Efendim Cuma günkü sayfamda “Rektörler Atanmalıdır” başlıkla kaleme aldığım yazıma bırakın üstün zekâlıları, kendini yemeye-içmeye adamışların zekâ seviyesine sahip birilerinin dahi anlayacağı açıklık ve netlikte yazmama RAĞMEN PEK ANLAŞILMAMIŞ Kİ, ileri derecede bazı tepkiler aldım.
Tepkilerin nedenini insanın içinde birikmiş duygularını kapalı isimlerle olsa da dışa vurma, paylaşma, üniversitemizin ideolojik, çapraşık, isteksiz, temelsiz ve ilimsiz yapısını ortaya koyması kadar hedef belirlemede bir değerler arşivi de elde ediliyor diyebiliriz. Tepki (olumlu ve olumsuz) gösterenler keşke her zeminde ve zamanda buna devam etseler de netice almada değerlendirilebilir fikirler üretseler.
Üniversitemizin idareci ve akademisyen kadrosunun içinde bulunduğu çalışma ortamının ne kadar güvenli olduğunu ve yıllara dayanan korku sürecinin insanı ve bilimi ne hale getirdiğini ortaya koyması açısından dikkate değer görüşler de var. Adam rektör olmuş, dekan, bölüm başkanı veya idareci olmuş pek önemi yok. Unvanı ne? Prof. Ne iş yapar? Sadece ders verir. Ülkesine ne verdi? HİÇ. Neden veremedi: ÖZGÜR İRADESİNİ kullanamadı da onun için; çoğunlukla durum bu. Hâlbuki bilim adamı konuşmayacak da kim konuşacak; SOYTARI, ŞAKLABAN, YAĞCI, YALAKA takımı.
Bu sayfada aklındakini isim vererek açıklayan TEK ADAM: CHP’li ve kadim dostum Av Tevfik, ismiyle ve görüşüyle her an tetikte. CHP’liler TEK ADAMlığı çok sever ya, varsın olsun. Av Tevfik “REKTÖRLER SEÇİMLE GELMELİ. YÖK YOK OLMALI” diyor ve CHP geleneğinden gelen anlayışla yargısız infazla işi tek celsede bitiriyor. Sevgili dostum şunu da unutma ki YÖK’ün tenkit edilecek çok uygulaması var ama SOLCUSU, SAĞCISI ANADOLU İNSANINA ÜNİVERSİTE KAPISINI AÇAN DA YÖK’tür.
Sayın Hocalar, fikir ve eylem adamları; ne olur Av.Tevfik kadar açık olunuz. İşi dramatize, birbirinize hakaret etmeden, sağa sola çarpmadan, hele de hele paralel tuzaklara düşmeden siz de yazınız veya açıkça konuşunuz, burada olduğu gibi beni ve diğer görüş sahiplerini tenkit ediniz, etmelisiniz de. Rektörlük atanması ile ilgili kişisel görüşümü tekrar yazıyorum.
Yakında güçlü bir hükümet kurulacak ve başında Davutoğlu Hocamız bulunacak. Bu bir avantajdır gelin bu süreci Konya ve ülkemiz adına hep beraber kullanalım, alınamayan kadrolar alınsın, bilime-adama yatırım yapılsın, hasetlik ve fesatlıklar bitsin, herkes evine huzurla gitsin istiyorum. Bunun için de Başbakanımız bir irade göstermiş ve Tahir Hocamızla çalışmak istemiş. Ne var bunda, bize düşen sadece çalışmaktır.
Tahir ve Mustafa Hocaların her ikisi de bizim arkadaşımız ve seçime aynı görüşten iki kişi ile girmenin faydası vardır diyorum. Başbakanımızın yaptığı gibi gelecek Rektörümüz de akademisyenleri hizmette yarıştırsın, önünü kesmesin, insan ayrımı yapmasın; Rektörün ismi Tahir olmuş Mustafa olmuş, bize ne. Yeter ki aramıza fitne, ahlaksızlık girmesin. Üzülerek ifade edeyim ki yazıma gelen tepkilerin çoğunluğu fitneyi çağrıştırıyor ve eminim ki bu tür çağrıları ne Tahir Hoca ne de Mustafa Hoca dikkate alır.
Hele de Selman Türker gibi, beyefendi, can, dost, gönül adamı birini piyon görerek sataşanlara ne demeli (bunu yazan Selman Hocadan helallik istesin) Bu tür koğuculuk yapmak normal insana da yakışmıyor.
Benim hakkımda Halil kardeşim “BENİ SEVDİĞİNİ ve BÜYÜK BİRLİKÇİLİĞİMİN DEPREŞTİĞİNİ” yazmış. Bu bir siyasi ifade ise doğru değil. Ayrıca Büyük Birlikçi: ALPEREN olsaydım da benim için onur verici olurdu. Sosyal anlamda Büyük Birlikçi, nefer anlamında Alperen’im. Muhsin Başkan ile fakülteyi aynı dönemde okuduk ve ayrıca ta talebelikten yakın dostum Nevzat Pakdil’in eniştesi olması ile de bir hukukumuz vardı. Kaldı ki “Rahmetli gerçek bir ülkücü ve dava adamı” idi. Ben ise MTTB ekolünden gelen biriyim ve bilinir ki 45 yıldır bu çizgim hiç değişmedi.
Neyse fitne kaynamasın, taşlar yerinden oynamasın. Mustafa Şahin lehine yazanlar Mustafa Hocayı Tahir Yüksek’ ten veya tersi durumda da Tahir Hoca’yı Mustafa’dan daha çok sevdiklerinden değil, ortalığı kızıştırmak, insanımızı parçalamak istiyor, bunu yaparken kendine düşecek payın da hesabını yapıyor.
Tahir ve Mustafa hocalar bu oyuna gelmezler, surda bir gedik vermezler. Büyüklerimiz “davulu tokmakla çalın ama düğünü ahmakla yapmayın” der. “Olmasa da siyasetle işimiz, siyasetçi başımızdır” diyerek Selçuk Üniversitesi’nin adına, Konya’mıza, insanımıza ve bilimimize yakışan erklikte, yakaladığımız fırsatı değerlendirmek ve işin takipçisi olmak ümidiyle, kalın sağlıcakla.