TANITIM ELÇİLERİ

Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

Epeydir, Şehit Ömer Halisdemir’in Niğde’nin Çukurkuyu Beldesi’ndeki mezarını ziyaret etmeyi düşünüyordum. Hatta 6 yıldır danışmanlığını yürüttüğüm Genç Tarihçiler Topluluğu bünyesinde topluluk öğrencileri ile böyle bir ziyareti gündemimize de almıştık. Topluluk yönetim kurulu öğrencilerimiz ile yaptığımız görüşmelerde, şehitliğe ulaşım için gerekli otobüsün temin edilmesi ve ziyaretin öğrencilere duyurulması hususunu ele almış, nihayetinde bu ziyaretin sessiz sedasız ve maksadına uygun olması gerektiğini düşündüğüm için vizelerin de yaklaşması nedeniyle daha sonraki bir tarihe tehir etmiştik. Bununla birlikte,

Şehit Ömer Halisdemir’in mezarını bir an önce ziyaret etme arzum henüz karşılık bulmamıştı. Bu düşünceler içerisinde iken, değerli ağabeyim Bayram Kabadayı’nın telefonuyla, 12-13 Kasım 2016 tarihleri arasında, Konya Tanıtım Elçileri Derneği’nin organize ettiği başta Şehit Ömer Halisdemir’in mezarını ziyaret olmak üzere, çeşitli ziyaretlerin planlandığı bir faaliyete davet edildim.  Davetten fazlasıyla memnun olduğum için hafta sonu programımı hızlı bir şekilde güncelleyerek davete katılabileceğimi bildirmiş ve hemen hazırlıklarıma başlamıştım.

Açıkçası Bayram Kabadayı Ağabey dışında Tanıtım Elçileri derneğini ve üyelerini şahsen ve yakından tanımıyor, dernek başkanı İsmail Topaloğlu’nu ve dernek faaliyetlerini sadece medyadan biliyordum.

Medya kanalıyla, 5-6 yıl öncesinden bu tarafa faaliyette bulunan derneğin, büyük oranda Konya’daki amatör fotoğraf sanatçılarının bir araya gelerek kurdukları ve ülkemizin tarihi kültürel ve doğal güzelliklerinin bulunduğu pek çok köşesine yaptıkları ziyaretler sonucunda memleketimizin tanıtımına hizmet etmeyi amaçladıkları bir dernek olduğunu da öğrenmiştim. Başta Bayram Kabadayı olmak üzere bazı dernek üyelerinin amatör ruhla fotoğraf çekerek, bu fotoğrafları başta sosyal medya olmak üzere çeşitli platformlarda paylaştıklarını ve ulusal çapta yapılan bazı fotoğraf yarışmalarına dâhil olduklarını da gözlemlemiştim. İşin içerisinde tarihi ve kültürel yerlerin ziyareti bulunduğu için, şüphesiz çok gezen bir tarihçi olarak bu daveti ben de geri çeviremezdim. Bu vesileyle hem şehidimizin mezarını ziyaret edecek, hem de Niğde ve Nevşehir’in tarihi eserlerini bir kez daha yerinde görme ve inceleme fırsatına sahip olacaktım.

12 Kasım Cumartesi sabah saat 07.00’de sabah mahmurluğu ile Anıt’tan hareket edecek olan otobüste yerimizi aldık. Otobüse biner binmez hemen Bayram ve Kemal Beylerin oturdukları koltuğa en yakın konuma yerleştim. Zira orası yolculuk boyunca eşsiz türküler dinleyebileceğimiz en iyi noktaydı. Daha gözümüz pek açılmadan, Karapınar, Ereğli üzerinden birkaç saat içerisinde Niğde’nin Çukurkuyu Beldesi’ndeki Şehidimiz Ömer Halisdemir’in mezarına ulaştık. İnsanlar şehidimizin mezarını akın akın ziyaret etmeye devam ediyorlardı. Ana yoldan itibaren her yer, her ev, her sokak, Türk Bayraklarıyla donatılmış, şehidimizin al bayraklar içerisindeki fotoğrafları sokaklar boyunca duvarlara asılmıştı. Hâlihazırda bayrağımızın her yerde bu şekilde dalgalandırılması nedeniyle yaşadığımız duygu seli, Ömer Halisdemir ve hemen yanı başındaki diğer iki şehidimizin mezarını hilal şeklinde kuşatan al bayraklarımızı görünce iyiden iyeye artmıştı. Ziyaret sırasında Emekli Müftümüz Galip Ayata’nın okuduğu şehidim şiiri ve Kur’an tilaveti büsbütün içimi titretmiş ve ziyaretin verdiği duygu yoğunluğunu kimseye hissettirmeden bir köşede sessizce yaşamıştım. Başta Ömer Halisdemir olmak üzere, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü sırasında şehit olan bütün vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet dileyerek, mezarlıktan hüzünle ayrıldım. Mezarlıktan otobüsün bulunduğu alana kadar yürüdüğüm yol boyunca, “Kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için” cümlesini içimden defalarca tekrar ederek, bir ülkenin kaderinin değiştirilmesine vesile olan ve canıyla kanıyla bütün bedeniyle tankların önüne atlayan bu kahramanların, Çanakkale’de topların altında “An olsun tereddüt etmeden ölüme koşan” insanlardan farkı olmadığını bir kez daha idrak etmiştim.

Bundan sonra geçen iki gün boyunca, gözümüzü kırpmadan can vermekten kaçınmayacağımız cennet ülkemizin, tarihî ve kültürel mekânlarını ziyaret ederek, ülkemizin kıymetini yeniden ve yeniden anlayabildik. Niğde ve Nevşehir’in eşsiz mekânlarını burada uzun uzadıya ele almayacağım. Lakin iki günlük yolculuğumuz boyunca hemen yanımdaki koltukta seyahat eden Naci İdil Amca’mdan bahsetmeden geçemem. 74 yaşındaki Naci Amca’m hayatımda tanıdığım en tatlı, en esprili insanlar arasında yerini aldı. Dedesi 1900’lü yılların başında Sibirya’dan Konya’ya gelen Tatar Türklerinden olan Naci Amca, Konya’nın Böğrüdelik Köyü’nden. Yol boyunca anlattığı hayat hikâyesinde, bende derin izler bırakan pek çok şey arasında, en dikkat çekicisi ise eşine duyduğu muhabbet oldu. Gün boyunca en az 3-4 defa telefonla arayarak, hal hatır soran, ahvalini haber veren ve gezinin nihayetinde “Aşkım o benim” diyerek en çok da eşini özlediğini söyleyen Naci Amca’dan sevgi saygı ve muhabbet adına yeni neslin öğreneceği pek çok şey var.

Yolculuğumuz sırasında, Tanıtım Elçileri Dernek Başkanı İsmail Toplaoğlu’nu da şahsen tanıma fırsatı yakaladım. Böylece gezi sonunda bu kadar farklı insanın nasıl bir araya gelebildiğini de anlayabildim. Zira çoğunluğu orta yaş üzerinde olmak üzere kadın çoluk çocuk, yaşlı genç pek çok insanı fotoğraf şemsiyesi altında bir araya getirebilmek ve bu kadar insanı her hafta farklı bölgelere yapılan gezilerde sevk ve idare edebilmek hiç kolay olmasa gerek. Zaman zaman yaşanan ufak aksaklıklara rağmen, zerre kadar gülümsemekten vazgeçmeden, daima sabırla hareket eden, Başkan İsmail Topaloğlu takdire şayandı. Her iki cümlesinden birisi “Tanıtmamız Lazım” olan başkan, Turizm Turizm diye can atıyor.

Yol boyunca, arkada Latif Bey ve diğer arkadaşlarla yaptıkları Sohbete kulak misafiri olarak, kitapları şiirleri duygu ve düşünceleri hakkında bilgi sahibi olduğum Emekli Müftü Galip Ayata ve uduyla bize elik eden Kemal Bey gibi değerli insanları inşallah yeniden daha yakından tanıma fırsatı yakalarım. Ancak her defasında sohbetine eşlik etmekten mutlu olduğum Bayram Kabadayı’dan birkaç kelam etmeliyim. Bayram Ağabey’in eline iki şey o kadar yakışıyor ki anlatılmaz: Birisi Saz, diğeri de Fotoğraf Makinesi.  O sazı eline aldığında, hafifçe tellerine vurduktan sonra hep derinden bir iç geçirir. Sonra söyleyeceği Türkü’nün sözleri bir parça diline yansır. Ve yeniden bir ah çeker. Sonra hikâyesini anlatmaya başlar. Sanki o anlatırken, bir ceylan su içemeye iner, sanki o anlatırken, bir kuzu yayılmaya gitmiş anasına kavuşur. Öyle içten, öyle hasretle ve öyle samimi söyler ki dili, sizi alır götürür. Yolcuklarda iki şey için sazını yere bırakır, birisi mikrofon birisi de fotoğraf makinesi. Ama asla dostuyla muhabbetini yarım bırakmaz, döner gelir, kaldığı yerden gönlünüzün mızrabına vurmaya devam eder…

Velhasıl, Tanıtım Elçileri derneğinin bu hafta sonu yaptığı ziyarete dair, fotoğrafları ve gözlemleri inşallah geziye iştirak eden diğer gazete yazarlarımız sizlere yansıtacaklardır. Ben sadece dilim döndüğümce duygularımı paylaşmak istedim.  Bu vesile ile başta Dernek Başkanı İsmail Topaloğlu olmak üzere, faaliyetlerde emeği olan ve ismini anamadığımız herkese özellikle teşekkür ediyorum. Bir şey daha var ki, Niğde deyince akla gelen iki güzel insan Prof. Dr. Bekir Çınar ve Coğrafya Öğretmeni Tuğba Ersöz, bir Niğde akşamında misafirperverlikleri ve güzel sohbetlerini anmadan geçemeyeceğim…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.