Sınavdan çıkıp tramvaya bindim. Sınavdan çıkanlarla birlikte tramvay daha bir kalabalıktı. Tramvayda nasıl vakit geçireyim diye düşünürken bir teyze imdadıma yetişti. Kulak kabartmama gerek kalmadı. Mecburen herkes gibi ben de dinledim. Teyze biriyle telefonda herkesin duyacağı şekilde konuşuyordu:
"Ne oldu bilmem çocuğa? İlkokulda, ortaokulda hep takdirlikti. Liseye geldi, değişti. Süper bir kafası vardı. Şimdi açıktan okuyor, geçen hafta sınava girdi çıktı. Hiç derse bakmadı. Çalışsa yapar ama çalışmıyor. Nasıl oldu bilemedim. O başarılı ve takdirlik çocuk gitti, sınıfta kalan bir çocuk oldu."
Görüldüğü gibi teyze çocuğundan dertliydi. Bu şekilde dertli olan anne ve baba sayısı az değil. Çocukları zeki olmasına rağmen başarılı olamıyorlar. Halbuki zeka varsa daha ne isterlerdi bu çocuklar? Üstelik kendi yetiştikleri döneme göre neleri eksikti bunların? Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkasındaydı. Anne-babalar saçlarını süpürge ediyor. Çocuklarda tık yok. Ölü mübarekler!
Yukarıda alıntıladığım teyzenin serzenişi toplumda çoğu ebeveynin ortak derdi. Hemen hemen hepsi de çocuklarının lisedeki başarısızlığını ilkokul ve ortaokuldaki başarısı ile kıyaslıyor. Ne idi ne oldu, çocuk çok değişti, tanıyamıyoruz diyorlar. Anne babalar bu kıyasında haklı olabilirler. Ama göz ardı ettikleri bir yön var. Ergenlik dönemi savrulmalarından ve arkadaş çevresinden kaynaklanan başarısızlığı bir tarafa bırakırsak, ilkokul ve ortaokullarda çocukların başarısı, doğru dürüst objektif kriterlere göre ölçülmüyor. Çocukların aldıkları notlar ya da öğretmenlerin verdiği puanlar yanıltıcıdır. Çünkü öğretmenler bu kademelerde bol bol not basıyor. Fazla not verilince haliyle çocuğun gerçek başarısı liseye kadar gizleniyor. Doğru dürüst çalışmadan eve takdirle gelen çocuğunu görünce ebeveynler çocuklarını süper görüyorlar. Çalışmadığı halde böyle ise bir de çalışsa bu çocuk derece yapar diye düşünüyorlar.
İçinizden öğretmenler ilkokul ve ortaklık kademesinde niçin yüksek not veriyor, vermesin diyebilirsiniz. Doğru dersiniz. Olması gereken bu. Ama veliler alttan giriyor, üstten çıkıyor: "Aman öğretmenim! Çocuğumun notları düşük olmasın. Lisede okul seçiminde bu notlar önemli olacak" diyor. Bunu gören öğretmen vereyim gitsin deyip yapıştırıyor yüksek yüksek puanları. Yani çoğu çocuk hak etmediği notu alıyor. Notlar bu şekilde hormonlu olunca (Ben böyle fazladan verilen notlara hormonlu not diyorum) ne çocuk kendisini tanıyor ne de veli. Çocuk liseye gelince üstü örtülen gerçek ortaya çıkıyor. O zaman da iş işten geçmiş oluyor. Çocuğumuzla ilgili ileride şok yaşamak istemiyor ve çocuğumuzun gerçek başarısını veya başarısızlığını erken yaşta görmek istiyor ve zamanında tedbir almak istiyor isek, özellikle ortaokul kademesinde sınav, performans ve proje puanlarına bir ayar vermek gerekiyor. Herkes hak ettiği puanı almalı, aile de çocuğunu durumuna göre bir yol haritası belirlemeli. Çünkü çocukların kaybedildiği kademe bu kademedir.