İPLİKÇİ CÂMİÎ VE MEDRESESİ
- İplikçi Câmiî’nin âsar-ı atîka müzesi, medrese odalarının da koğuş yapıldığını belirten tarihçi Caner Arabacı, “Caminin kapısının her iki yanına aslan figürü konmuş. İçine de Helenistik çağ ile, Roma ve Bizans devrinin heykelleri, lahitleri ve diğer tarihi malzemeleri sergilenmiş. Bu durum 1962'ye kadar devam etmiştir” diyor.
Konya’nın Meram İlçesi, Şükran Mahallesi’nde Alâeddin Caddesi’nin sağ cenahında yer almaktadır. Caddenin yeniden düzenlenmesi ve dolarak yükselmesi sebebiyle câmi, yol seviyesinden bir buçuk metre kadar çukurda kalmıştır. Bu sebeple yapıya giriş on basamaklı bir merdivenden inilerek sağlanmaktadır.
Anadolu Selçuklu döneminde Konya dış surlarının iç kısmında bulanan yapı, Yeni Çarşı’da Altunaba Medresesi ile birlikte tamamen tuğla ile inşa edilmiştir. Kuzey duvarı ortasına açılan bir ana girişten sonra başka, doğu ve batıda (kadınların girişi) bulunan birer yan kapıyla içeriye geçilmektedir. Caminin doğu duvarının kuzey ucunda minaresi yer almakta, kıble duvarına da kubbeli küçük bir yapı bitişmektedir. Bunun biraz uzağına şadırvan inşa edilmiştir. Caminin vakfiyesi günümüze ulaşmamıştır.
Yapım tarihi H. 598 / M. 1202 olan caminin bânisi, II. Kılıç Arslan ve Rükneddin Süleyman Şah zamanında Sipehsalar olarak görevli Şemseddin Altunaba’dır.
Caminin içindeki cam levhalı yazının bir bölümünde şunlar yazılı:
“Konya’da Selçuklu dönemine ait cami.
Alâeddin tepesinin doğusundaki Kürkçü Mahallesinde yer alan ve Ebülfazl Mescidi adıyla da bilinen İplikçi Camii’nin ilk inşa tarihi XIII. Yüzyıl başlarına kadar inmektedir. Bu döneme ait mihrap kalıntısının yerinde bulunması, bir vakfiye kaydı ve Ortaçağ kaynaklarında adının geçmesi yapıyı ayrıca önemli kılar. Yapı önceleri ilk banisinden dolayı Ebülfazl, daha sonra ihyası sebebiyle Ahmed Bey Camii adlarıyla anılmıştır. Eskiden bitişiğinde yer alan Altun-aba Medresesi’nin 598 (1202) tarihli vakfiyesinde belirtilen İplikçi Necîbüddîn Ayaz’ın medresenin mütevellisi olması ve yakınında da İplik-çiler Çarşısı’nın bulunması neticesinde her iki yapı da önce İplikçiler, ardından İplikçi adıyla meşhur olmuştur (Konyalı, s.414-415).”
CAMİ MÜZE OLARAK KULLANILMIŞ
Yapının bugün kuzey cephe girişi üzerinde 733/1332 tarihli bir onarım kitabesi bulunur. Dört satırlık bu kitabede Mesutzade Hacı Ebubekir tarafından genişletilerek onarıldığı yazılıdır. Yapının bilinen bir diğer onarımı da 834/1453 yılında Turgutoğulları’ndan Ebul Fazıl Ahmet Bey tarafından yenilendiği bilinir. Osmanlılar döneminde bilinen ilk onarımı 1082/1672 yılında gerçekleştirilmiştir. Birçok onarım gören yapı bir hayli harap olmuştur. 19. yüzyılda medresesi yıkılan yapının kendisi de harap olmuş ve yıktırılması bile düşünülmüştür. 1945 yılında Milli Eğitim Bakanlığınca onarılan yapı, 1954’de Arkeoloji Müzesi hâline getirilmiş, 1960’larda tekrar ibadete açılmıştır. Câminin son onarımı ise 2008 yılında yapılmıştır.
Tarihçi-yazar Caner Arabacı, İplikçi Camii’nin âsarıatîka müzesi yapıldığını belirterek şunları ifade ediyor: “Caminin kapısının her iki yanına aslan figürü konmuş. İçine de Helenistik çağ, Roma, Bizans devrinin heykelleri, lahitleri ve diğer tarihi malzemeleri sergilenmiş. Bu durum 1962'ye kadar devam etmiştir.”
MİNARESİ SONRADAN YAPILDI
Doğu-batı doğrultusunda uzanan, dikdörtgen bir plana sahip yapı, doğu-batı doğrultusunda üç sahına bölünmüştür. Kuzey-güney doğrultusunda üç kubbe ile örtülü mihrap duvarına dik bir sahın uzanmaktadır. Günümüzde bu üç kubbe onarımlarda ortadan kalmıştır. Yapının sonradan eklenen minaresi yapının kuzeydoğu köşesine bitişik konumdadır. Yapıya giriş kuzey cephe ekseninde ve batı cephede eksenin kuzeyindeki kapıdan sağlanmaktadır.
(Devamı var)