanılır. Mevsimsel olarak bilhassa, seçim dönemlerinde sıkça ortaya çıkarak, değişik partilerde, Erkin Koray’ ın ‘‘bir o yana, bir bu yana yatma şaşkın’’ şarkısı eşliğinde arz-ı endam ederken görürsünüz!
İkili burgu, ters parende figürleriyle, Romenlerin ünlü jimnastikçisi, Nadia Comăneci’ ye taş çıkartan, kıvırmayı görsel sanat haline dönüştüren, Aysel Tanju’ ları, Nesrin Topkapı’ ları dahi gölgede bırakıp, kıskançlıktan çatlatan, fırıldak takımını konuşalım istiyorum!
Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz bu tiplerin suratları Eşek derisi gibidir. Hiç renk vermezler, daima teyakkuz halindedirler, tetikte beklerler. Seçim sonuçları ilan edilir, edilmez hemen ortaya çıkarlar, ben demiştim ki diye başlarlar kazananın yanında, fotoğraf karelerinde ilk onları görürsünüz. Sonuçları onlar belirlemişçesine, hemen sahiplenirler, hatta sıraya girip, tebrikleri dahi kabul ederler.
Bir Allah’ın kulu da çıkıp, bu yüzsüzlere;
- Ne yüzle? ,
- Sizde nereden çıktınız? ,
- Kimin nesi kimin fesisiniz? ,
- Daha önceleri neredeydiniz? , diye sormazlar.
Her neyse tedbir alınamadığı için, sayıları giderek artan, bu acayip yaratıkları biraz daha yakından tanıyalım isterseniz.
Bulundukları ortama ayak uydurma, renk değiştirme ve alçaktan sürünme yetenekleriyle sürüngenler sınıfından, bukalemunla adeta yarış ederler.
Bir diğer özellikleri ise; bağışıklık sistemleri çöktüğü için ciddi sağlık problemleri vardır. Ne bulurlarsa götürdükleri, sürekli olarak da atıştırdıkları için genelde obez olurlar, tıbbi destek almaktan kaçınır, tedaviyi reddederler.
‘‘ Alem-i kör, Milleti sersem sanan, bu yalaka, zıkkımın kökünü yiyesice…’’ çıkarcı gruba; sizi ancak teneşir paklar, iflah olmazsınız desek de, yediklerini karbonat yutarak veya Kızılay maden suyu içerek, hazmetmeye çalışırlar.
Şaka bir yana, gelelim şimdi işin ciddi tarafına. İktidarıyla, muhalefetiyle, tüm partilerimizden ve değerli yöneticilerimizden; Temiz toplum, Temiz Siyaset adına bir ricada bulunmak istiyorum.
Kendilerine dahi hayrı olmayan, ne bu Ülkeye, nede partilerimize en ufak bir fayda sağlamayan; cukka’ cı, çıkarcı her devrin adamı, gündüz külahlı, gece silahlı, omurgasız bu insanlara lütfen kapılarınızı kapatın, yüz vermeyin ve de adam yerine dahi koymayın. Kurtarın hem Ülkemizi, hem de Siyasetimizi, bu SÜLÜK ve ZÜBÜK’ lerin elinden!
İsterseniz yazımızı Nasrettin Hoca’nın malum hikayesiyle bağlayalım.
Hoca kürsüde epeyce vaaz ettikten sonra, cemaate dönüp sormuş;
-Ey cemaat benim ne demek istediğimi anladınız mı?,
demiş.
Cemaatten bir grup cılız bir sesle;
-Anladık,
demişler.
Tekrar cemaate dönerek soruyu yinelemiş;
-Ey cemaat benim ne demek istediğimi anladınız mı? demiş.
Bu defada bazıları;
-Anlamadık,
demişler.
Bunun üzerine hoca bir kez daha cemaate dönerek;
-O halde anlayanlar, anlamayanlara anlatsın!
demiş.
Kıssadan hisse; bu hikayede olduğu üzere, yazımı ve ne demek istediğimi ‘‘anlayanlar, anlamayanlara anlatsın’’ diyerek bitiriyorum…
Kalın sağlıcakla…