Bu yazının birinci bölümünde 20. yüzyılın başından bugüne uzanan sürede Türkiye ve Türkiye dışındaki ayrılıkçıların emperyalist unsurların desteğiyle kurdurulan devletleri ele almış, Şeyh Mahmut’un 1918-22 arsında Güney Kürdistan Hükümeti’nin kuruluşundan bahsetmiştim.
İkinci bölümünde ise İngilizlerin Kürtleri çıkarlarına nasıl alet ettiğinden, vaat edilen devlet ve bu devletlerin yıkılışını ele almıştım. Böylece Şeyh Mahmud’un 1924 yazında Süleymaniye’nin İngiliz-Irak birlikleri tarafından işgal edilmesine kadar süren mücadelesi ve sonrası gelişen olaylara gelmiştik.
MEHABAD KÜRT DEVLETİ’NİN DRAMATİK SONU
Rusya, 1930’lu yıllardan itibaren bölgedeki bazı Kürt aşiretleriyle ilgilenmeye ve dönemin şartlarına göre yeni stratejiler geliştirmeye başladı. Özellikle de II. Dünya Savaşı sonrasında harp döneminde Rus siyasetçiler, Kürt meselesine Marksist düşünce çerçevesinde yön vermeye çalışmışlardır.
1. Dünya Savaşı’ndan kârlı çıkan Rusya, Doğu Anadolu ve Basra’ya hâkim olma amacına ulaşmak ve Ortadoğu petrolleri üzerinde hâkimiyet kurabilmek için yeni politik oyunlara başvurmuş, en fazla da Mustafa Barzani ve aşiretini, bölge egemenliğini elde etmede piyon olarak kullanmıştır. Rusya’ nın emelleri arasında, “Müslümanlıktan arındırılmış, komünist Kürt hareketi”, ayrı bir öneme sahipti.
Böylece, 22 Ocak 1946’da İran Mehabad da Kadı Muhammed’in başkanlığında, KDP yöneticilerinin aşiret liderlerinin, üç Sovyet subayının ve Molla Mustafa Barzani’nin hazır bulunduğu toplantıda Kadı Muhammed bir konuşma yaparak, Mehabad Kürt Cumhuriyeti’ni kuruluşunu ilan etti.
A. Bennigson, Mehabad’ın kuruluşuyla ilgili şu enteresan bilgileri aktarmaktadır: “Ortadoğu’yu ilk ziyaret eden Sovyet din adamı Moskova Patriği Monsenyör Aleksi idi. 1946 yılında Sovyet yanlısı Mehabad Kürt Cumhuriyeti’nin kurulmasına danışman olarak yardım etti. Ajitasyon ve propaganda uzmanları arasında Müslümanların sayısı yok denecek kadar azdı.”
Bağımsızlığın ilanından sonra 30 üyeden oluşan bir parlamento, ardından da 11 Şubat 1946’da 13 üyeli bir bakanlar kurulu teşkil edildi ve son olarak Kadı Muhammed Cumhurbaşkanı seçildi. Kadı Muhammed’in Cumhurbaşkanı yemini: “Allah’ın büyüklüğü, Kuran-ı Kerim’in kutsallığı, ülkem ve bayrağım üzerine yemin ederim ki, kanımın son damlasına ve son nefesime kadar canım ve malımla, özgürlük yolunda bayrağımızın göklerde dalgalanması için çalışacağım” şeklinde idi.
Kurulan devletin yöneticileri devletin savunmasını sağlayacak olan aşiretlerin sadakatini kazanabilmek ve düzenli bir ordu kurabilmek için aşiret reisleri Seyfi Kadı, Ömer Xan Şikaki, Molla Mustafa Barzani ve Hama Raşit’e general rütbesi verildi. Devletin askeri örgütlenmesinde genelkurmay başkanlığına getirilen Mustafa Barzani önemli rol oynamıştır. Bu safhada Sovyetler Birliği, söz verdikleri silahlardan hafif olanları Mehabad’a göndermiş, diğer söz verdiği tank ve top türü ağır silahları vermemiştir.
Mehabad’da bunlar olurken, 2. Dünya Savaşı sonrası emperyalistler dünyayı yeniden şekillendirme ve uluslararası pazarları paylaşma mücadelesi veriyor; bir tarafta SSCB, diğer tarafta ABD olmak üzere dünya iki bloka ayrılıyordu. Bu iki güç, Yalta’da dünya haritasını yeniden çiziyorlardı.
Bu arada İran, Sovyetlerle ilişkilerinde tırmanan gerginlik üzerine Birleşmiş Milletlere başvuracaktı. 6 Mart 1946’da ABD, Sovyetler Birliği’ne İran’dan zamanında çekilmediği için protesto notaları verdi. Böylece İran’daki kapışmanın kutupları iyice belirginleşmiş ve ABD, her alanda olduğu gibi burada da siyasi rakibi Sovyetleri kuşatmaya ve köşeye sıkıştırmaya başlamıştı.
Bunun üzerine Sovyetler Birliği ansızın tavır değiştirmiş ve BM’deki Sovyet temsilcisi, kuvvetlerinin 5-6 haftada İran’dan çekileceğini bildirdi. 5 Nisan 1946’da İran ile Sovyetler arasında, ortak Petrol Arama Şirketi kuran bir antlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre Sovyetler, 6 Mayıs 1946’da İran’daki kuvvetlerini çekme işlemini bitirmeyi taahhüt etmiş, ancak petrol antlaşması 50 yıl süreyle yürürlükte kalacaktı. Anlaşma Mehabad meselesini “İran’ın bir iç işi” olarak görerek Sovyet emperyalizmi, Mehabad Kürt Cumhuriyeti’ni menfaatleri öyle icap ettiği için kısa sürede İran’ın insafına terk etmeyi tercih etmişti.
DEVAM EDECEK