Yaratıcı kâinatta ve dünyada o kadar güzel düzen kurmuş ki tüm canlılar, bitkiler, hayvanlar ve insanlar bu yasanın çizdiği denge içerisinde yaşamlarını sürdürürler. Bu denge bir şekilde bozulduğu anda son zamanların en çok şikâyet konusu olan küresel ısınma ve çevre gibi birtakım problemler ortaya çıkar.
Varlık tabii ortamda normal sürdürülür, ortam bozulursa da sapmalar olur. Bitkilerde üreme insanda olduğu gibi değil biraz karmaşıktır. Bitkilerin döllenmesi daha çok rüzgâr ve böcek hareketleri ile olur. Mesela ayçiçeğinin döllenmesinde çoğunlukla arılar, pancarın döllenmesinde ise rüzgâr etkilidir.
Şu dengeye bakamısınız? Bir türün devamlılığı, kendini üretmesini başka bir türün varlığına bağlanıyor. Bunlar da nereden çıktı diyeceksiniz ama ülkemde gelinen durumu farklı boyutuyla ele almamız gerekir.
Bölümümden Prof. Dr. Ramazan Acar, arılar ve görevleri hakkında bana bir mesaj gönderdi ve haklı olarak konuyu dile getirmemi istedi. Ayrıca bu mesajında ülkemizde arıcılığın durumu hakkında bazı hatırlatmalar da yaparak zamanlaması gereği bu konuyu ele almamın gereği oldu.
Arılar enteresan varlıklardır. Üremeleri kadar ürettikleri ile de farklılıklara sahiptir. Esas itibariyle bal için değerlidirler. Bal severler durum böyle iken tarımcılar için arıların en önemli görevi ayçiçeği bazı yabancı döllenen (kendi çiçek tozuyla döllenemeyen) bitkilerin tohum bağlamasında en büyük görevi yapmalarıdır.
Ayçiçeği tohumluk üreticileri, üretim yaptıkları bölgelere arı gruplarını da getirirler ki döllenme (tozlaşma) gerçekleşsin, ayçiçeği bitkisi azami tohum verimine ulaşsın. Ortamda arı yoksa insanlar el ile döllenme yapmak bunun için de tablaları üzerinde yumuşak bir bezle (pamuk gibi) gezinti yaparak, bir çiçeğin tonunu diğer çiçeklere bulaştırmak ve bunu da sabahın erken saatlerinde gerçekleştirmeleridir.
Görülüyor ki Rabbim burada da insanlara torpil geçmiş, insanın bin bir zorluklarla yapacağı tozlaşma görevini arılara yüklemiş, bu görevin karşılığı olarak da arılara bal için nektar hediye verilmiştir. Nereden alırsanız alın, Mevlam her şeyi insana hizmet için vermiştir.
Burası tamam, anlaşıldı da, insanın hiçbir katkısı olmadan arılar döllenme görevini üstlenirken, aksine insan tarafından bu denge bozulmakta, en ulvi görevlerinin yaparken gruplar halinde öldürülmektedir. Bunun en büyük sebebi şuursuz, ilimsiz, akılsızca yapılan zirai ilaçlamalardır.
Arıların yaptığı bu iki görevin (bal verme ve bitkileri tozlaştırma) ülke ekonomisine ciddi bir katkısı da vardır. Türkiye dünya bal üretiminde Çin’den sonra ikinci sırada yer alır. Bugünkü haliyle yıllık bal üretimimiz toplam 110 bin ton kadardır. Dünyanın en zengin ve çeşitli bitki zenginliğine sahip ülkemizde bal üretim potansiyelimizi doğru kullanırsak 250-300 bin tonlara çıkarmamız işten değildir. Bu haliyle de hem iç tüketimimizi, hem de ihracatımızı artırma şansımız yüksektir.
Arı varlığının yok edilmesi ruhsatsız korsan kimyasallara ve yanlış zamanda ilaçlamalara bağlı olarak giderek artmaktadır. Avrupa ülkelerinde kovan başına düşen bal verimi 60-100 kg iken, bizde neredeyse bunun 6 kat daha düşük olup, 10-14 kg kadardır.
Bu nasıl bir anlayıştır ki, ruhsatsız ilaç kullanımlarıyla hem ülkesel bal verimimiz düşürülmekte, hem de dünyanın en değerli ırklarına sahip arıcılığımız yok edilmektedir. Bu tür yanlışlar maalesef yasalarla önlenemiyor. Bu yanlışları önlemenin en önemli yolu üreticilerin bilinçlendirilmesidir. Eminin Tarım Bakanlığı ve arıcı birlikleri eğitimlerle bu görevlerini hakkıyla yapmaktadır. Üreticilerimiz bir inatla veya basit çıkarları uğruna ülkesel arıcılığa ve ekonomiye darbe vurmaktadırlar. Aslında darbeyi kendine vurmaktadır.
Devlet milletle vardır. Her kimse basit çıkarları uğruna devletin çıkarlarına ters düşerse kendi çıkarlarına ters düşmektedir denir. Yapılması gereken en iyisi, kaçak (ruhsatsız) ilaç takibi yapmak, kaçak ilaç yapanları şiddetle cezalandırmak, cezanın telafisi ve affının da yapılmamasıdır.