Biz tarımcılar en şanssız meslek gruplarından galiba en başta geleniyiz. İnsanı doyuran, canlılığın devamına vesile olan, medeniyetlerin başlangıcı olan bir meslek nasıl oluyor da bunca maharetlerine rağmen hak ettiği itibarı göremiyor, şaşarım. Hele bu anlayış ülkemde daha da vahim durumda.
Sitemimde haksız değilim. Bunun sebebi ülkemde önüne gelen tarımı konuşuyor, yeriyor, aşağılıyor; lakin her gün de tarımsal ürünlerle yüzleşiyor, şükretmiyor, saygı duymuyor, emeğe değer vermiyor. Ancak toprak-su, üretim ve tüketim ağını bilmeden, bilen de bilmeyen de tarımla ilgili yorum yapıyor.
Bütün bu gelişmelerde toplumun çok da kabahati yok, kabahat biz tarımcılarda. Konusuna tam hâkim olamayan, tarımı tam anlayamayan, böylece sözcülüğünü başkalarına bırakan biz tarımcılarda.
İşin bir tarafı böyle iken, diğer yandan tarımın sorununu tam bilmeden yanlış politikaların devreye alınması sektörü zor durumda bırakmaktadır. Her bakan da, daha çok kendini ispat etmeye yönelik politikalara imza atmaktadır. Her zaman olduğu gibi tarım bakanlarının kendilerince önemli bulduğu proje sunma geleneği günümüzde de devreye sokulacak gibi. Elbette her projenin içinde uygulamada doğrular bulunsa da, temel tarım politikalarımıza çözüm getirmekten uzak olmuştur. Öyle olmamış olsa idi her dönemde milli terimi devreye alınmaz, günün ihtiyaçlarına göre düzenlemeler yapılırdı.
Yeni dönemde de “Tarımda Milli Birlik Projesi” devreye sokulmak istenmektedir. Bu Proje Yeni Değer Zinciri: Yalın Sistem başlığı ile bir piramit şeklinde sunuluyor. Piramidin en altında üreticiler (çiftçiler, ormancılar ve balıkçılar) yer alıyor.
Piramidin 2.katında Milli Birlik Kooperatifi var. Bu Kooperatifin oluşumu: “Bakanlık Taşra Teşkilatı ve Tarım Kredi Kooperatifleri birleştirilmiş olarak üreticilerin girdileri, toprak/su kaynakları, üretim ve pazarlama ihtiyaçları makro planlama perspektifi” ile organize ediliyor.
Piramidin 3.katında ise sistemin “küresel oyuncusu” olarak belirtilen Semerat Holding var. Holdingin görevi ise “Girdi temini, lojistik, pazarlama ve perakende aşamalarında üreticiden tüketiciye değer zincirini makro ölçekte planlayarak organize edecek ve bu gücünü uluslararası alana taşıyacaktır”.
Piramidin tepesinde ise Dünya Markası yer alıyor. Yalın sistemle, üreticiye dünyadan katma değer transferini hedefleyecek dünya markası oluşturulmaya çalışılacaktır.
Yalın Sistemin yapısı (Semerat Holding): Semerat Holding’in % 50 hissesinin (Ülker, Unilever, Migros, Sütaş, Eti, Pınar, Borsa vb.) özel sektöre ait olacağı ifade ediliyor. % 35’i Milli Birlik Kooperatifi’ne ve % 15’inin (AOÇ, TMO, ÇAYKUR, Türkşeker vb.) tarımsal kamu iktisadi teşekküllerinde olacağı belirtiliyor.
Yalın Sistem’de tarımsal değer zincirindeki görevler Milli Birlik Kooperatifi ile Semerat Holding arasında paylaştırılacak. Girdi, üretim ve aracıya ait görevleri Milli Birlik Kooperatifi, sanayi ve perakende kısmını ise Semerat Holding üstlenecek.
Milli Birlik Kooperatifinin yapacağı görevler şunlar: mikro planlama, girdi temini, kaynak (toprak-su vb.) planlama, birincil üretim, teşvik ve desteklemeler, finansman, pazarla irtibat, birincil işleme ve aracılar, ithalat-ihracat rejimi.
Emtia ticareti, sanayi ve perakende ana başlığı altında Semerat Holding’in görevleri ise makro planlama (tüketim, lojistik ve pazar planlaması) ileri işleme, perakende ve dünya markası oluyor.
Burada ele alınan konular Tarımda Milli Birlik Projesinin ana bölümleri oluyor. Bu yazımda tüm bu bölümleri ele alacak değilim, buna yer ve zaman da yetmez. Şunu söyleyebilirim ki, bu Proje tamamen pazarlamacıların elinden çıkmış görülüyor. Sayın Bakanımızın ekibi de pazarlama ağından geldiğine göre bu giriş normal sayılır. Anlaşıldığı kadarıyla yeni bir şirket veya holding kuruluyor, bu proje o holdingin ana kuruluş senedini oluşturuyor gibi görülüyor. Şimdilik bununla yetinelim, gelecek yazımda projeyi daha detaylı ele alalım diyerek, saygılarımı sunuyorum.