Geçen haftaki “Suriyeliler olmasaydı her şey güzel mi olacaktı” başlıklı yazıma gerek kendi hesaplarımdan gerekse gazetedeki yazımın yorumlar kısmında olumlu ve olumsuz birçok tepkide bulunulmuştur.
Yazılarımı okuyan, olumlu veya olumsuz yorumda bulunan okurlarıma bu duyarlılıklarından dolayı teşekkür ve saygılarımı sunarım.
Duygu ve düşüncelerimi hiçbir şekilde siyasi yandaşlık ve karşıtlık ekseninde değil, tamamen samimi ve içtenlikle inandığım gibi ifade etmeye çalışıyorum.
Yazımı yazdıktan sonra tekrar tekrar okuyor, yanlış algılamalara sebep olabilecek ifadeleri düzeltip süzgeçten geçiriyor ondan sonra yayımlanmak üzere gönderiyorum.
Sığınmacı ve göçmenlerle ilgili toplumsal tepkileri yok saymıyorum; ancak, fiili durumu dikkate almadan duygularla yapılan tepkilerin çözümü daha karmaşık hale getirdiğini düşünüyorum.
Keşke tüm insanlar kendi ülkelerinde hayatlarına mutlu ve güven içerisinde devam edebilseler ama olmuyor, neden olmadığını da hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Ben de ülkemizde sığınmacı konumunda olan tüm Suriyelilerin ülkelerine dönmesini istiyorum ama bugün için bu mümkün mü?
Keskin sığınmacı ve göçmen karşıtlığı ile bilinen Ümit ÖZDAĞ bile ülkemizi yönetse sığınmacı Suriyelileri istemedikleri sürece ülkelerine gönderemez; çünkü, bu durumun insani boyutunun yanında uluslararası hukuk boyutu da var.
Size bütün gerçekliğine inanarak söylüyorum; Suriye yönetimince ülkemizdeki Suriye vatandaşlarına her türlü güvence verilse, uluslararası hukuktan kaynaklı sorumluluklarımız ortadan kalksa bugün Suriyelilerin çok az bir kısmı Suriye’ye döner.
Biz kabul etsek de etmesek de artık bunlar Türkiyeli olmuştur.
Bu gerçeği hepimiz ne kadar erken kabul edersek o denli sorunların çözümünü kolaylaştırabiliriz.
Suriye’de iç karışıklar başlayalı neredeyse 14 yıl oluyor. Bu 14 yıl içinde ülkemizde yüzbinlerce çocuk dünyaya geldi ve bugün bunlar genç ve Suriye’yi bilmiyor.
Çocuk yaşta gelenler bugün yetişkinler ve bu ülkenin insanı olmuşlar.
İş yeri ve iş sahibi olmuş düzenlerini kurmuşlar.
Hangimizin çevresinde Suriyeli gelin veya damat yok.
Her ne kadar bizim öğretmenlerimizin kahir ekseriyeti Suriyeli çocukları okullarında ve sınıflarında istemeseler de bu çocuklar bizim çocuklarımızla eğitim-öğretim görmüşler ve görüyorlar.
Üzülerek ifade etmeliyim ki, bir eğitimci olarak öğretmenlerimizin Suriyeli çocuklardan sürekli şikayet etmelerini anlamıyorum.
Oysa ki, en büyük vazife okul müdürleri ve öğretmenlerimize düşmektedir.
Bu çocukların ülkemize uyumu için en fazla öğretmenlerimiz gayret etmelidir.
Nasıl anlar nasıl değerlendirirsiniz bilemem ama bu çocuklar Türkiyeli ve bizim çocuklarımız!
Okul ziyaretlerimizde okul müdürü ve öğretmelerimize eğitim-öğretimle ilgili bir soru sorduğumuzda cevapları okulumuzda şu kadar Suriyeli çocuk var diyerek şikayetlerini dile getiriyorlar.
Bundan 6-7 yıl önce olabilir; bir imam hatip ortaokulu müdürümüz okulundaki Suriyeli öğrenci sayısını dile getirerek şikayette bulunmuştu.
Ben de müdürüm ne kadar iyi burası imam hatip bu çocuklardan Arapça öğretiminde faydalanabilirsiniz, dedim; o da ben bu yönünü hiç düşünmemiştim, dedi.
Kendimizi olumsuz bakış açısının esiri konumuna getirirsek olumlu hiçbir çözüme katkı yapamayız.
Onun için sığınmacı ve göçmen sorununa bakışımız ne kadar olumsuz olursa o kadar gerçeklerden uzaklaşırız.
İnanın sığınmacı ve göçmenlerden kaynaklı fuhuş, uyuşturucu gibi birçok sorunu ben de biliyorum ama bu sorunları duygusal tepkilerle değil, gerçekçi bakış açısıyla çözebiliriz.
Ayrıca, bu sorunların sığınmacı ve göçmenlerden kaynaklandığını da söylemek doğru değil, bu ülkemizin yaşadığı genel bir sorun olup çözümü için ne gerekiyorsa devletin kurukları tarafından yapılmalıdır.
Önceki yazılarımda ifade etmiştim;
2010 yılında Suriye’nin Şam, Hama, Humus ve Halep şehirlerine bir seyahatimiz olmuştu. Suriye halkının Türkiye ve Türkleri çok sevdiğini görünce rehberimize sevmeyen var mı diye sordum. Çok az, dedi.
Yani, dostlukları canlı tutalım düşman üretmenin kimseye bir faydası olmaz!