Ülkemde siyaseten ve uygulama olarak yıllardır gündemden düşmeyen 2 ana sektör, milli eğitim ve tarımdır. Bir sektörü uygulama, araştırma ve başarısı bakımından tartışılmasından bir beis yoktur. Ancak bu iki sektör için tartışmaların konusu esasta zarftır, mazruf değildir. Yani her dönem için uygulanan politikaların dışı üzerinde durulması, başarısızlığın esasına inilmemesidir.
Öte yandan kurumsal olarak az tartışılan ise ordumuz ve başarılarıdır. Ordumuz içinde de bazı yanlış yönetimler olmuş, ancak tartışılan ordunun kurumsallığı değil yönetimin keyfi uygulamaları olmuştur.
Dört kişilik bir çiftçi ailesi düşünelim, bu aile 20 sene evvel iyi kötü kendine yetiyordu. Şimdilerde ise yetmiyor zira ellerinde 4 telefon, evlerinde 2 TV, 2 bilgisayar ve internet de var. Bu aileyi suçlayacak şekilde beceriksiz, tembel gibi yaftalamalarda bulunuyoruz. Yapılması gereken ailenin iş gücünü ve gelirini artırıcı tedbirleri almamız gerekirken, mevcut halleriyle suçluyor, durumunu tartışıyoruz.
Tarımımız da bunun gibi. Tarımımız hacim olarak büyüdü, üretici ortalama gelirleri arttı. Şu haliyle bile 50 yıl evveline göre çok iyi, 20 yıl öncesinden de iyiyiz. Öyle de şimdiki durumda şartlar çok değişti. Üretim masrafları arttı, yeni teknoloji (gübre, makine, tohumluk). Bunun yanında ailenin şahsi ihtiyaçları da değişti. Değişmeyen hantal işletme yapımız ve aile başına düşen arazi büyüklüğüdür.
Köylü köylülükten çıkıp işletmeci olamadı, üretimin ana kaynağı olan toprak ve suyu üreticinin istediği gibi kullanmasına izin verildi. Lüzumlu-lüzumsuz borçlanmalarına, iyi niyetle de olsa desteklerin yanlış yönetilmesine müsaade edildi. Üstelik de bankaların üreticiyi borç batağına sürüklenmesini kontrol edemedik. Suyu ve toprağı da israf ettik ve ettiriyoruz da. Daha çok şeyler söylenir ve de yazılır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi gereği Tarıma yeni bakan tayin edildi. Hayırlı olsun. Bakanımız da bazı bürokratlarını değiştirecek, değiştiriyor da. Elbette her bakan kendi ekibi ile çalışmak ister. Bunda da sıkıntı yok, ancak bu değişmeler neyi değiştirecek veya neyi farklı uygulayacak merak ederim.
21 senelik AK Parti İktidarında 8, 100 senelik Cumhuriyet döneminde 53 tarım bakan görev almış. Hizmet süreleri esas alınırsa bakan başına AK Parti ortalaması 2.6, 100 yılda 1.9 sene. Süre esas alınırsa AK Parti öne çıkar. Meselemiz süreleri kıyaslama değil, gelinen yorumlamak olmalıdır.
Son 22 senede görev aldığım sürede 3 bakanla çalıştım, diğer bazıları ile de yakın temasım oldu. İktidar değişmediği halde bakanlar değişir, az-çok üst ekip de değişir de bu değişimler neyi değiştirir. Değiştirilenler gelenlerden daha mı az yetenekli, ya da tersi mi doğru denirse, her iki tarafa da haksızlık olur. Bu arkadaşların çoğu yukarıdan verilenleri uygular, çok azı kendini riske atar. Zaman zaman başarıda pik yapılan dönemler olsa da, tüm bakanlar ve görevliler mevcudu, yani bir önce alınan uygulamaları başarı ile devam ettirmeyi hedefler. Bazı zamanlar çıkışlar yapıp Sami Bakan zamanında belirlediğimiz hedefleri ve buna uygun projeleri “eskiyen ayın kırpılıp yıldız yapıldığı” gibi raftan indirenler de olmuştur ancak projenin felsefesi iyi anlatılamadığı için başarısız olmuştur.
Bunda bir yanlış da yoktur. Esas olan projeyi kimin yaptığı değil, başarılı olmasıdır. Tarımımızın ana konusu yapısal, yani işletme yapımızdaki çarpıklıklar ve bunun düzeltilmesidir. Bunda herkes hemfikir olsa da kimse düzeltmek için el atmıyor. El atmayanlar ortaya birçok gerekçe sunsa da başarmak için de işin birinci derecede muhatabı olan üreticiyi ikna edecek yollar bulmayı seçmemiştir. Hâlbuki biri cesaret edip bölgesel bir modellemeyi örnek olarak yapsa iş bitecek. En basiti, bir düzenleme ile en önemli girdimiz olan enerjiyi üreticiye bedava verme yolu vardır, bu biline. Çoğu köyler zaten boşalmış, tarım yabancıların eline kalmıştır. Kısa süre sonra yabancılar da pes edecektir. Olacak olan, birkaç sene sonra tüm köy büyük özel işletmelere kiralama usulü ile verilerek üretim yapılacağıdır.
Sayın Bakanım, siz bari öncelikle bu yapısal bozukluğa el atınız, tarımımızı dolayısıyla geleceğimizi (devletimiz, neslimiz, güvenliğimiz, enerjimiz, sağlığımız ve medeniyetimizi) sürdürülebilir yapma yollarını arayınız. Bu tarihimizde ve modern dünyada yapan bir sürü kaynaklar ve misaller vardır. Aksi benim oğlum bina okur, döner döner yine okur olur.