İnce Minare silah deposu yapılmış
√ Kitabeli çinileri Rus ve Alman konsoloslukları tarafından çalınan İnce Minareli Medrese, 1920’lerde silâh deposu haline getirilmiş. Orada toplanan silahlar, tepe ile medrese arasındaki hendekte deneniyormuş.
FOTO ALTI (1): İnce Minareli Medrese’nin en eski resminde görüldüğü üzere talebe hücreleri ve mescid yer alıyor. Zindankale ise sapasağlam duruyor.
FOTO ALTI (2): Silah deposu olarak kullanıldığı senelerde İnce Minareli Medrese’nin kapısında bir asker nöbet tutuyor. Talebe hücreleri ile mescidden eser yok.
------------
Tarihçi Caner Arabacı, 1920’lere gelindiğinde İnce Minare’nin halinin içler acısı olduğunu ve bu durumun Babalık gazetesinde çıkan haberlerden anlaşıldığını belirterek o senelerde, binada eğitim ve öğretim yapılamadığına işaret ederek şunları dile getiriyor:
“Bina, eğitim yuvası değil silâh deposudur. Orada toplanan silahlar, tepe ile medrese arasındaki hendekte denenmekte ve sağlam olanlar ayrılmaktadır.
Bu arada, düşünülmesi bile tüyle ürpertici olan bir teşebbüs olur. İçimizde yaşayan bir gayri müslim, İnce Minare’yi, cephaneliği patlatarak havaya uçurmak ister.
Harp zamanı Agop’un yapamadığını, sulh ortasında daha sonra bir yetkililimiz yapmaya teşebbüs eder. Aynı mimar tarafından yapılan Nizamiye Medresesi’ni, Şerafeddin bin Osman’ın Türbesini, Alâeddin Tepesi’ndeki Eflatun Mescidi vb.lerini yıktıran Fahrittin Paşa, İnce Minareyi’de yıktırmaya kalkışır. Bu feci ve dehşet verici olayı ve ibretli sonucunu dönemin şahidi ve aynı zamanda Anıtlar Derneği Başkanı Uzluk, şöyle anlatır: “Paratoner gibi madeni bir vasıtayı tepesine koyamadığımız için 1901’de yıldırım düşerek yıkılan İnce Minare, yarım asırdır boynu bükük ile inlerken o kumandan, Dâr’ül-Hadis’in içine barut doldurmuştu Avrupa gazetelerinde koparttığımız kıyamet, kumandanı da onun dayanıp güvendiklerini de yola getirmişti. Bu yüz kızartıcı iş yapılamamıştı.”
İnce Minare’nin barutlu infilâk ettirilme teşebbüsünün bir evveliyatı da vardır. Onu, İbrahim Aczi Kendi, isim vermeden, üstü örtülü olarak anlatır: “Bundan 37 yıl önce (1923), İnce Minare ardına ev yaptıran bir zat, evinin önünü açmak için o vaktin belediyesinin göz yummasıyla bu mimari eserin iki tarafındaki çinilerle süslü hücreleri yıltırdığı halde kimse seslenmiyor. İş minareye yaklaşınca o vakit Babalık Gazetesi’nde çıkan bir yazı üzerine yıkım durdurulmuş fakat ne çare ki hücreler gitmişti (Caner Arabacı, Konya Medreseleri, 1998, s.145-150).”
VAKFİYESİ
Hadis ilimleri okutulmak üzere inşa edilen medreseye (darülhadis) gelir amacıyla pek çok gayrimenkul vakfedilmiştir. Yapıyla ilgili olarak 1264 yılında Arapça bir vakfiye düzenlenmiş, bu vakfiyeye 1265 ve 1280 tarihlerinde iki ilave (zeyil) daha yapılmıştır. 1264’deki ilk ve esas vakfiyede medresenin ismi imaret olarak geçmekte, mescid ve minareden de ayrı ayrı bahsedilerek bağ, bahçe, tarla, dükkan vb. gibi vakıf gelirlerinden her birine pay ayrılmaktadır. Ayrıca mütevelli, müderris, muid, öğrenci, müezzin, faraş ve diğer görevlilere ne kadar, nasıl harcama yapılacağı, şehrin tanınmış simalarından seçilen otuz iki şahit imzasıyla hakim tarafından kayıt altına alınmıştır (Yaşar Erdemir, Konya Ansiklopedisi, 2012, c. 4, s. 342).
İNCE MİNARE MÜZESİ
İnce Minareli Medrese, Cumhuriyet devrinde 1936 yılında başlayan çeşitli onarım çalışmalarından sonra, 1956 yılında Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Müzede teşhir edilen eserler avluda ve yapının içerisinde bulunmaktadır. Müzenin avlusunda Selçuklu ve Karamanoğulları dönemi Konya kitabeleri, mezar taşları ve mimari parçalar bulunmaktadır. Bu eserler arasında Sultan I. Alâeddin Keykubat’ın 1221’de yaptırdığı Konya Kalesi’nin sülüs yazılı mermer kitabeleri ve parçaları; Fatih Sultan Mehmed’in kaleyi 1467’de tamirine ait kitabe; Seydişehir’den getirilen 1237 tarihli mescid kitabesi; Konya Akıncı Mescidi’nin 1210 tarihli kitabesi; Konya Kavak Köyü Kervansarayı’nın 1215 tarihli kitabesi; Konya Şekerfuruş Mescidi’nin 1220 tarihli kitabesi bulunmaktadır. Bunu 1314 tarihli Musalla Taşı kitabesi ile diğer kitabeler ve bezemeli mimari parçalar tamamlamaktadır.
Avlunun batısında ise Konya mezarlıklarından toplanmış Selçuklu ve Karamanoğulları’na ait sanduka şeklinde mezar taşları bulunmaktadır. Selçuklu dönemine ait Nalıncı Baba Türbesi’nin portal süslemeleri ve kemer taşları da burada yer almaktadır. Bunların arasında İnce Minare’nin mimarı olan Keluk Bin Abdullah’ın ismi yazılı mimari parçalar da dikkati çekmektedir.
Müzenin içerisindeki salonlarda ve eyvanında ahşap eserlere yer verilmiştir. Burada Konya Kalesi’ne ait figürlü kabartmalar, Konya Kalesi’nin kapı ve mimari parçaları, Osmanlı Klasik Dönemine ait kitabeler ve mimari parçalar bulunmaktadır. XIX. Yüzyılda yıkılmış olan Konya Kalesi’ne ait ele geçen bütün kalıntılar yine burada sergilenmektedir. Bunların arasında çift başlı kartal rölyefleri, çift başlı bir başka kartal figürü, kanatlı melek figürleri, ejder (dragon) figürleri, harpi, balık, fil, gergedan, antilop, aslan ve insan figürleri bulunmaktadır. Bunlardan başka Selçuklu ve Karamanoğulları dönemine ait mezar taşları, çeşitli kabartmalar, Konya Selçuklu Köşkü’nün iç süslemeleri, yazılı ve motifli figürler de bulunmaktadır.
Müzenin eyvanında Selçuklu, Karamanoğulları ve Eşrefoğulları devrine ait kapı, pencere kanatları başta olmak üzere çeşitli ahşap eserler bulunmaktadır. Osmanlı dönemi eserleri arasında rahleler, ahşap çekmeceler, Konya Beyhekim Mescidi’ne ait XIII. yüzyıl ahşap kapı, Rumîlerle bezeli pencere kanatları, Beyşehir Eşrefoğlu Camii’nin 1297 tarihli Rumili pencere kanadı, Ermenek Karamanoğlu dönemine ait Spas Camisi’nin XIII. Yüzyıla ait oymalı pencere kanadı, Hasbey Dar’ül-Hüffaz’ına ait kapısı bulunmaktadır.
Müze, Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır. Tel: (0332) 351 32 04.