Geçen haftaki yazımda tarımda yeni şeyler üzerine bir makale yazmış, bu makale üzerine çok da güzel tepkiler almıştım. Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğine bağlı olarak tesis edilen Tarım Marketlerinin, gıda ağırlıklı dağıtımında başarılı olması için de bazı tavsiyelerde bulunmuştum.
Aslında tavsiyede bulunduğum konu ziraat ve gıda sektöründe iş yapmak isteyen tüm şirket ve diğer pazarlama şirketleri için de geçerli olabilecek değerde bilgiler olarak ele alınmalıdır.
Son yıllarda ziraat sektöründe hammadde merkezli üretim ve satış yapan pazarlama ağları hayli gelişmiş durumda ve bu bir kültür işidir. Aslında bu kültüre yabancı bir ülke değiliz.
Zamanında şeker pancarı üretiminde, Türkşeker; tütünde Tekel; pamukta, Çukobirlik, Antbirlik, Tariş; çay da Çaykur yanında diğer bazı zeytin, incir, üzüm, yağlı tohumla bitkiler ile birlikte et-süt üretimini yöneten ve yönlendiren teşkilatlarımız vardı. Bunların bir kısmı başarılı olsa da bunların kaçı ayakta kaldı, kalanların kaçı başarı ile üreticilerine teknik ve finans desteği sağlıyor, durum ortada. Konu dağıtım ağlarının ne kazançlarının ne olduğu değil, üreticinin cebinde ne kaldığı olmalıdır.
Aslında her türlü üretime, devletin tamamen el atması doğru değildir. Gelişmiş ülkelerde kalkınma devletin yol açtığı, kalkınma programları yaptığı özel sektör tarafından olmuştur. Ancak, gıda gibi hayati ve esası üretime dayalı bir sektörde, paydaşlar ve rol oynayanların çok olduğu bir sektörde aşırı fiyat sapmalarının önüne geçilmesi için duruma devletlerin el atması yanlış olmuyor.
Bu durum Türkiye gibi ortak üretim organizasyonlar konusunda kötü tecrübelerin yaşandığı bir ülkede daha da önemli. Kooperatif, birlik ve hatta şirketleşme konusunda halen iyi olduğumuz söylenemez. Bunda seçimle gelen kötü yönetimlerin payı daha büyüktür.
Herneyse konu dönüp dolaşıp üretim ve yapılanmasına gelip dayanıyor. Bu sebeple de Tarım Kredi Marketleri veya üretime dayalı diğer organizasyonların belirlenen kurallar doğrultusunda üretim alt yapısı, işleme ve dağıtım ağını çok iyi kurmalıdırlar.
Bir ürünün öncelikle sağlıklı ve kaliteli üretilmesi için yapılması gerekenler özetle şöyle sıralanabilir.
Üreticinin en zayıf noktası finansmandır. Yeterli finansmanı olan üretici dahi kaynak kullanımında onlarca hata yapabilmektedir. Üretici girdileri kontrollü olarak gerekli yerlerde desteklenmelidir.
Türk çiftçisi düşük ölçekli ve parçalı yapıya sahip olması ile desteklemeler ve kaynak kullanımının (enerji ve sulama suyu) mutlaka ortak kullanım kültüründe, köy veya havza (küçük-büyük) esaslı olarak düzenlenmelidir. Bu şekilde üretim daha ekonomik, sürdürülebilir ve kontrollü olacaktır.
Üretimde sulama suyu ve enerji kullanımı köy, bölge veya havza esaslı olarak düzenlenmesinde maksat, köy, bölge ve havzanın sulama suyunu potansiyeline göre ihtiyaç kadar verilmesidir. Böylece sulama suyunda israf önleneceği gibi daha geniş alanlara da sulama imkânı verilmiş olacaktır.
Bu arada tarladan mideye kadar ki hizmetlerde özellikle de üretim safhasında, bitkiler esaslı teknik elemanlarla kontrol grupları tesis edilerek sağlıklı, kalıntısız ve verimli üretim sağlanmalıdır.
Ülkemde taze yaş meyve ve sebzede en büyük israf taşıma ve depolamada olmaktadır. Tarım Kredi Market teşkilatının en önemli hizmeti taşınma ve depolamadaki israfı en aza indirecek tedbirleri alması olacaktır. Öncelikli tarlada olmak şartı ile taşıma ve dağıtım ağında kontrollü hasat ve devamında taşıma ve depolama takvimleri teşkil edilerek israf en aza indirilmelidir.
Son olarak satış ağı ve tüketimdeki israfların önlenmesi için eğitim çalışmaları yapılmalı, her ne kadar üst seviyede kontrol yapılsa da stoklarda oluşabilecek ve bozulmaya yüz tutmuş yaş sebze-meyveler, marketler-sivil toplum ve belediyeler aracılığı ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmalıdır.
Bu arada Tarım Kredi Marketlerinde gıda dışı malların da fiyat kontrolü yapılması esas olmalıdır. Bu durum marketlere güveni artırdığı gibi, gıda enflasyonunun da önlemiş olacaktır.