Geçen hafta dünyanın önemli ve büyük tarım fuarlarından biri Konya’da gerçekleşti. Hemen her sene ülkemde düzenlenen tarım fuarlarının büyüklerine gider, sektörde neler olup bittiğini, gelişmeleri, yerli-yabancı ziyaretçilerini ve üretici taleplerinin ne olduğu konusunda bilgi sahibi olma şansını yakalarım. Bu sene de öyle oldu. Büyük fuarlardan Antalya ve Konya tarım fuarlarını ziyaret ettim.
Farklı sektörlerde fuarlar hakkında çok şeyler söylenir. Söylenenler genelde olumludur. Ancak ben özelikle tarım fuarlarının bu yüzünden ziyade, üretici istek ve talepleri ile davranışları hakkında yaptığım görüşmeler ve gözlemlerimi ortaya koymaya çalışacağım.
Her şeyden önce tarım fuarları ülkemin tarım sektöründe geldiği noktayı yansıtması açsından her yönüyle takdire şayandır. En basitinden 15-20 sene önce Ülkemde ve Konya’da doğru dürüst fuar alanı yoktu. Fuar dendiği zaman gençlik yıllarında aklımıza ilk İzmir Fuarı gelirdi. Zamanın yöneticileri kasıla-kasıla, Türkçeleştirilmiş haliyle İzmir Entesnasyonal (normali International) Fuarı diyerek oldukça reklamını yaparlardı. Bu fuar gerçek anlamda tam bir eğlence fuarıydı. Bu fuar için bol bol magazin haberleri okur, zamanın sanatçıları hakkında detayına bilgi ve de milli kültür sahibi olurduk. Bu fuar Türk halkının en büyük eğlence merkeziydi ve insanımız buraya gitmek için paralar biriktirirdi.
1973 yılında üniversite sınavı için (esas amacım İzmir’i görmekti) İzmir’i özellikle seçmiştim. Ancak o sene de sınav soruların çalınması sebebiyle İzmir’e ikinci defa gitme şansım oldu, böylece Zeki Müren ve Neşet Ertaş’ı ilk orada canlı izledim.
Tarım fuarlarına her sene farklılaşmış muhtevası ile karşımıza çıkıyor; çoğunluk ta yerli mallarında. Tarmaksan (Tarım Makineleri Sanayi)’a göre Türkiye’nin yıllık tarım makineleri ihracatı 1 milyar doları aşmış, bunu da son 20 yılda ulaşmış durumda. Konya tarım makineleri üretiminde hep zirvede olmuş, ürün çeşitlendirilmeleri ve kalite artışıyla da dünya markası olma yolunda devam ediyor. Konya çiftçisi de üretim ve teknolojik gelişmede önemli noktalara ulaşmıştır.
Fuarları sevmemek mümkün değil ancak fuarların çiftçimize verimli ve olumlu hizmetleri yanında olumsuz yanlarının da olduğu söylenebilir. Zira çiftçilerimiz gerçek anlamda ihtiyacı olmadığı, yani elindeki alet ve makineleri yeterli olduğu halde, genellikle, komşusuyla yarışma fikri ve ailenin genç çiftçilerinin baskısına kapılarak ihtiyaçtan fazla alet-makine alım yapmaktadırlar. Bu da üreticiye aşırı borç yükü getirmektedir, diyebiliriz.
Bu fuarda yaşadığım önemli bir olayı aktarmak isterim. 40-45’li yaşlarda bir çiftçi yanında, 2 genç oğlu olduğu durumda, oldukça pahalı ve güçlü bir traktörün önünde resim çektiriyordu. Alıp almadığını sordum. Aldığını ve yaklaşık 7 milyon lira ödeyeceğini ve bunu için de kredi kullanacağını belirtti. Üretim alanı kiralama ile birlikte 1200 dekar olup, bunun 800 dekarı sulu imiş.
Bu miktarda bir arazinin senelik gelirinin borçsuz bir çiftçi için net olarak 1.5-2.0 milyon TL olacağı, çiftçiye bunun 1 milyon TL sinin borç ödemede kullanacağını, bu traktörün borcunun ödemesinin 10 sene süreceği görülüyor. Ülkemde bunun gibi örnekleri oldukça fazla bulabiliriz. İşin en ilginç tarafı ise “bu traktörü almanı daha çok çocuklar mı istiyor” sorusunun karşılığını “evet” olarak almam idi.
Üreticiye, çiftçiye, rençpere, tarımcıya, köye ve köylüye laf ettirmem, etmem de. Dünyanın en zor ancak en hayırlı işini yapıyor, iyi ki üretiyorlar. Ancak onların da hataları var. Özellikle makine konusunda, ihtiyaçtan öte baskıyı esas alıyorlar. Bankalar da bu konuda kesenin ağzını açıyor. 20 sene önce sadece Ziraat Bankası ile irtibatı olan çiftçilerimiz son 20 yılda diğer ve özellikle de özel bankalarla içli dışlı durumdalar; kredi kullanımı had safhada. Ne demek istediğim gayet açık ve net.
Ramazan ayının ülkeme, üretime ve üreticiye hayırlı ve bereketli olması dileklerimle; kalın sağlıcakla.