Suriye devrimi ve içimizdeki Baasçılar!

M. Mustafa Özdemir

Zulümle abad olunmaz.

Dünyanın süper güllelerin Rusya hatta ABD de arkasındaydı.

Satılmış hain olunca koltuğunu korumak için iki tarafla da anlaşıyordu.

Rusya ve İran desteğiyle katliam yapıp koltuğunu korudu, özellikle petrol kaynaklarının olduğu yerleri ise PKK/YPG'nin kontrol etmesine müsaade hatta artık devrileceğini anlayınca çekildiği yerleri eliyle ABD desteğindeki PKK/YPG’ye devretti.

Devrildikten sonra İsrail'le gizli işbirliği yaptıklarını gösteren belgeler ortaya çıktı.

61 yıl halkına kan kusturan Baas rejimi ve Esed ailesi dönemi bitti.

Rusya'ya kaçan Esed geride parçalanmış, yıkılmış bir ülke bıraktı.

Çoluk çocuk kadın yaşlı demeden yüz binlerce insanın kanına girdi.

Siyonist İsrail’in Gazze’de yaptığını, kendi halkına yaptı.

Varil bombalarıyla, kimyasal silahlarla yüz binlerce masum insanı; çocuk, kadın, yaşlı demeden katletti. Hapishanelerde on binlerce kişi işkencelerden geçirilerek öldürüldü. Yuvaları yıktı, aileleri parçaladı, ülkesini harabeye çevirdi.

(Suriye İç Savaşı sebebiyle dolaylı ya da dolaysız olarak hayatını kaybeden insan sayısı Birleşmiş Milletler’e göre 250 binden fazla, Suriye Politik Araştırmalar Merkezi’ne göre ise yaklaşık 500 bindir.)

Kaçarak ölümden kurtuldu ve Rusya’nın kanatları altına sığındı ama kendisini nasıl bir son beklediğini ileride göreceğiz.

***

Suriye’de; Rusya, İran, ABD herkes kaybetti.

Türkiye ise kazandı.

Türkiye’ye rağmen bir şey yapılamayacağı görüldü.

"-Türkiye önce şöyle yaptı, sonra böyle yaptı, önce şunu dedi de sonra bunu dedi."

Dış politikada, küresel arenada herkes oyunu kurar, stratejisini belirler. Oyunun sonunda birileri kazanır birileri kaybeder.

Buna da stratejik akıl ve siyasi deha denir. Bunu dört köşe kafalıların anlamasını beklemiyoruz.

Türkiye’nin kazanmasının umurlarında olmadığı Erdoğan düşmanlarına diyeceğimiz; "Adam bir kez daha kazandı, ülkesine bir kez daha kazandırdı"

***

Suriye’nin, ABD tasmalı terör örgütü PKK/YPG’den de temizleneceğinden şüphemiz yok. ABD ve Batılılar, kötü hayvan severler gibi, alır, besler, büyütür, kullanır, artık işe yaramayacağını anlayınca tasmasını çözüp tekmeyi vurarak sokağa bırakıverir.

ABD açısından da PKK/YPG’nin Suriye’deki son kullanma tarihi de dolmuşa, tasmasını çözüp sokağa bırakma vakti gelmiş gibi gözüküyor. Bakıp göreceğiz.

Ancak Suriye için asıl tehlike, tüm bölge ülkeleri için olduğu gibi, Siyonist terör devleti İsrail’dir.

***

Suriye devrimi, mazlum milletlerde ve İslam aleminde büyük bir sevince ve umutların yeşermesine oldu. Hatta mülteci sorunuyla boğuşan Avrupa ülkeleri bile bu duruma sevinirken bizim malum mandacılar, Baas iktidarının çökmesinden, Esed’in devrilmesinden dolayı son derece üzüldüler!

Esed gibi bir katile, “Aslında çok iyi adamdı” diyerek gözyaşı döktüler. "ABD, İran, Rusya yanlış yaptı, onu sattı" dediler.

Hani her zaman seçmeni, "AK Parti, Türkiye İran gibi yapacak" deyip korkuttukları "öcü"leri İran’ın avukatlığına bile soyundular. Ki İran, Baasçıların ve Esed’in suç, katliam ve günahlarının en büyük ortağı oldu maalesef.

***

100-150 yıl önce içimizdeki İngilizler, Fransızlar, Pontusçular olarak ortaya çıkan bu mandacı tayfa, Karabağ savaşında içimizdeki Ermeniler, bugün de içimizdeki Baasçılar olarak karşımıza çıkıyor. Yarın da içimizdeki bizden olmayanlar olarak karşımıza çıkmaya, Türkiye düşmanlığı, emperyalist maşalığı yapmaya devam edecekler.

İşgalci korsan terör devleti İsrail’in Gazze’de vahşete ve yaptığı katliama meşruiyet kazandırma çabasına girecek kadar ileri gidenlerden her şey beklenir. Bu da bizim kaderimiz bunlar için yapacak bir şey yok!

***

Bunlar mazlum sevmez, bunlar Afrikalı sevmez, bunlar siyah derili sevmez, bunlar doğulu sevmez, bunlar Arap sevmez, aslında Kürt de sevmezler de “el mecbur” severmiş gibi yaparlar. Bunlar benliklerini mavi gözlü-beyaz tenli batılıların hayranlığına teslim etmiş kapı kullarıdır. Bunlara göre medeniyetin merkezi Ortadoğu ve doğu gericiliğin, yobazlığın merkezi, onları bu hale gelmesinin sebebi sömürgeci Batı ise çağdaşlığın, ilericiliğin merkezidir.

Bunlar Müslüman sevmezler, Müslüman Arap hiç sevmezler. Arap düşmanlığının arkasında yatan asıl şey; iki cihan serveri Peygamberimiz, efendimiz, Muhammet (SAV) ve İslam düşmanlığıdır. “Araplaşmayacağız“ diye zırvalamaktan asıl maksatları, “Muhammedileşmeyeceğiz”dir.

İçlerindeki Muahmmed ve İslam düşmanlığını açıkça dile getiremeyip bu şekilde dışa vuran yerli Charlie Hebdo’culardır. ‘Kelime-i Tevhid’e Arapça yazı deyip saldıran, ‘Allah’ü Ekber’i minarelerden ‘Tanrı Uludur’ diye okutan kafa ‘Arap’ alfabesinden de Kur’an alfabesi olduğu için nefret eder de ‘Latin’ alfabesini sanki dedelerinin alfabesiymiş gibi sahiplenir. Arapçadan nefret ettiklerinin yüzde biri kadar İngilizceden nefret etmezler.

Arapça ismiyle Meclis’te (bu da Arapça) “Ben Arap mıyım“ diye nara atarlar da naranın ardından “Ben Arapça isim taşıyacak kadar gurursuz biri değilim” deyip gidip isimlerini değiştirmezler. Arap düşmanlığı yaparken “Benim partimin ismi Arapça olamaz” deyip parti erinin ismini de değiştirmezler. Bu kadar da ikiyüzlülerdir.

Bu millet Arap coğrafyasına asırlarca hükmetmiş iç içe yaşamış Araplaşmamış da şimdi Araplaşacak? Türkler; Araplaşmaz, İngilizleşmez, Rumlaşmaz tersine onlar kendi arzularıyla Türkleşir. Yani Türk'ün yeryüzüne hak ve adalet dağıtan Nizam-ı Alem davasının, İ'lâ-yi Kelimetullah davasının birer askeri, birer neferi olurlar.

Bu yüzden İslam düşmanı haçlılar da, mazlumlar da tüm Müslümanlara ‘Türk’ demişlerdir.

ORTADOĞU DA, BALKANLAR DA, AFRİKA DA BİZE ECDAT BAKİYESİ

Suriye ve Ortadoğu’nun birçok yeri bizim için imparatorluk ve ecdat bakiyesidir. Buranın her köşesinde Osmanlı’nın izleri vardır. Osmanlı'nın yıkılışıyla birlikte param parça olan ve büyük katliamlar, acılar yaşayan bölge halkının umudu, Osmanlı'nın torunlarıdır, Türkiye’dir.

Türkiye; ne Ortadoğu’da, ne Balkanlarda ne Afrika’da hiç bir acıya, vahşete, hiçbir çağrıya karşılıksız ve duyarsız kalamaz. Bu ona tarihinin, ecdadının yüklediği bir misyondur.

'Zulüm 1453’te başladı' diyerek geçmişine, değerlerine küfreden benliğinden kopmuş zihniyetin, “Ne işimiz var Libya’da, Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta, Gazze’de, Bosna’da, Kosova’da, Arnavutluk'ta?” demeleri aslında anormal bir şey olmadığı gibi, “ABD’nin 10 bin km uzaktan gelip burnumuzun dibindeki; Suriye’de, Irak’ta, Güney Kıbrıs’ta, Girit’te, Dedeağaç’ta ne işi var?” diye sorgulamamaları da normaldir.

Bu mandacılığın bir gereğidir.

***

Yıllarca acı çeken Suriyeli kardeşlerimiz büyük bir sevinç yaşıyor.

Önce Müslüman kardeşlerimiz, sonra da komşumuz olarak Suriye’nin huzuru Türkiye’nin huzurudur. Suriye’nin istikrarı Türkiye’nin istikrarıdır. Bu tüm komşuları için geçerlidir. Komşudaki yangın sizi her zaman etkiler. Karşı dairedeki kavga ve huzursuzluk sizin de huzurunuzu kaçırır.

Bugün en çok ihracatı Irak’a yapan Türkiye’nin önemli ihracat üslerinden birisi de Suriye olacaktır. İki ülke arasına her alanda iş birliği, ticaret artacaktır. Türkiye yeni dönemde komşusunun Suriye'nin en büyük yardımcısı ve hamisi olacaktır.

Dil, din, ırk, ayrımı yapmaksızın her zaman mazlumların hamisi olan Aziz Türk milleti, içindeki yüz karasına bir gruba karşın, Suriyeli kardeşlerine ağırlayarak bir kez insanlığını, adamlığını, büyüklüğünü, yüceliğini göstermiştir. Ülkelerine dönen Suriyelilerin teşekkürleri, minnettarlıkları bu asil millete en büyük hediyedir.

Türkiye kucak açmasaydı bugün bu çocuklar dünyaya gelmeyecekti. Küçük birer çocukken gelen, bugün genç bir delikanlı olarak ülkelerine dönenleri akıbeti Gazze’deki masum çocuklar gibi olacaktı. Türk Milletinin bu iyiliğini asla unutmayacaklardır.

Suriye sadece Araplar yok; Kürtler var, Türkmenler var farklı etnik kökenlere ve dinlere sahip gruplar var. Türkiye ayrım yapmaksızın herkese kucak açarken Mülteci düşmanlığı yapan kafatasçılar, gelinen nokta da insanlıklarını sorgulayıp utandılar mı?

Bunların zihniyet bakımından Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyişiyle, Almanya’da Türk düşmanlığı yapan Neo-Nazi kafasından farkları yoktur.

‘TÜRKİYE YÜZYILI’NIN AYAK SESLERİ

Türkiye bugün başta bölgesi olarak üzere dünyanın her tarafında giderek artan boyutta söz sahibi bir ülke konumuna geldiyse son 25 yılda savunma ve teknolojide yaptığı büyük atılım sayesindedir.

Bugün terörün kökü kazınmışsa bitme noktasına getirilmişse, terör bölgelerine kilit vurulmuşsa bu hamleler sayesindedir. Gerici, çarpık, hastalıklı, mandacı zihniyetin planör dediği (ki o planörleri AB ülkelerinin de olduğu 35 ülke satın aldı) İHA’lar SİHA’lar, füzeler ve teknolojik sistemler sayesindedir.

ATAKLAR, TAYFUNLAR, HİSARLAR, ALTAYLAR, AKINC'LAR, ANKALAR, HÜRKUŞLAR, HÜRJETLER, MİLGEMLER, daha adını sığdıramayacağımız onlarca silah sistemi...

Türkiye 4-5 yıl sonra KAAN ve KIZILELMA’yla birlikte bir seviye daha atlayacak.

Bunları yapan; bu ülkenin gençleri, bu ülkenin mühendisleri, teknisyenleri, sanayicileri... Ve bunlar işte az önceki mandacıların; karalamalarına, itibarsızlaştırma, küçük düşürme çabalarına karşın yapıldı, yapılmaya devam ediyor. İnsan kendi evlatlarını, kendi gençlerini hor ve hakir görür mü? Bunlar yapar.

KAAN'ın parçasını kalorifer peteğine, kanopi çubuğunu vileda sopasına benzeterek düştükleri rezil durum, cehaletlerinin ve gericiliğinin boyutunu bir kez daha gösterdi. O yüzden de ne diyoruz: "Gerici, çarpık, mandacı, hastalıklı zihniyet"

***

'Türkiye 4-5 yıl sonra çok çok başka bir yerde olacak' dedik ancak asla yetmez. Türkiye'nin, bekasının, çevresinde ve dünyada barış ve huzur ortamının oluşmasının yegane yolu “nükleer güç” olmasından geçmektedir.

Bugün “Nükleer” güce sahip değilseniz, asla süper güç olamazsınız ve düşmanınızla baş edemezsiniz.

***

Bu yüzyıl; güç dengelerinin değiştiği, büyük savaşların, acıların yaşandığı kanlı bir yüzyıl olacaktır.

İşte dünyanın gözü önünde Gazze'de büyük bir soykırım yaşanıyor. Silahı olmayan hiçbir şeyi olmayan sivil halk üzerlerine yağan tonlarca bombalarla yok ediliyor. Bebekler, çocuklar katlediliyor. İşte bu düzen böyle gitmeyecek.

Bunun yanında İklim değişikliğinin insanlık üzerindeki olumsuz etkileri çok net şekilde görülecektir.

Türkiye askeri ve ekonomik siyasi açıdan çok hızlı bir şekilde yol almaya devam etmek durumundadır. İnşallah bu büyük yürüyüş devam edecek bu yüzyıl Türkiye Yüzyılı olacaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.