Kapı (İhyâiyye) Câmiî
Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi’nin vaazlarıyla ünlenen ve çarşıda olması dolayısıyla cemaati hiç eksilmeyen Kapı Câmiî’nde, öğlen, ikindi ve sahurda ezbere okunan o lâhutî Kur’ân sadâlarıyla gönlünüz her daim ferahlanır.
Kapı Camiî eski Odunpazarı semtindedir. Günümüzde ise Meram İlçesi Şükran Mahallesi, Kapı Camii Sokak’tadır. İki defa yıkılan, bir defa yanan cami, 1868 senesinde bugünkü şeklini almıştır.
Kapı Camsi’ne cümle kapısından içeriye adımınızı attığınızda sizi, kapıda asılı duran Arapça besmelenin altında dört satırlık “Camiye her giren vaiz değildir/ Camide lüzumsuz konuşmak caiz değildir/ Camide konuşmak ne kötü adet/ Lüzumsuz konuşmakla zâyi olur ibadet”şeklinde yazı karşılar. Sağ tarafındaki levhada ise “Kapı Camii Tarihçesi” başlığı altında şu bilgiler yer alıyor: “Asıl adı İhyaiyye’dir. Eski Konya kalesi kapılarından birinin çevresinde bulunduğu için Kapı Camii adını almıştır. 1868 yılında Mevlevi Postnişinlerinden Pir Hüseyin Çelebi tarafından yaptırılmıştır. 1811 yılında yenilenen camii, 1867 yılında çıkan büyük bir yangın sonucu yeniden onarılarak inşâ edilmiştir. 1997 yılında, camii Konya halkı tarafından şu anki şekliyle restore edilmiştir.”
Mahallî bir gazetemizin 1950’de yayımlanan Ramazan sayfasında bu mabet şu şekilde tanıtılıyor: “Çarşının içinde olup, Konya surunun Atpazarı kapısı yakınında olduğu için Kapı Camii ismini almıştır. Bu caminin de kitabesi yoktur. Rivayete göre, Mevlâna Dergâhı postnişinlerinden Pirî Hüseyin Çelebi tarafından Hicrî 1069 tarihinde yaptırılmış; Hicrî 1226’da Konya müftüsü Esenlerlizade Abdurrahman tarafından ikinci defa olarak inşa edilmiştir. 1867’de bir yangında tamamen yanmış, fakat ahalinin iane ve yardımıyla bugünkü haline getirilmiştir. Büyük bir mimarî kıymeti yoktur. Konya’nın en büyük camiidir. Ferah ferah 1700 kişi namaz kılabilmektedir. Üstü kubbe olmayıp, damdır ve kurşunla örtülüdür.” (Yeni Konya, Camilerimiz-Mescitlerimiz, Kapı Camii, 7 Temmuz 1950, s.3).
www.konya.bel.tr adresinden “Tarihi Camiler” bölümünde karşımıza ise şu bilgiler çıkıyor: “Konya'da merkezde Sarraflar (Çıkrıkçılar) Caddesi üzerindedir. Asıl adı İhyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapılarından birinin çevresinde yer aldığında “Kapı Camii” adıyla anılır. Cami ilk defa 1658 yılında Mevlevî Dergâhı Postnişinlerinden Pir Hüseyin Çelebi tarafından yapılmıştır. Bir süre sonra yıkılan bu camiiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlilerlizâde Seyyid Abdurrahman yenilemiş, 1867 yılında çıkan bir yangın cami ile birlikte bu civarda vakıf dükkanlarını da yok etmiş. Bu yeni inşâasına dair 1285 H. (1868 M) tarihli kitabesi taç kapısı üzerinde yeralmaktadır. Kapı Camii, Konya'da yer alan Osmanlı Dönemi camilerinin en büyüğüdür. Kuzeyinde on mermer sütuna istinat eden yüksek bir son cemaat mahalli ve basık kemerli bir cümle kapısı vardır. Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır. Kesme taşlardan inşa edilen camiinin üzeri dıştan çatı, içten büyüklü küçüklü sekiz kubbe ile örtülüdür. Taş mihrabı ve ahşap minberi sadedir.”
Tarihçi Konyalı’nın verdiği bilgiye göre, caminin “son cemaat yerinin altında sekiz dükkan ve mağaza” göze çarpıyor. Günümüzde bu dükkanlar mevcudiyetini koruyor. Konyalı, bu yapıyla ilgili olarak şu bilgilere yer veriyor: “Câminin imam, hatip, müezzin, kayyum gibi müstahdemleri ile kandil yağlarının masrafları Çelebi Hüseyin vakfı gelirleri ile Abdurrahman Efendi’nin bıraktığı paralardan ödenirmiş. Abdurrahman Efendi ihtiyarladıktan sonra mâbedin mütevelliliğini damadı ve hem de biraderzadesi olan Hacı Süleyman Efendi’ye bırakmıştır. Hacı Süleyman Efendi öldükten sonra dedem ikinci Abdurrahman Efendi mütevelliliğe getiriliyor.
1284 H. 1867 M. yılında Konya Çarşısı yanarken bu câmi de yanmıştır. Dedem telâşe düşmüştür. Annesi Meryem hatun ona der ki:
“- Câmi yanmıştır. Dedem nasıl yaptırmışsa biz de yaptırırız. Sen bana babanın dostlarını çağır!..”
Dostları toplanırlar. Hanım onlara:
“- Köse Abdurrahman Efendi’nin beş bin altunluk bir vasiyeti vardır” der ve sakladığı koraş ocağının altından çıkarark onlara verir.
Câminin kitabesinden anladığımıza göre hayır severlerin teberru ettikleri para ile bugünkü câmi yapılmıştır. Mehmed beyin anlattığına göre mâbedin 62 kadar dükkânı varmış. Mazbut evkâf arsasına alındıktan sonra gelir dükkânlarının hemen hemen hepsi satılmıştır. Bu dükkânlardan 20 tanesi 150 şer liraya satılmıştır.” (İ. Hakkı Konyalı, Konya Tarihi, 1997, s. 430-431).
TAHİR HOCAEFENDİ İLE MUSEMMA CAMİİ
Kapı Camii’nin İmam-Hatip’i Ünver Güngör, müezzin kayyımları da Mustafa Gök ve Halil Elma’dır. Kapu Camii Baş İmam-Hatibi Ünver Güngör, Teheccüd Hatminin Ramazan-ı Şerifin son 10 gününde uygulandığını ifade ederek Ramazan ayı boyunca mukabelelerin okunduğunu da belirtiyor.
Kapı Camiî, Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi’nin vaazlarıyla ünlenen bir camimizdir. Devlet erkânı da Konya’ya geldiklerinde Cuma namazlarını bu mabette eda etmektedirler.