Geçtiğimiz aylarda Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nün değerli akademisyenlerinden Prof. Dr. Alaattin Aköz’ün yeni bir kitabı yayımlandı. 1960 yılında Karaman’ın Yeşildere Köyü’nde dünyaya gelen AKÖZ, “Böyle bir hayatın içinden geliyor olmam bu çalışmayı hazırlamam da etkili olmuştur” dediği kitabını “Ömrünü yaylalarda, dağlarda hayvancılıkla ve kıraç tarlalarda çiftçilikle geçirmiş anne ve babasına” ithaf ediyor.
Yaklaşık 30 yıldır S.Ü. Tarih Bölümü’nde görev yapan Alaattin Aköz kitabın ortaya çıkış sürecini ise şöyle dillendirmiş: “Bu çalışmanın ortaya çıkmasının başlangıcını, S.Ü. Tarih Bölüm’ünde yürüttüğüm Osmanlı Köy-Şehir Hayatı dersi için yıllardır hazırladığım notlar oluşturuyor. Zamanla notların geliştirilmesi ve yeni konuların eklenmesi ile bu çalışma meydana geldi. İki temel amaç ile çalışmayı kitaplaştırmayı arzu ettim. İlki, Osmanlı Köy-Şehir Hayatı ve benzer dersler için bir ders kitabı olması, İkincisi ise öğrencilerin ötesinde Osmanlı kırsal hayatına ilgi duyanların yararlanabilmesi”
Eser üç temel ayak üzerinde inşa edilmiş. Bu temellerden ilki, konargöçer aşiretler ve bunların Osmanlı Devleti içerisindeki konumları, ikincisi konargöçer aşiretlerin yerleşikliğe geçirilme süreçleri, yani Osmanlı Devleti’nin iskân politikaları, üçüncüsü ise Osmanlı Devleti’nin idari ve iktisadi olarak temel dayanağı olan köy ve köylü üretimi.
Çalışmanın uzun ve zahmetli bir sürecin sonunda ortaya çıktığı anlaşılıyor. Bu kıymetli çalışması nedeniyle lisans ve yüksek lisans dönemimde hocalığımı yapmış ve bölümümüzün kıymetli akademisyenlerinden olan Prof. Dr. Alaattin Aköz’ü tebrik ediyor, sizleri Sürü Peşinde Saban İzinde isimli kitabın arka kapak yazısı ile baş başa bırakıyorum.
“İnsanoğlunun zirai üretimi keşfetmeden önceki en önemli aşaması, hayvanları evcilleştirmeyi başarmasıdır. Bu sayede, geniş toplulukların düzenli bir faaliyet çerçevesinde, tesadüflere bırakılmadan karnını doyurabilmesinin yolu açılmış ve dünyanın en uzun ömürlü geçimlik faaliyeti ortaya çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu da esas itibariyle konargöçerler tarafından kurulmuştur. Devlet yerleşik düzeni savunmaya başladığında göçebeler, devletin bütün zorlama ve ikna çalışmalarına rağmen İmparatorluğun sonuna kadar varlıklarını ve önemlerini korumayı başarmışlardır. Diğer taraftan zaman ölçeği Ortaçağ'ı gösterdiğinde, bütün Akdeniz'in, Ortadoğu ve Ön Asya'nın geleceği, ailelerin, toplumların ve imparatorlukların kaderi bir çift öküz ile arkasında sürüdükleri garip bir aletle, yani sabanla yazılmaktaydı. Bu ortak yazgıdan Osmanlı İmparatorluğu da kaçınılmaz olarak payını almış; ordusunu, seferlerini bürokrasisini, sosyal hayatın vazgeçilmez unsuru olan vakıflarını, gündelik yaşamın neredeyse bütün zaruri ihtiyaçları tarımsal girdilerden karşılamıştır.”