Bu mesleği icat edenlere bazen çok kızıyorum. (Aslında biraz daha kızdım mı sövüyorum) ama yine de söve söve değil severek hem de Ferhat’ın Şirin’i sevdiği gibi kara sevda ile severek bu işi yapmaya çalışıyoruz. (Birilerine göre de yarım yamalak yapıyoruz)
Bugün yine kendi şahsımla ilgili sıkıntılı bir konuyu dile getirmeye çalışacağım.
Yazımızın bir uçunda gerçekten şahıs olarak sevdiğim inandığım, tüm eksik ve yavaşlığına rağmen derin büyük siyasetçi Tahir Akyürek, diğer yanda ise kendisinin hatırlatması ile 36 yıldır tanıdığım uzun yolu gidip yemek yediğimiz su içtiğimiz İbrahim Azman.
İbrahim Azman’ı o 30 küsur yıl önce tanıdığım zaman Ankara’da idim. İbrahim abimiz de inanılmaz zeki ve yerinde duramayan genç bir iş adamıydı.
Nerede ise bir yılı aşkın bir sürenin ardından İbrahim Azman abimiz aradı. Telefonda sitemin bini bir para idi “Bak vefa denilen bir şey var. Biz seninle tanışıp konuştuğumuz zaman senin adamlarının hiç biri ortada yoktu. Biz senle dostuz. İnsan vefa için bir gelir bir yemeğimizi yer. Biz seni gazeteci olarak görmüyoruz. Sen bizim dostumuzsun” diyordu.
Bu ve bunun gibi ince ama ağır cümlelerin ardından yemek bahane sohbet şahane diyerek İbrahim abimizin yanına gittik. İbrahim abimizin işleri bizim kendisini bıraktığımız yıllardan çok daha iyi idi. Ama o yıllara göre daha kiloluydu. Yaşlanmıştı. Hele hele o da son moda kirli sakalı ile bayağı hayatın sillesini yemiş gibiydi.
İbrahim Azman abimiz bugün BÜSAN Özel Organize Sanayi’nin Başkanı. BÜSAN kurulurken oturduğu işyerinde hala oturuyor. Ama artık Başkan. Bizim Murat Dönmez ile bizi arabasına bindirdi BÜSAN’ı sokak sokak gezdirdi.
Başkan olduktan sonra yaptıklarını tek tek yerinde göstererek anlattı.
Sonra da yapamadıklarını ama niye yapamadığını göstererek anlattı.
Sürekli BÜSAN’ı ve Organize Sanayilerini gezen bir insan olarak gözümden kaçan yerleri gördüm.
İbrahim Bey mesela benim yola kum çimento döküldüğü zaman “İbrahim Azman buraya etliekmekçi dükkanı mı açıyor?” diye yazdığım yere götürdü ve gözüme çaktı.
“Bak abi benim aleyhimde yazdığın yazının yeri”…
Gerçekten içeriye girdik gezdim. İki doktor iki de sağlık personeli ile ayaküstü sohbet ettik görüştük. Muhteşemdi. Ve yetkilinin bize ilettiğine göre burası Türkiye’nin ilki imiş.
Bende zaman zaman BÜSAN deyip dudak bükmeye başlamıştım. Çünkü yeni Organize Sanayileri yapıldıkça aklımca buranın pabucunun deme atıldığını sanıyordum. Meğer BÜSAN’a günlük olarak 40 bin araç giriş çıkış yapıyormuş.
Burada her gün 25 bin kişi çalışmak için girip çıkıyormuş. Yani sabit 25 bin nüfusu varmış.
Burası Türkiye’de 1. dünyada ise 6. sırada imiş.
BÜSAN’dan 150 ülkeye ihracat yapılıyormuş.
Sanayide 12 noktada plaka ve yüz tanıma cihazı varmış. Mesela bu sistem kurulduktan sonra esnafı bıktıran hırsızlık olaylarında çok büyük ölçüde düşüş sağlanmış. Yine arada sırada tek tük hırsızlık yaşansa da bu yüz ve plaka tanıma sistemleri sayesinde anında hırsızlar yakalanıyormuş.
Bunlar işin iyi yanları.
Gezerken pis kokusu ile burnumuzun kemiğinin kırıldığı kanala geldik.
Keçili Kanalı, yine rezil bir durumda idi.
İbrahim Başkan burayı başta Tahir Başkan olmak üzere her yetkiliye ilettiklerini ama hiçbir şey yapılmadığını söylüyordu.
Dedik ya başkan bizi sokak sokak arsa arsa gezdirdi. Burada bazı noktaları gösterdi ve dedi ki “Burada 25 bin nüfus var. Ama bir tek yaşam merkezi bir tek spor salonu ya da saha yok. Bırak bunları bir tane kanal boyunca yürüyüş alanı bile yok. Burada o kadar genç nüfus var. Gençlerin stres atacağı oyalanacakları tek park yok. Geçen gün bir şehirden çok değerli ve güçlü bir iş adamı geldi. Özel otosu ile eşi ile gelmiş. Adamcağızın eşi iş görüşmesi bitinceye kadar fabrikasının içindeki oto parkta araçta beklemiş.”…
Bunları dinlerken iki de bir “İbrahim abi bunları niye Tahir Başkan’a ya da Büyükşehir’in yetkililerine anlatmıyorsun. Dahası yazılı bir rapor halinde sunmuyorsun” deyip duruyordum.
Derken İbrahim abi patladı, “Niye demeyeyim yahu. Tahir Başkan 2015’te burada elinde mikrofon söz bile verdi. Belediye nerede ne eksik her şeyi biliyor. Biz arsasını verdik buna rağmen ne bir yaşam merkezi yapıyorlar ne de bir spor alanı. Genel Müdür Mehmet Baykan’a bile gittik. Genel Müdür bile yasalar ve kurallar çerçevesinde ne yapılması gerekirse yapalım dedi. Tahir Başkan’ın burada sanayiciye verdiği sözün ses kayıtları bile bizde var” diye hiddetlenince bizde “Yahu Tahir Başkan’ın başka işi gücü yokta her gün sizi mi hatırlayacak. Unutmuştur. Gidin bir daha hatırlatın” demeye devam ettik.
Ama İbrahim abi bu konuda biraz daha diretti ve “Konya’da hiçbir sanayi bölgesinde bir spor tesisi yok. Buradaki gençleri düşünmek zorundayız. Buralarda cazibe merkezleri olmalı. Kimse sanayiye niye çocuğunu vermiyor? Çünkü buraları pis yerler olarak görüyorlar. Biz sanayicilerin dedikleri buralarda olsa insanların çocuklarını sanayi vermelerinde yeni bir yüz ve şekil oluruz” diyordu.
…………
Tahir Başkan’ın ekibine buradan bu konuda bir hatırlatmak gerekir.
BÜSAN ve Organize Sanayi bölgelerinde gerçekten burada çalışan gençlere yönelik spor alanları olmalı hazırlanmalı. Her yaş grubu ve misafirler içinde sosyal cazibe merkezleri oluşturulmalı.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Dünyayı ahirete götüremeyeceğine göre öyle yaşa ki dünya seni ahirete götürsün
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hiç değilse toplu taşıma araçlarının sürücüleri direksiyonda telefonla görüşmedikleri zaman daha iyi ADAM oluruz,