Tarım ve Biyoyakıtlar

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Bir grup arkadaşla geçen hafta Samsunda Enerji Tarımı ve Biyoyakıtlar Çalıştayına katıldık. İhtiyaca binaen 6 yıl önce başlatılan çalıştayın bu dördüncüsü idi. Ana başlıklar dünya ve Türkiye’de enerji tarımı ve biyoyakıt potansiyeli, biyokütle, bunların uygulama alanları ve teknolojileri idi. 

Biyoyakıtlar, yenilenebilir enerji sektörü içinde tarımsal hammaddelere bağlı olarak son yılların en popüler konuları arasında yer almaktadır.

Biyoyakıtlar ana başlıklarla; katı, sıvı ve gaz olarak sınıflanır. Katı olanlar odun, tezek ve diğer organik atıklar (briket), gaz olan biyogaz, sıvı olanlar ise biyodizel, biyoetenol ve biyojet yakıtlarıdır. 

Enerjide dışa bağımlı ülkeler veya tarımsal üretim potansiyeli yüksek ülkeler, gıda ihtiyacını karşıladıktan sonra biyoyakıtlara yönelmiş bulunmaktadırlar. Biyoyakıtlar yenilebilir ve yerli olması yanında aynı zamanda istihdam ve enerjide bağımsızlık demektir. 

Bu arada biyoyakıt hammaddeleri aynı zamanda gıda hammaddelerine işlenebilmesi sebebiyle dünyada olduğu gibi ülkemizde de tartışma götürmektedir. Ancak ülkemizde durum diğer dünya ülkelerinden biraz farklıdır.

Ülkemiz enerjide özellikle petrolde dışa bağımlıdır. Yaklaşık 150 milyon varil ham petrol ihtiyacımız ithal edilerek karşılanmaktadır. Petrol için ödediğimiz para 60 milyar dolara yakındır ve yıllık bütçe açığımız da bu kadardır. Yani petrol ithal etmezsek bütçe açığımız kapanacak durumdadır. Öte yandan 4.5 milyar dolar kadar da yağ bitkileri ve türevleri için para ödenmektedir. Kısacası bizim işlenmeyen  arazi varlığımız, hem gıda ve hem de enerji sektörüne hitap edecek durumdadır.

Biyoyakıtların Ülkemiz için anlamı nedir?

Ülkemizde 25 milyon hektar tarım alanına sahiptir. Her sene bunun ancak 20 milyon hektarında üretim yapılmaktadır. Geri kalan 5 milyon hektarı çeşitli sebeplerle (yetersiz yağış, ihmal, göçler vs) üretim dışı kalmaktadır.    

Yapılmak istenen üretim dışı kalan bu miktarda arazide ekolojisine uygun bitkilerin yetiştirilmesiyle özellikle ihtiyaç olan yemeklik yağ ve biyoyakıt ihtiyacımızın karşılanması üzerine politikalar üretilebilir. Böylece 2023 hedefinde yemeklik yağ ve biyodizel sektörüne yılda 10 milyar dolar bir katma değer kazandırılmış olacaktır.

Sulama imkanının artmasına birim alanda verimliliğin bağlı olarak bitkisel ve hayvansal üretim değerlerimizde artış nedeniyle 2050 yılında, bitkisel ve hayvansal organik atıkların işlenmesi ile biyoyakıt üretim değerlerimizin 50 milyar dolara çıkarılması mümkündür.

Diğer bir ifadeyle, petrol kaynaklarımız yoksa da en azından tarıma dayalı çevreci, temiz, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımız mevcut bulunmaktadır.

Dikkat edilmesi gereken konu, gıda kaynaklarımıza zarar vermeden biyoyakıt hammaddeleri üretiminin ülkesel ve bölgesel kaynaklara bağlı olarak iyi değerlendirilmesidir. Böylece, en azından tarımsal potansiyelimiz hak eden yeri, biyoyakıtlar da tarımdaki değerini bulmuş olacaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.