Tarım Bakanımız Prof. Dr. Vahit Kirişçi, geçen hafta özel bir TV kanalında tarımsal üretim ve yeni politikalarla ilgili bir oturuma canlı olarak katıldı. Çok şeyler konuşuldu, çok şeyler de anlatıldı.
Bunları ele alacağız ancak konuşmaların özüne (tekniğine) girmeden önce bazı gerçekleri bilelim.
Sayın Bakanımızın tarımla ilgili kullandığı kelimeler yerinde ve anlaşılır idi. Hiçbir el notuna bakmadan, çoğunlukla ayakta, seri konuşmalar yapıyor, sorulara da doğru düzgün ve mantıklı cevaplar veriyordu. Bunlar özlemini duyduğumuz bir durum olarak meslektaşlarımızın gönlünde yer etti.
Her zaman kullandığım, defalarca yazılarımda ve konuşmalarımda da dile getirdiğim “tarım sektörü doğru dürüst anlatılamıyor” İdi. Bunun yanında tarımın en büyük düşmanı da ünvanlı-unvansız, teknik-gayriteknik, gerçek tarımcı olmayıp, tarımcı geçinenlerin yersiz ve anlamsız muhalefetler üzerinde durmuştum. Bu manada konu çözülmeli, tarımımızı gerçek boyutları ve değerleriyle anlatmak ve tarımcı geçinenlerle mücadele etmek tüm gerçek tarımcıların görevi olmalıdır.
Tarım partilerüstü, ideolojiler üstüdür, devlete eşdeğer bir konudur. Tarım milli güvenliğin teminatıdır da. Çok şükür şahsımın yıllardır dile getirdiği bu deyim ve anlayış Cumhurbaşkanımızdan, Bakanımıza, tüm siyasilere, akademisyenlere, bürokratlara kadar herkesin kaynağına girdi. Bundan sonra da umarım çiftçilerimizin, üreticilerimizin ve işletmecilerimizin gönlüne ve beynine girer, zira onların rızası olmadan meselelerimiz çözmek kolay olmayacaktır. Tarım Bakanımız da bu konuyu ciddi olarak ele aldı ve Tarım Milli Güvenlik meselesidir, bu manada tarıma hareket kazandırmak boynumuzun borcudur” dedi.
Yusufeli Barajı ile ilgili gerçekleri konuya hâkim bir otoriteden dinlemek bir başka oluyor. Bakanımız konuyu detayına ele aldı, sadece hacmiyle değil ülkesel katkılarıyla da büyük önem arz eden yapıya gazetecileri davet etmesi iyi de, bu davet gençlerimize, üretici birliklerine, akademisyenlere; hatta muhalif kurum başkanlarına da yapılmalıdır ki bu muazzam eser onları da memnun etsin.
Bizler çok şey yapıyoruz da, bu yapılanları anlatmada konunun sahipleri olarak zannederim geride kalıyoruz. Bu hizmet sadece iktidarın değil, tüm ülkenin kazanımıdır demeli, bununla da övünmeliyiz.
Önemli gelişmelerden biri de tarımsal üretim desteklerinin üretim yılında, hem de ekim ayından ödenecek olması gayet olumlu bulundu, yıllardır üzerinde durulan bu problem daha çözülmüş oldu.
Bir diğer konu da, “kent tarımı” konusu idi. Bu konu oldukça ciddi bulunmalı ve gerçekleştirilmesi için iktidarca her türlü fedakârlıklar yapılmalıdır. Kent tarımı belki de kent içi ve kenarı tarım alanlarının gelecekte tarım dışı kalmasını önleyeceği gibi, tarıma kazandırılması ile de gelecek için tadımlık da olsa gıda güvenliğinin bir bölümünü oluşturabilecek değerde olabilir.
Yine kent içi tarımının jeotermal sulara dayalı olarak da ele alınması yıllardır uyuyan devin, hem enerji üretimi ve hem de gıda kaynakları olarak değer bulmasına yol açılacak demektir. Türkiye Avrupa’da bulunan jeotermal kaynaklarının % 90 ına sahip olurken, yıllardır bunun ihmal edilesi anlaşılır değildi. Bazen de şartlar zorluyorsa da gelinecek durum bu proje ile başarılacaktır, umarım.
Jeotermal kaynaklar enerji kaynakları olarak ciddi boyutlar ulaşsa da, tarımsal üretimde önemli seviyeye ulaşması için tatlı su kaynaklarına ihtiyaç vardır. Bu manada gelinene noktada ülke gıda kaynaklarını çözmede ancak belirli bir paya sahip olabilir. Öyle de olsa uygulamaya değerdir.
Miras yoluyla arazilerin parçalanması ve üretim dışı kalması konusu tarımımızın temel meselelerinden biridir. Çözüm için ecele edilmeli, konu ve sonuçları muhataplarına etkin bir şekilde anlatılmalıdır. Çözüm için başlangıçta mirasçılar tarafından bazı itirazlar olsa da sonuç sevindirici olacaktır.
Sayın Bakanımıza teşekkür ederiz. Önemli konular ele alındı. İşi sulandırmak isteyenler olabilirse de neticede 5-6 milyar Dolar olan zirai üretim fazlamız, 10-15 milyar liralara ulaşmış olacaktır, inşallah.