Elinizde fotoğraf makinesi varsa, hele de medeniyetlerin ocağı Anadolu gibi bir cennet vatanda yaşıyorsanız, güzel fotoğraflar çekmek için ruhunuz sizi çağırıyorsa ve bunların yanı sıra ekonomik durumunuz da müsait ise, sizi evde tutana aşk olsun.
Neden mi?
Bu cennet Anadolu’muzda o kadar gezilecek görülecek güzellikler var ki, o kadar tarihi mekânlar o kadar medeniyetin ayak izleri var ki, gez gez, anlat anlat bitiremeziniz…
Birkaç fotoğraf tutkunu arkadaşımla Trakya bölgesini fotoğraflamak için düşmüştük yollara. Yol güzergâhımızı da Bursa- Çanakkale üzerinden belirlemiştik.
GELİBOLU YOLLARINDAYIZ
Esasen bizim Trakya bölgesini fotoğraflayacağımızı önceden haber alan, kendisi de bir fotoğraf tutkunu olan ve Gelibolu’da yaşayan, Adalet Çakır hanımefendi ablamız, bizi misafir etmek için telefonla aramış, Gelibolu araba vapuruyla karşıya geçtiğimizde bizi karşılayacağını söylemişti. Gecenin bir yarısında ulaşıyoruz Gelibolu’ya,
Adalet hocamız bizi karşılıyor konaklayacağımız otelinden ve kendi iş yerindeki bize sunacağı kahvaltısına kadar her şeyi ayarlamış Adalet hocam. Anadolu’muzun güzel insanları böyledir, içlerinden geldikleri gibidir, misafirperverdir, saftır durudur berraktır, velhasıl Anadolu güzel insanlarla doludur…
Bir gece Gelibolu’da kalıyoruz, ertesi gün Adalet hocam bize Gelibolu’nun tarihi mekânlarını gezdiriyor, hayran kalıyoruz tarihi mekânlara ve Gelibolu tarihinden öğreniyoruz ki Osmanlı ilk gemi tersanesini Gelibolu’da kurmuş. Yine başka bir hikâye ile karşılaşıyoruz Gelibolu’da donanmada bayraktarlık yapan bir denizci olan Karacabey, Marmara denizindeki Yassı Ada açıklarında Bizans donanmasıyla yapılan savaşta, elinde sancağı ile şehit düştüğünü ve vasiyeti üzerine mezarı bayraklarla donatıldığını öğreniyoruz.
BAYRAKLI BABA TÜRBESİ
Şimdi ise olarak ziyaretçilerini karşılıyor yassı ada sahilinde. Güzel bir Gelibolu insanı Adalet hocamdan müsaade alarak Uzun köprüye doğru yola çıkıyoruz. Keşan üzerinden varıyoruz Edirne’nin Uzunköprü ilçesine. Biz gerçek köprü olan altından Ergene nehrinin geçtiği Uzunköprü’yü fotoğraflamak istiyorduk.
İŞTE UZUNKÖPRÜ
Uzunköprü ilçesinde Edirne’ye giderken Demirtaş Köyü'nden sola tahmini 2 kilometre yol aldıktan sonra varıyoruz o tarihi şah eser Uzunköprü’ye. Bin 392 metre uzunluğunda, 6.80 metre genişliğindeki köprünün 174 kemeri olduğunu öğreniyoruz.
Böylesine devasa bir yapıya hayran kalmamak elde değil, hemen fotoğraf makinalarımıza sarılıyor arka arkasın basıyoruz denklanşörlere heyecanla. Ergene nehri akıyor köprünün altından, ama o da ne!
Acaba akan su mu?
Yoksa petrol karşımı bir şey mi?
Çok ağır kokuların geldiği bir su akıyor Uzunköprü’nün altından, Ergene nehrini kirletmek ise bir başka ayıbımız olsa gerek. Misafirperver Anadolu insanımıza, yarım ekmeğini bir başkasıyla bölüşen Anadolu insanımıza bu nehirlerimizin kirletilmesi pek yakışan bir durum olmasa gerek.
Uzunköprü’ye İlk bakışta Mimar Sinan eseridir diye aklınıza geliveriyor ama, aslında Mimar Sinan’ın da ustası rivayet ulunan Osmanlı padişahlarından II. Murat döneminde Mimar Muslihiddin'e yaptırıldığını öğreniyoruz.
Emeği geçenler tarihe ışık tutanlara bu vatan için bir şeyler üretenlere selam olsun..
Değerli PUSULA okurları gelecek hafta bir başka Anadolu köşesinden yine sizlerle birlikte olabilmek ümidi ile hoş çakalın.
SAYGILARIMLA.