Zamanlar vardır,
Kendinizden bile ürperirsiniz,
Konuşmak istersiniz,
Yüreğiniz düğümlenir.
Yazmak istersiniz,
Eliniz kilitlenir,
Konuşamazsınız,
Yazamazsınız…
Öylece kalakalırsınız
Söyleyecekleriniz yüzünüze,
Yazacaklarınız beyninize vurur.
İçiniz ağlar…
Susarsınız…
Aslında susmak bir duruştur derler.
Hepimizde öyle deriz.
Ne varsa içinizde sırrınız olur.
Sırrınız!
Bazen bir cümledir,
Bazen bir kelime,
Bazen de tek bir hece…
Aslında cümleye sığdıramazsınız,
Kelimeye yüklersiniz,
Kelimeye de sığmazsa
Heceye yüklersiniz…
Eğer sırrınız,
Hecenin de sığmayacağı kadar derinse
Bilin ki;
Sırrınız
Ya bir bakışta,
Ya da bir duruşta saklıdır.
Dedik ya susmakta bir duruştur.
Ne söyleyelim?
Mesajı anlamıyorsunuz?
Duruşu anlamıyorsunuz?
Sözü anlamıyorsunuz?
Halkı anlamıyorsunuz?
Kelimeyi mi?
Cümleyi mi?
Heceyi mi?
Anlayacaksınız…
Varın gidin!
Ne ağır bir imtihandır bizimkisi?
Sürekli sırlar,
Sürekli sorular,
Verilmeyen cevaplar…
Başarısızlıklar,
Umutsuzluklar,
Tıkanmışlıklar,
Yüreksizlikler,
Ötekileştirmeler,
Samimiyetsizlikler,
Akıl tutulmaları,
Güven bunalımları…
Sırrımız, bekamız, sesimiz sözümüz, özümüz ‘VATAN’ beyler!
Sırrımıza vakıf olanı istiyoruz,
Duruşumuza vakıf olanı istiyoruz,
Kelimemizi, cümlemizi, hecemizi
Anlayanları istiyoruz.
Biz aslında silkinip sıyrılıp,
Girdaptan çıkmak istiyoruz
Konuşmak
Yazmak
Koşmak
Bağırmak istiyoruz.
Aklımızı kimselere kiraya vermek
Ve de
Susmak istemiyoruz
Yeni bir duruş,
Yeni bir bakış,
Merhaba dostlar…
"Susmak bir duruştur"u bırakıyoruz
Yazmak hatta haykırmak istiyoruz.
YA DEVLET BAŞA,
YA KUZGUN LEŞE…