Tarlaya ektim soğan türküsünü bilirsiniz. Tarlaya soğan eksek, patates eksek, domates eksek para etmiyor. Sebze para etmiyor, meyve para etmiyor, bakliyat para etmiyor! Ne ekilse öldüm fiyatına almaya kalkan açıkgözler, şu kadardan fazla etmez diye söz birliği etmişler karşısında ne yapsın insanlar?
Ürün para etmeyince, tarlada kaldıkça, nadas gibi alternatiflerde çare olmayınca, tarlalar, bahçeler oldukça değişik bir ürünü yüzünü döndürdü.
Bana başka bir çare bırakmadılar diyende oldu, aklın yolu bir, geldi birkaç müteahhit, anlaştık, anlayacağınız tarlaya bu sefer konut ektik, tarım defterini kapattık diyenler de!
Kim haklı, ne kadar haklı, neye göre haklı bilemiyoruz, kendi bilecekleri iş, lakin bu gidişatın buralara varacağını görememenin faturası da ne yazık ki, tarımın içinden çıkılmaz bir hale gelmesinden başka bir şey değil.
Tarlaya soğan ekilir de, konut ekilmez mi, neden ekilmesin, neden dikilmesin diyenler, aldılar sazı ellerine, vurdular sazın tellerine;
Tarlaya ektim konut, sebze meyveyi unut!
Tarlaya ektim konut, bitti fasulye, nohut!
Diyerekten….
Sonrasında ne mi oldu?
Sebze ve meyveyi fiyatlarından dolayı unuttuk, fasulye nohut bitti, cümlesi ithal!
Buğday üretiminde efsane olan ülkemiz, buğdayı da ithal eder oldu.
Ayçiçeğinde sayılı ülkelerden biriyken, ayçiçeği yağı da dışarıdan gelir oldu!
Şimdi hep beraber soruyoruz, bize ne oldu diye!
Bize ne oldu bilen var mı? Tarıma ne oldu, gören, hali ahvali şudur diyen var mı?
*****
Baktık ki tarım da para yok! Zahmeti en az olan, neredeyse sıfır olan bir yola başvurduk. Arazi sahipleri üç-beş daire karşılığında ikna oldular. Bazıları ise çok daha fazla…
Yüzde şu kadara anlaştık, anlayacağınız tarlaya konut ektik, arkadaşlarda çok konutlu bu binaları siteleri diktiler, şu kadarı da bize kaldı dediler!
Kira geliri, tarımdan kazandığımdan çok daha fazla diye de eklediler!
Mazot derdi yok, gübre derdi yok, yağmur yok, çamur yok, ay dediğin ne ki, geçip gidiyor, hesabıma kiralar yatıyor, dünya varmış arkadaş diyenler sardı çevremizi…
Genel hava şöyle;
Yoksa benim kârım, batarsa batsın tarım!
Battı tarım, battı balık yan gitti!
Üretim bitti, çiftçilik bitti, köylü bitti, yerli ürün bitti!
Ne mi oldu?
Tarıma yazık oldu! Tarım bitti! Tarımla uğraşanlar taş bastılar bağırlarına…
Sonrası marulun tanesi on lira!
Maydanozun demeti beş lira oldu!
Çiçek yağının beş litresi iki yüz liraya vardı, insanlar kuyrukta!
*****
Çiftçimiz ve köylümüz değil kâr etmek, mazota, gübreye yetişemiyor, üstüne üstlük ürün tarlada, alan yok, soran yok, yüzüne bakan yok!
Sebze ve meyve bahçeleri bozuluyor, onların yerine konut ekiliyor, konut dikiliyor!
Dur diyen yok, yapma etme, yazıktır, günahtır diyen yok!
Bugün karşı karşıya gelmiş olduğumuz çıkmaz sokak, maalesef böyle bir şey!
Köylünün ve çiftçinin tarlasını ekip dikebileceği imkanları sağlayamadığımız için, o güzelim tarım arazilerine konut ektik!
Konut ektik de ne oldu, ülkede konut fiyatları mı düştü. Konutu olmayan mı kaldı?
Siyasiler, evimiz-barkımız yok diyen bir Allah’ın kulu kalmadı, bir tane gösterirseniz, istifa ederim diye havalı-havalı kelamlar mı ettiler!
Yine de Konut sahibi olamadı insanımız!
Ufak-ufak taksitlerle ev sahibi olacaksınız denmişti. Onlarca yıl geçti…
Biz alamayınca, gücümüz yetmeyince, paramız dolar karşısında eriyip gidince başta Araplar olmak üzere, yabancılar alıp geçiyor tarlaya ekilen konutları!
Tarlaya ektiğimiz konutları meğerse yabancı yatırımcıya ekmişiz! Bize de kurduğumuz hayaller ve yaşadığımız hayal kırıklıkları kaldı. Tarıma mı yanarsınız, hiçbir zaman alamayacağınız konutlara mı?
*****
Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal Atatürk, “Köylü milletin efendisidir” demişti.
Köylümüz ve çiftçimiz bu denli küstürülmeyecekti! Her ne olursa olsun gönlü alınacaktı!
Ekmiyorlar, yapmıyorlar, çiftçiliğe yönelmiyorlar lafları havada uçuşurken, bu insanların heveslerini, ümitlerini az kırmadık, biz nerde ne yanlış yaptık sorusunu soranımız yok!
Köylümüz bağında bahçesinde, tarlasında mesut ve mutlu olduğunda, tarımla ilgili kolaylıklar kendisine sunulduğunda, köy şartları ulaşım olarak, iletişim olarak rahatlatıldığında, köyden şehre göçünde önüne geçilecekti.
Elimizdeki tarım zenginliğini yıllar içerisinnde yok ettik! Mazotun, gübrenin hakkından gelemedik! Üreticimizi destekleyemedik! Tarım ağır yaralar aldı, pes etmek üzere! Hayvancılıkta önce tökezledi, sonra yere kapaklandı, bir daha da ayağa kalkamadı. Tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yetebilen iki elin parmakları kadar sayılan ülkelerden biriydik! Bu ülke Çukurova gibi, Konya ovası gibi oldukça zengin ovalara sahipti. Sulu tarım yapılabilen bölgelere sahipti.
Cümle bakliyat çeşidi yetişirdi bizim ülkemizde…Çay yetişirdi, Narenciye yetişirdi, buğday, arpa, yulaf yetişidir, mısır yetişirdi. Ceviz, fındık, badem, üzüm, incir yetişirdi. Zeytin yetişirdi, zeytin! Çeltik tarlalarında pirincin hası yetişirdi. Bulgurun, buğdayın, unun birinci sınıfı yetişirdi!
Hâlâ da yetişir. Şimdi adını-sanını bilmediğimiz dünyanın ta…bir ucunda ki ülkelerden geliyor! Adı başka, tadı başka, fiyatı daha bir başka, nedeni başka, niçin bir başka, daha ne diyelim ki başka?
*****
Hatırlarsanız, bir ara çok güzel bir karar alınmıştı. Ekilmeyen bir metrekare yer kalmayacak denmişti! Arkası geldi mi? Keşke gelseydi. Keşke ısrar edilse devam takibi yapılabilseydi!
Tarım arazilerine konut ekmek yerine, buğday, fasulye, nohut, pirinç, ay çiçeği ekmek varken, ısrarla konut ekerseniz, tarım biter, çiftçi biter, köylü, biter.
Biz ne yaptık? Konut ektik, ekmeye devam ettik, tarımla birlikte, çiftçiyi de, köylüyü de bitirdik!
Tabi bu arada yapılan bir yanlışlık daha vardı!
Kadim köyleri, kadim kasabaları mahalle yapma kararı. Mücavir alan il sınırı oldu, tarım arazileri yalan oldu, konut ekmeye-dikmeye müsait oldu.
O güzelim türkü değişti tarlaya ektim soğan, tarlaya ektim konut oluverdi.
Soğan para etmedi amma, konut çuval dolusu para dediler, gözler kamaştı, akıllar karıştı, hesaplar değişti! Tarım şimdi tarla görse, bahçe görse ağlıyor, çiftçi de öyle, köylüde…