Tarihten ders çıkarmak ve kararlı olmak lâzım

Mustafa Balkan

Almanya Meclisi’nin onun bunun uşağı olmaya hevesli içimizden devşirdiği sözde Türkleri de kullanarak uzatmalı olarak aldığı sözde Ermeni soykırım kararı, siyâsi olup, Ermeni diasporasının yıllarca savuna geldiği “Ermenilere soykırım yapıldı” tezini dünya ve Avrupa kamuoyunda Türkiye’yi sıkıştırarak, bir oldu bittiye getirmek suretiyle kabul etmesini sağlamaya yöneliktir. Nitekim asıl ses İngiltere’den yankılanarak Avrupa riyakâr, sahtekâr ve hilekâr yüzünü bir kere daha göstermiştir.

Düşman tek millet olduğuna göre, Türkiye de önce Türk-İslâm dünyasına ve sonra dünya kamuoyuna; Ermeni tehciriyle ilgili tezlerini sağlam kaynaklar ve vesikalara başvurarak sabırla, sıkılmadan ve usanmadan anlatmalıdır. Bunu da yetiştirdiği tarihçiler ve siyasiler marifetiyle yapmalıdır. Türk siyasetçileri alınan bu karara karşı çok cılız cevaplar vermişlerdir. 1,8 milyarlık İslâm ülkelerinin ekonomik bütçelerine denk bir ekonomik bütçeye sahip olan Almanya, Avrupa Birliği’ni kurtarmak adına Türkiye’ye, stratejik müttefiki Amerika’dan vazgeçemediğinden dolayı aba altından sopa göstermektedir. Türkiye’yi AB’ye bundan dolayı kabul etmeye yanaşmamaktadır. Yâ değilse Türkiye, Avrupa Birliği’ne çoktan kabul edilmşti. Kendi gözündeki çöp merteği göremeyen Almanya’nın aldığı bu karara karşı Türkiye, ileride çok pişman olacağı yanlış bir kararın altına imza atan Almanya Şansölyesine karşı PKK’dan sonra Ermeni komitacılarını yeğlemenin bedelini ağır ödettirmek için diplomasi dahil her yolu denemelidir.

***

Siyasi yönden özellikle Ermeni meselesi ile PKK meselesi arasında bir paralellik var. Ermeniler seslerini dünya kamuoyuna duyurmak için terörist eylemler yapıyorlardı. 2 Haziran 1978’de Ermeniler, Madrit Büyükelçimiz Zeki Kuneralp’in eşi Necla Kuneralp’i öldürmüşlerdi. Bu saldırı esnasında emekli büyükelçi Beşir Balcıoğlu da öldürülmüştü. Aradan 38 sene geçmesine rağmen bu Ermeni katliamlarını biz unutmadık. Osmanlı, 1915’de Çanakkale’de yedi düvelle boğuşurken Ruslarla bir olup Osmanlı’yı arkadan hançerliyen eli tehcir politikasıyla tutarak isyankâr Ermeni komitacılarına da hadlerini bildirmişti. Ermeniler dün böyleydi, şimdi onların yerini PKK’lılar aldı. Her ikisinin de yaptığı şey aynı. Ermenilerin de bağlantıları dışarıda idi, PKK’lıların da bağlantıları dışarıda. II. Abdülhamid, bir katliamdan sonra yine Osmanlı’yı suçlayan ülkelerin büyükelçilerini davet ederek bir odaya götürür ve bir sürü silah, bomba ve patlayıcı maddeleri gösterir. Der ki, bunlardan bizde yok. Bunları sizlerden almışlar, sizler yapmışsınız. Burada bir kabahatli ve suçlu varsa o da sizlersiniz der.  Bir başka odaya götürür, Müslümanlar ile Türklerin kendilerini savunmak için kullandıkları sopa ile odunları gösterir. Bunlarda bizimkilerin ellerinden aldıklarımız. Bunlardan bizim ormanlarımızda bol miktarda vardır der. Dün Ermeni’nin ellinde bulunan silahlar da, bugün PKK’nın kullandığı silahlar da aynı kaynaktan gelmektedir. Siyasi otorite Almanya’nın aldığı bu kararı nereye taşır bilemem. Fakat tarihi iyi bilmek lâzım. Tarihten ders çıkarmak lâzım. Dış güçlerin  ülkemiz üzerindeki niyet ve amaçlarını iyi bilmek gerekir. Eğer dünyada beraber yaşamayı becermiş bir millet varsa, tarihçilerin söylediği ve tesbitlerine göre; o da Türkler’dir. Müslüman Türkler’in bir ırkçılık anlayışı olmamıştır. Ermeniler dahil hiç bir milleti ötekileştirmemiştir.

AZİZİM DİYOR Kİ...

Bugün Anadolu’da neden Ermeni kalmadı sorusu günümüzde İngiltere’ye, Fransa’ya, Rusya’ya, Almanya’ya ve Ermeniler’e sorulması gerekir. “Ermeni Soykırımı” iddialarına karşı Türkiye’de işler el yordamıyla yürütülmemeli. O kadar çok kitap yazılmalı ve dergi ile broşürlerle Türkiye’nin haklı tezleri bilgi ve belgeler ışığı altında deteklenerek dünya komuoyu aydınlatılmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.