Alâeddin Darüşşifası ve Sakahane Mescidi
- Şehir Meydanı’nda bulunan ve günümüzde “Sakahane Mescidi” dışındaki bölümleri mevcut olmayan Alâeddin Dârüşşifası, Selçuklu ve Osmanlı devrinde sağlık kuruluşu olarak kullanıldı.
Günümüzde mescidi dışındaki bölümleri mevcut olmayan Konya Alâeddin Darüşşifası, Alâeddin Tepesi’nin kuzeyinde, Ferhuniye Mahallesi ile Sakahane Mahallesi’nin kesiştiği noktada idi. Günümüzde Şehir Meydanı içerisinde kalan bu yere Alâeddin Darüşşifası’ndan dolayı Sakahane (Şifâhâne) Mahallesi deniliyordu. Alâeddin Darüşşifası, Selçuklu ve Osmanlı devrinde bir çok bölümü içeren sağlık kuruluşu olarak kullanılmıştır.
Konya Alâeddin Darüşşifası’nın bitişiğinde II. Kılıçarslan (ö. 1292)’ın hayrı olarak bilinen Büyük Bimarhane/Maristan-ı Âtik adı ile anılan ikinci bir sağlık kuruluşu daha vardı ki bu, Konya’nın bîmarhânesi/tımarhanesi idi. Osmanlı döneminde her ikisi de hizmet veriyordu.
Vakfiyesi şimdilik tesbit edilemeyen Konya Alâeddin Darüşşifası’nın Türkiye Selçukluları sultanlarından 1. Alâeddin Keykubat (1220-1237) tarafından yaptırıldığı, Selçuklu belgelerinde ise, “Alâeddin Dârü’ş-şifâsı” denmesinden anlaşılmaktadır. Kitabesine göre, inşâ tarihi 1221’dir.
Konya Alâeddin Darüşşifası’nın, şehrin en büyük ve sağlam binası olduğu Anadolu Selçuklu devri kaynaklarında zikredilmekle birlikte yapının mimarî yönü hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Darüşşifanın mimarî özelliklerine dair bilgiler, XVII. yüzyılda Konya kadısı tarafından onarım amacıyla tutulan tamir keşif kayıtlarına dayanmaktadır. Zikredilen tamir keşiflerindeki malumata bakılırsa Alâeddin Darüşşifası, Selçuklu devri medreseleri gibi, etrafı taştan yapılmış duvarla çevrili geniş bir bahçe içinde, mescidi dışında en az üç kubbesi bulunan önemli bir yapı idi.
Mescidi dışında Alâeddin Darüşşifası’nın üç kubbesi bulunuyordu. Darüşşifa’da hastaların tedavi edildiği mekân dışında bir de tıp medresesinin mevcut olduğu Osmanlı kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Hâlen ayakta bulunan Şifahane Mescidi, tek kubbeli bir yapı olup, Osmanlı döneminde kayıtlar siyakat yazı ile tutulduğu için zamanla vuku bulan yazışmalar sırasında merkezdeki memurlar şifahaneyi “sakahane” olarak okumuşlar ve yazmışlar, sonrakiler de bu yanlışı devam ettirmişlerdir. Oysa bu mescide atanan imam ve müezzinler Alâeddin Darüşşifası’nın vakfından ücretlerini alıyorlardı (Yusuf Küçükdağ, Konya Ansiklopedisi, c.1, s.155-156).
Konyalı, Konya Tarihi adlı eserinde “Mâbedin hiçbir yerinde mimarını, bânisini ve yapıldığı tarihi gösteren bir kitabe yoktur” şeklinde bilgi veriyor. Sakahane Mescidi, son senelerde fuar (kültürpark) alanına alınmış, onarılarak ibadete açılmıştı. Belediye otobüs duraklarının olduğu dönemde bebeği olan anneler, bu ufak mescidi zaman zaman çocuklarına süt emzirme yeri olarak da kullanmışlardır. Günümüzde ise, ibadete kapalıdır.